78 entry daha
  • yaklaşık beş aydır işim trakya'da, buraları da, insanı da gerçekten farklı. dağları tepeleri dolaşıyorum işim gereği, en ücra yerdeki en gariban evi dahi zevkli, özenerek yapılmış. etrafı temizlenmiş, çiçeklendirilmiş, ağaçlandırılmış. çatılar; kimisinde şingıl malzemeyle, kimisi en masraflı şekilde fransız kiremitiyle, kimisi sağdan soldan toplama olduğu renk farklılıklarından anlaşılan ama birörnek kiremitlerle, gayet nizami ve derli toplu şekilde yapılmış. köy kahvesine gidiyorsunuz, çay kahve servisini bir kız yapabiliyor. istisnasız, iki evden en az birinde direk dikilmiş, bayrağımız dalgalanıyor. o direk olmayan diğerinde de ayyıldızlımız ya balkondan, ya pencereden sarkıtılmış vaziyette en güzel şekilde konuşlandırılmış.
    bir de, gördüğüm tüm köylerde atatürk heykeli var, altında da hep aynı vecizesi yazılı; ''köylü milletin efendisidir.''
    bu temizlik, bu derli topluluk göçebelikten vazgeçmiş, yerleşik hayatı benimsemiş insanlara has özelliklerdir. dikkat edin, sevdiğiniz, yaşanacak yer dediğiniz tüm muhitler göçebe ruhunu koruyanların değil, yerleşik hayata tereddütsüz karar verenlerin memleketleridir.

    edit: anlam kayması.

    edit 2 : kız meraklısı yaftalaması en hafif tabirle ayıp. kızın servis yapması örneğini ortamın huzur ve güvenine atıf yapmak için verdim. kızların rahatça dışarıya çıkabilmesi, eğlenebilmesi ve çalışabilmesini sağlayan özgürlük atmosferine meraklıyım ben, başka bir şeye değil.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap