• türk grup davranışı ve insan kısım kısım adlı kitaplarıyla büyük katılarda bulunmuş türkyenin önemli psikiyatristi..
  • http://www.haber10.com/makale/19374

    sağlam tespitler yazarıdır kendileri.
  • halkın sesi partisi kurucu üyesi, psikiyatri hekimi.
  • artık selçuk üniversitesi meram tıp fakültesinde psikiyatri anabilim dalında profesör olarak görev yapıyor.
  • bazı diğer has partililerle birlikte akp yolundaymış. siyasete veda etmiş deniyordu ama padişahın has odabaşılığını yapmak tatlı gelmiş olsa gerek.

    http://www.radikal.com.tr/…id=1099906&categoryid=77
  • bir konferansta türklerin suyla arasinin pek iyi olmadigini, eskiden yikanmadiklarini, hatta ayak parmaklarının arasından ot bittiğinin rivayet edildigini anlatiyor:

    "su, türkler ne kadar yıkanırlar? eskiden yıkanmazlardı, bazı tartışmalar var, yani hamamı türkler mi buldu falan diye, yok öyle şey efendim. yani çadır hamamları varmış da falan filan. bütün tarihsel kayıtlarda suyla aramızın iyi olmadığı rivayeti, aslında iyidir, çünkü suyu biz kutsal biliriz ve kutsal su kirletilmez. yani temizleyici olarak gördüğümüz varlık, tabiat varlığı ateştir. denizliliyim ben, o yüzden ben çocukluğumda hatırlıyorum, çok kirlendiğimizde küllü suyla yıkarlardı.

    çünkü o ateşteki külün temizleyici olduğuna inanırlardı. hamamı da biz islam olduktan sonra tanıdık, hamam tamamen roma âdetidir. araplar da onlardan öğrendiler. sonradan batılılar pisleştiler, çünkü hıristiyanlık dedi ki, “bu hamamlarda, banyolarda fuhuş var” yani hıristiyanlığın gelme nedenlerinden biri de budur, bu fuhşu engellemek yani. o yüzden de herhangi bir yerin görülmesi çok büyük günahtır hıristiyanlıkta.

    yani hıristiyanlık kadar tutucu bir din yoktur. sonra ortaçağdaki kirlilik o, yani “bir yerimiz görüneceğine yıkanmayız” dedi adamlar ve bununla ilgili tonlarca kaynak var. yani sonradan pisleşti onlar. hâlbuki biz de onlardan hamamları öğrendik, ondan sonra osmanlı gerçekten inanılmaz bir medeniyet sentezledi,

    şimdiki bilgilerimiz o zamana aittir. son beş yüz yıldır, hâlbuki daha eskilere gittiğimizde, biz yıkanmazdık. hatta türklerin ayak parmaklarının arasından ot bittiği de rivayet olunur. espri olsun diye söyledim, ama böyle kayıtlar var; onu da söyleyeyim size, yani çin kayıtları var.

    nedenini söyledim, su kutsaldır çünkü suya tükürülmez, işenmez, pislik atılmaz suya. çünkü büyük ihtimalle hayatın kaynağı olarak görmemiz çok önemli, bir de göğü yansıtan bir şeydir su. değil mi, yani göktanrı’nın siması orada gözükür, o yüzden de su bizim için kutsaldır."

    itü evi cumartesi söyleşileri, 03/01/2009
    kaynak: http://itubirlik.org.tr/…nferanslari_03-01-2009.pdf
  • trt'de gülben ergen'in programına katıldığında tanımıştım bu adamı. orada son derece kibar, güleryüzlü, duyarlı bir doktor gibi görünüyordu. ablam son dönemlerde pek iyi hissetmiyordu kendini, annem de sürekli programa katılan erol göka'nın konuşmalarından çok etkilenmiş insana değer veren, hastalarıyla ilgilenen bu aldatıcı görüntüsüne kandığı için de ablamı ona gitmesi konusunda ikna etti. araştırdık, özel muayenehanesi olmadığı için numune hastanesi'nden kendisiyle görüşmek için randevu aldı ablam. görüşme 10 dakikaydı, ama televizyondaki umut veren, insana kendini iyi hissettiren tavırlarını yakından görmek, hiçbir şey olmasa da belki bir cümlesiyle daha iyi hissettireceğini düşünerek yola koyulduk.

