• film çekildiğinde 21-22 yaşlarında olan ve şimdinin cool, sert duruşlu, arıza erkeği olan sean penn'in bir daha asla görülmediği ve muhtemelen görülmeyeceği bir şekilde izleneceği yegane filmdir. sörf yapan, gireceği derse pizza siparişi veren, van halen'i doğumgünü partisine çağıran bu derece fırlama bir penn bir daha bulunmaz. sadece bu bile izlemeye yeter, ama bu kadarla bitmiyor film. judge reinhold'un phoebe cates'i düşünerek mastürbasyon yaptığı sekans da koparır. üstüne jennifer jason leigh'in phoebe cates'ten kantinde havuçla oral seks dersi aldığı bölüm de bunlara eklenebilir. sean penn ve forest whitaker'ın kardeşinin arabayla çıktıkları gezi ve sonrasını da ekleyin buna. nicolas cage'in melul melul bakışlarını da koyun. üstüne de cameron crowe'un eşsiz senaryosu ve daha bir dolu eğlenceli atraksiyon. eğer şimdi insanlar american pie'a gençlik filmi olarak gülüyorsa ve eğleniyorsa bunda muhtemelen gülmekten daha doğrusu eğlenmekten yüz kaslarınızda sorunlar oluşabilir..
  • american pie ve turevlerinin atasi sayilabilecek film.. ayrica taylan biraderler okul'u cekerkenki esin kaynaklari arasinda bu filmi gostermistir..
  • amerikada benden daha parlak elemanların neden üniversite falan okumayıp hayatlarına tezgahtar ya da garson olarak devam ettiğini anladığım film olmuştur. adam hayatını lisede yaşıyor, biz burda yaşlanıyoruz. heckerling'in no sweet without the sour diyerek seks ve hamilelik gibi konuları işlemesi de bence güzel olmuş; sadece sefası değil cefası da var bu işin demiş. en beğendiğim kısımlardan birisi de okulda kimsenin popüler olmaması; ponpon kızlar bile o kadar çirkin ve itici ki filmde herkesin eşitlendiğini görüyorsunuz. ona rağmen bile heckerling popüler ya da güzel/yakışıklı olmadan da iyi bir lise yaşamının geçirileceğini anlatmış filmde. heh, lise yaşamı dedik de...

    karantina başladığından beri neredeyse bütün mainstream amerikan gençlik fimlerini izledim 70 ve 80'leri konu alan. belki gerçek, belki değil; belki de 500 kişilik okuldaki sadece 10 kişinin hikayesini izliyoruz. ama gerçek olan şu ki amerikada orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak yine ortalama gelirli bir türk gencinin yaşayabileceği bir hayatın kat kat daha güzelini yaşayarak büyüyorlar; ve daha da önemlisi bunu daha lisedeyken yapıyorlar. araba alabiliyorlar, partileyebiliyorlar, kız/erkek ilişkilerinin bozuk olmamasından kaynaklı cinselliğe erken yaşta başlıyorlar, garajlarında müzik üretip, sporu hakkıyla yapabiliyorlar. müthiş imkanlar var.

    üniversitedeki bir türk gencinin uğraşmak zorunda kaldığı şeyler ne? akademisyen egosu, ev sahibi hacı amca, dedikoducu komşular, günde 20 kere aramayınca içi rahat etmeyen aile, öğrencileri yavaş yavaş zehirleyerek öldürmeye yemin etmiş üniversite yemekhaneleri, tıklım tıkış otobüsler, parasızlık, içki fiyatları, bir dal cigara yüzünden ciddi ceza ve yaptırım gösteren türk adaleti ve en önemlisi kafanın sürekli bastırılarak büyütülmesi.

    şu zamanlarda psikolojimizin bu kadar sağlam ve birey olarak işlevsel olabildiğimiz için türk gençliğine* teşekkür etmek istiyorum. neler kaçırdığımız göz önüne alındığında iyi bile dayanıyoruz. boomer'ların da amınakoyim. yine küfürle bitirdim. dammit.
  • phobe cates'in muhteşem göüslerinin görülebileceği filmdir. aslında crowe'un kitabının aksine filmdeki karakterler çok da iyi işlenmemiştir.
  • mahallemizin videocusunun rafında yıllarca durmasına rağmen bir an için olsun "acaba nedir?" diye merak edip de kiralamadığım filmdi. uzun yıllar sonra seyrettiğimde anladım ki hayatımın hatasını yapmışım. bu filmi 14-15 yaşımdayken ve film hala tazeyken mutlaka seyretmem gerekiyormuş. zamanında seyretmemiş olmamın tek nedeni, sean penn'in kapaktaki* o limon yalamış ifadeli suratlı ve iğrenç saçlı fotoğrafıdır:
    http://www.imdb.com/media/rm3921321216/tt0083929
    veya
    http://www.homevideos.com/…es at ridgemont high.jpg

    oysa şöyle bir kareyi kullansalardı* mesajı hemen almaz mıydım?
    http://purefnevyl.files.wordpress.com/…st-times.jpg

    bonus ve bonus eventus:
    http://www.nydailynews.com/…where_are_they_now.html
  • bir cok unlu oyuncuyu daha onlar gencken bir araya getiren kult amerikan genclik filmlerinden biri. bir digeri icin (bkz: dazed and confused)
  • yardım kampanyası için okuma provası tarzı bir şey yapmışlar. video şampiyonlar ligi gibi. fazla açıklama yapmayayım da sürpriz olsun.
  • film değil, şiirdir.
  • kadrosunda yer alan üç oyuncunun (sean penn, forest whitaker, nicolas cage) daha sonraki kariyerlerinde oscar'a uzandıkları film. sean penn'in canlandırdığı karakter dışında eğlenceli bir yanını göremediğim bu filmin en güzel tarafı 90 dakikada sona ermesidir.
  • kadrosunda sean penn, jennifer jason leigh, judge reinhold, phoebe cates(ve göğüsleri), forest whitaker, nicolas cage, eric stoltz ve anthony edwards gibi önemli oyuncuları barındıran 1982 tarihli kült gençlik filmi.ısrarla izleyiniz ve izletiniz.
hesabın var mı? giriş yap