• 13.01.2006 tarihinde saat 20 sularinda sozlukten ucmus yazar. sozlukteki son ucusu ile ilgili gonderdigi aciklama asagidadir;

    "ekşi sözlük’ten uçuşum, zannedildiği üzere moderasyonun keyfiyeti ile ilgili değildir.. tamamiyle kendi eşşekliğim, bu kadarını yapacağını tahmin etmediğim bir insana yazmış olduğum hakaret ve tehdit dolu mesajların moderasyona ispiyonlanması sonucu gereği yapılmıştır.. sadece ve sadece ya bruker ya ben dediğim bir anda böyle bir aptallığı yapmış olmam ile sözlük yaşantım noktalanmıştır, ya da ben en azından öyle zannediyorum.. açmış olduğum böylesi bir başlık yüzünden ne bruker uçardı ne ben, sadece bir konuya dikkat çekmek, tepki toplamaktı amacım..

    siz siz olun, özel konularınızı ekşi sözlük mesaj fasilitesi vasıtası ile görüşmeyin.. hele ki insanlıklarından şüphede olduklarınızla hiç.. böyle gafil avlanırsınız..

    bilip bilmeden, kendinize kahraman yaratmayın.. kahramanınız freko, sadece ve sadece aptallığına, gafletine yenik düşmüştür, moderasyonun zerrece keyfiyeti ya da taraf tutması mevzubahis değildir..

    elbet bir gün bir yerde, görüşmek dileğiyle, seven sevmeyen herkese teşekkürler..."

    gorulen luzum uzerine edit: mesaj fasilitesi kullanarak bruker ya da tayfasina hitaben en kucuk bir cumle kurulmamistir.
  • iş arkadaşıyla sohbet ederken aniden sırtına giren korkunç bir sancı ve bacakta uyuşma şikayetleri sonucunda ambulans doktorunun da kalbinde bir problem olabileceği ihtimaliyle işyerinden hastaneye yetiştirilmiş kişi.

    aort diseksiyonu tip 1 tanısıyla 8 ocak 2008 salı günü bahçelievler medical park'ta ameliyata alınmıştır.

    ameliyatın başında aortu kalpten kasığa kadar yırtılmış ve bu hasarın sonucunda suni bir damar ve suni bir kalp kapakçığı takılarak 12 ünite kan alarak ameliyatı yaklaşık 9 saatte tamamlanmıştır. ameliyatı doç dr timuçin noyan oğuş ve ekibi gerçekleştirdi.

    ameliyat sırasında çok kanama olduğundan göğüs kafesini kapatmadan tampon yapma kararı alındı. ameliyat sonrasında da 3-4 ünite kan nakli gerekti.

    yoğun bakımda geçirdiği ilk gün bacağında bir tıkanmadan dolayı oluşan dolaşım bozukluğu da mini bir operasyonla halledildi.

    daha sonra potasyum seviyesinin yükseldiğini farkettiler ve böbreklere diyaliz takviyesi yapmaya karar verdiler. 3. akşam diyalizi devreye soktular. doktoru bu bulguların sonucunda normale döndüğünden emin olunca göğsü kapatacağını açıkladı. 4. sabah ekibinden dr emine hanım gelip tüm değerlerin normal olduğunu ve göğsünü kapattıkları haberini verdi. haftasonunu uyutularak ve diyaliz takviyesi ile geçirecek ve pazartesi günü inşallah uyandırılacak.

    gönül isterdi ki ben sözlüğe bunları yazmak için değil de daha hayırlı bir haber için dönseydim. neyse ki yine de canıma kasteden bu adam bu kocaman olayı atlatıyor da bu yarı kötü yarı iyi bir haber halini alıyor.
  • 1 gün erken doğan görünümlü şahin.
  • 35 yaşın yolun asla yarısı olmadığını, herkesten iyi bilen doğumgünü genci. "35" yaş, klişedir, adettendir, sadece o kadar.