    randevuya binayı karıştırdığı için birkaç dakika geç kaldık maalesef. hastanede çalışan bir kadın eğer arkasından başka bir hastanın randevusu yoksa doktorun kendi isteğiyle görüşmeyi yarım saate kadar uzatabildiğini, insiyatifin onda olduğunu söyledi. odasının olduğu kata çıktık, bomboş in cin top oynuyor. ablam daha önce hiç psikiyatriste gitmemiş olması, birkaç dakika geç kalmamız ve son dönemlerde yaşadığı sıkıntıların dışa vurumu olarak gözleri dolu doluydu. kapıyı çaldı ve içeri girdi. kapının önünde olduğum için konuşmaları duyabiliyordum. ilk olarak "niye geç kaldın!" diye bağırma sesi geldi. devlet hastanelerinde doktorların karşıdakine aklına gelen her şeyi söyleyip evdeki, kendiyle ilgili her türlü sıkıntısını destursuz bir şekilde çıkardığını gerek başıma gelen olaylardan gerekse haberlerden falan biliyordum. o da zaten başlı başına doktorlardan nefret etme sebeplerinden biriydi. fakat sevgili erol göka'nın gerçek insanın yüzünde yazar mı diye bir kitabı vardı, sadece bir insanın ifadesine bakarak duygudurumunu, asıl benliğini ortaya çıkarmaya uğraştığı ve gülben ergen'nin programında bunu naif naif(!) anlattığı bir kısım vardı. odasına tedirgin ve mahçupça girdiği yüz ifadesinden belli olan bir hastaya "niye geç kaldın! zaten 5 dakikadan ne bekliyorsun! anlat çabuk!" diye gürlediğini duydum bu nazik adamın.

    kaç tane kitabı var, insan psikolojisini yıllardır incelemiş. kendisinin bilgisinden, ilminden yararlanmak için gidiyoruz ama yaptığı tek şey 3 dakika içinde "anlat, tamam çık!" demek. bu mu insanları iyileştirmek, daha iyi olması için yönlendirmek? zaten hastane politikasına girmiyorum, şu zamanda günün koşullarında stressiz bir hayat sürdürmenin neredeyse imkansız olduğu çok açık. ama yardıma ihtiyacı olan insanın derdini anlatması için ve karşıdakinin onu anlaması için topu topu 10 dakika veriliyor, o da eğer doktorun iyi gününe denk gelirseniz belki dinlenip derdiniz çözüme kavuşturulmaya çalışılıyor, çok güzel!

    ilm-i simayı inceleyen, felsefeyle psikiyatri arasında bağlantı kurduğu birçok kitap bulunan erol göka, felsefenin en temel konularından biri olan etik konusunu göz ardı ediyor. çünkü ne olursa olsun karşıdaki insana işi gereği yardım etmeye çalışmak değil midir olay? 2 dakika anlamaya çalışsaydı, gereksiz öfkesini bir kenara atsaydı olmaz mıydı? iş etiği bunu gerektirmez mi?

    bir de kendisi en son "öfke kontrolü" konusunda bir toplantıya konuşmacı olarak katılmış ve demiş ki: "insanları görmezden gelmeyin görmezden gelmek bazen en büyük hakarete eşdeğerdir. üstünlük taslamayın." bugün kendisinin tam olarak yaptığı karşıdaki insanın sorunlarını görmezden gelmek önem vermemek ve kendi gibi ulvi bir şahsın nasıl olur da bunlarla muhatap olduğunu düşünmenin getirdiği üstünlük taslamaktan başka bir şey değildi.

    bir dahaki sefere anlam verilemeyen öfkesini yenmek için konuşmacı değil de katılımcı olsun bence.
  • (bkz: akil insanlar)
  • vicdanina ve adalet duygusuna guvenmek istedigim hocam. bir insan egriyi dogruyu bilir, zalimi mazlumu bilir ama hala zalimden yana tavir alir mi anlamis degilim. surekli mutlak bir bildigi vardir dedik ama doğru yapmadık sanırım. turkiye insaninin sosyolojisi hakkında bir suru kitap yazmis bir profesor bu kadar yanli yorumlar nasil yapabilir? yapilan bunca haksizliga, zalimlige nasil goz yumabilir? sanirim saglik bakani olmadan da iflah olmayacaktir. aha buraya yaziyorum. "dedi" dersiniz.

    neden böyle yaptığına anlam veremiyorum ama adam çok başarısız bir yalaka
hesabın var mı? giriş yap