41 entry daha
  • son derece iyi ve keyif verici bir film.

    --- spoiler ---

    aslında film konusu ve dönemi açısından büyük bir potansiyeli yeterince iyi kullanamamış gibi duruyor. geçen yüzyılın başlarında viyana; sihir, channeling ve okült bilgilerin zirvede olduğu bir dönem. filmde durağan ama gayet iyi bir performans sergileyen edward norton bunların hepsini yapıyor ama film bizi bu konulardan bihaber sıradan halk düzeyinde tutuyor. arada bir iki sahnede güzel göndermeler var sadece, mesela norton'un ortadan kaybolduğu dönemde anadolu, hindistan ve uzakdoğuyu gezmesi, başına "remarkable" şeylerin gelmesi direkt gurdjieff'i hatırlatıyor. ya da ateşli bir şekilde imparatorluğu yıkıp spiritüel bir cumhuriyet kurulmasını isteyen konuşmacı cw leadbeater'ın ta kendisi.

    ama tüm bunlar bir yana biz norton ile filmde ne işi olduğunu pek anlamadığım biel arasındaki 15 yıllık aşk hikayesine odaklanıyoruz. norton'un o "hologramları" nasıl yarattığına veya tam da o dönemlerde viyana'da yaşamış olan rudolf steiner'in isteyen uzunca bir çalışma dönemi sonrası yapabilir dediği 'diğer boyutlarla iletişim'i nasıl yaptığına dair bir ipucu da alamıyoruz.

    bununla beraber film özellikle philip glass'ın harika müziğinin de yardımıyla çok güzel bir dönem atmosferi oturtuyor. giamatti ise filmin izlenmesi en keyifli karakteri, o homurdandıkça "üzülme yahu herşey düzelecek, merak etme" diyesi geliyor insanın.

    filmde aristokrat "blue-bloodline" ile biz sıradan zavallı çöplük halkın ilişkileri de çok iyi verilmiş ayrıca.

    son olarak en son sahneye takılmadan duramadım, bu karakterlerin biri bir düşes, birisi nerdeyse havarileri haline gelmiş seyircilerinin alkışlarına alışmış bir sihirbaz - bunlar dağ tepesinde ufak bir kulübede ne yapacaklar? seks? peh! ilk çocuktan sonra o da biter. eee?

    --- spoiler ---
110 entry daha
hesabın var mı? giriş yap