    yeni tanımıştım, geçen sene, yine bir haziran doğumgünüydü*
    acemi sözlükçüydüm ama bilirdim, kendisi pek “ünlüydü”
    şebo yap bir neskafe dedi, dakika beş, böyle de kötüydü

    ondan sonra, bir tanıdım pir tanıdım, neredeyse akrabaymış
    tam bir dost, her ihtiyacında, bir telefonunda yanındaymış
    uzaklarda da olsa, öğrendik ki, tüm sözlüğün rüyasındaymış
    zaman zaman swiss army knife misali pusula-harita biraradaymış

    böğürtlen reçeli ister, onu bulamazsa kahve, yoksa xuxu
    eğer eli boş gelecek olsam bir yerden, sarar hemen korku*
    şu “vadi” geceleri bitmeseydi, bırakmayacaktı sülalede uyku

    yeni yaşı, ona her istediğini getirmeli, konserler de dahil
    olacağı her dileğinin zaten belliydi, geldiğinde altıncı nesil
    live 8’e gidemiyor o ayrı; astral seyahati çözse gidecek acil
    uğurladığımız askerler** gibi uğurlayabilseydik, yapacaktı tatil
    nikaha kısmetmiş tatil, nasılsa yapacak smokinli bir şekil

    yazar olmanın en iyi taraflarından birisi, tanımaktı “freko”yu
    anlatmak zor, uzattığı dost eline her daim güvenilir ömür boyu
    racon adamıdır “haşa”, ama oturunca içer bir şişe çilek suyu
    ısmarlama olsa bu kadar anlaşamazdık, hem de “aile boyu”
    sehem neymiş öğrendik, “enişte”siyle oluşturdu kamuoyu
    ısrar ediyor ama, galiba gide-gele aşınacak tem “otoyolu”

    eğleneceğiz, bitmedi bu yaşgününe ait koşturmaca
    daha ocakbaşı yapılacak, kurtulamaz öyle kolayca
    elçiye zeval olmaz, akrostişte kafiye bulamayınca
    rağbet edilen* seçilir, olsa da karınca kararınca*
  • bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun demek istediğim sözlük yazarı. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme aratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..

    iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz. sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.

    "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayati iskalama lüksün yok senin.onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.
  • az önce msn'de;

    besinci goz: olum friko duydun mu , bülent ortaçgil ile feridun düzağaç aynı sahneye çıkıyorlar, konser yapacaklar.
    frackman reloaded: hobareyyyyyy
    friko: hadi canımmmm, ulan bg kaç yıl oldu bunlar aynı sahneyi paylaşmamayalı?
    bg: eiiyyy!!??
    friko: eee ne zamanmış?
    bg: 11 mart 2005
    friko: olum bu süper olay sözlüğe yazmak lazım
    bg: yaz
    friko: ok. bunlar kaç yıl oldu sahneye beraber çıkmayalı?
    bg: abi ne sahnesi daha önce hiç çıkmadılar ki!
    friko: ortaçgil & kızılok kasetlerimi atarım kafana
    bg: abi ne kızıloku, ben diyorum feridun sen diyorsun kızılok
    friko: feridun? düzağaç?
    friko: olum doğru ya, fikret abi rahmetlik oldu.
    friko: lan bana bu saatlerde bunlarla gelmeyim lan.
    friko:mavi ekran vermişim şimdi kraş oldum iyicene
    bg: olum friko şimdi ben bunları yazmazmıyım sözlüğe? tabiki yazarım. ahanda rezi oldun
    friko: yaz lan yaz (bu arada konser için gireceği entry'i bana daha önce gönderdiğinin farkında değildir)

    sohbet etmeseydik gireceği entry'i aynen copy paste ediyorum;

    baslık: 11 mart bülent ortaçgil & fikret kızılok konseri

    entry:
    diskleymır: mart 2005 yazamama sebebimiz 50 karaktere takılma hadisesidir..

    uzun yıllardır aynı sahneye çıkmamış ve fakat şahsi müzik tarihimize çekirdek sanat evinden raks kasetlere çekilmiş nice ortaçgil & kızılok dinletisine sahip olmamız dolayısıyla içimize su serpen bu kutlu haber, anılan tarihte saat 21:00 sularında yeni melek gösteri merkezinde pek sayın ....... tarafından gerçekleştilecek bu güzide hadise için şimdiden yerimizi ayırtmamıza debelenme sebebidir..
  • yer yer dediklerini anlamasam da, hissettikleri bana uzak olsa da, sadece yazık dedirten şahıs. ona da dediğim gibi, yazmakla geri getirebilecek olsaydık, onüç sene evvel kaybettiğim babamı getirirdim geri. bu kadar futbol yazdım, gelmiyor geri! frekoya gelince, hayatımızda olmaya ve görmeye devam edeceğiz kendisini, çok da fark etmiyor benim için ister burada olmuş, ister dışarıda...
    bonus (bkz: ich steh mit einem fuss im grabe)
  • bu adamla gecen hafta içinde özel bir davetle gerçeklesen bir konsere gittik. gittik gittik de basımıza gelmeyen kalmadı. şimdi efendim şöyle oluyor;

    konser kodak theatre’de özel bir amaç için gerçekleştirilen bir yardım konseri . bu konserden toplanan tum gelir önümüzdeki yıl açılacak “pink floyd humanity school” adını tasıyan özel bir okul için kullanılacak. bilet fiyatı 600 usd, çok pahalı olabilir ancak her şeye değer sonuçta soz konusu olan akustik bir pink floyd konseri daha da önemlisi insanlık eğitimi verecek bir okul.

    içerisi hınca hınç dolu, nasıl dolmasın ki.. neyse..

    işıklar kararıyor ve o anda kalbimizin daha da hızlı atmasını saglayacak gitar sesi duyuluyor evet bu o.. shine on your crazy diamond.. frackman reloaded’e dönüyorum olum hadi çıkalım ben buna daha çok dayanacağımı sanmıyorum diyorum, frackman reloaded’de ses seda yok gözler kapalı ahanda gitti herif diyeceğim anda gözlerini açıyor, ağzı kulaklarına kadar vararak sus olum sus ben şu anda hacı oluyorum diyor.. evet beklenen an.. karşımızda tum ihtişamıyla david gilmour. hayır bu gerçek değil rüya olmalı diyorum frackman reloaded’e, susmazsan ruya olmaktan çıkacak ve hayatında gördüğün en son görüntü olacak diyor. ve kalbim daha da hızlı atmaya başlıyor zira david gilmour her gece kulaklarımda çınlayan sesi ile bağırıyor, shineee onnn your crazy diamonddd… evet artık rüya olmadıgını anlıyorum. şarkı bitiyor ve alkış sesleri kaplıyor kodak theatre’nin her yerini. frackman reloaded ağlamaya başlıyor.. anlıyorum onu zira benim de gözlerim dolmaya başlıyor..

    astronomy domine - what do you want from me- learning to fly - keep talking- coming back to life - hey you- a great day for freedom - sorrow - high hopes-another brick in the wall (part two) - speak to me- breathe - on the run- time -the great gig in the sky- money - us and them-any colour you like- brain damage-eclipse - wish you were here ardı ardına çalınıyor ve ben kendimi iyice kaybediyorum tam o anda frackman’e doğru dönüyor ve ne yaptıgını anlamaya çalışıyorum, frackman basını saga sola dogru sallıyor adam hipnotize olmus durumda. evet diyor babalar pulse playlistin aynısını çalıyor ve sıra geldi comfortably numb’a. lakin ben buna dayanamam diyor .. işte o anda kendimizi iyice kaybedip yerin dibine girmemizi saglayan sözcükler dokuluyor david gilmour’un agzından. ladies and gentleman diye başlıyor;

    “ gecen hafta turkiye’de, istanbulda pulse konserinin gösterimi yapılmış ve bizi gerçekten çok seven insanlar sanki o atmosferi yasamak istercesine katılım göstermişler bu nedenle mutlulugumuzu belirtirken teşekkürü bir borç biliyoruz ancak gösterim sonunda dagıtılan ve bize göre korsan olan the wall demo cd’sini tasvip etmiyoruz” diyor. frackman’e dönüyorum ve aynı anda ağzımızdan çıkıyor; hasssssss… evet diyor şu anda o gösterimi yapan kişiler aramızda ve izninizle onlara ceza vermek istiyoruz diyor gilmour. bir kere daha aynı anda; hassssssss.. cezayı anlatmaya başlıyor;

    bir floydian’a floyd’u sevdiren şarkı comfortably numb’dir bu nedenle şimdi bu şarkıyı çalmadan önce bu ardaşların salonu terk etmelerini istiyoruz diyor.

    o an da bir ses duyuluyor, dittiri dittiri dittiri dittitirirrrttt .. sabah 08:50 beyoglunda bir ev.

    kalk olum besinci goz toplantıya geç kalıcan..
  • akşam 5 çayına beşiktaşa çağırdığım arkadaştır. hatta beşlerden aldığım sucuğu kızartırım gel dedim tınmadı bile. beşi bir yerde mi istiyor ne gelmek için. aman neyse boşver beş parmağın da beşi bir değil ki...
  • sinirlenince çekici* oluyormuş. allah çektirmesin.
hesabın var mı? giriş yap