• bir kum tanesinde bir dünyayı görmek,
    bir yaban çiçeğinde bir cenneti,
    sonsuzluğu avuçlarının içine almak,
    bir anın içine ebediyeti...
    william blake - auguries of innocence

    dünyamı, bulutların tepesindeki ruhundan dökülen ışık dolu notalarla yıldız tarlasına büründüren piyano perim fryderyk chopin'in 207. doğum günü bugün. nice yıllara ''sonsuzluk''
  • polonyaya gittiğimde varşova havalimanında ismini ilk kez duyduğum - ki kendisinin ismi havalimanına verilmiştir- , sanat konusunda biraz cahil olduğumu yüzüme vuran piyanist şahsiyet.
  • piyano eğer bir insan olsaydı nasıl biri olurdu sorusunun cevabıdır chopin. piyanonun tüm coşkusunu, sakinliğini, heyecanını, hüznünü, kırılganlığını, romantizmini hissettiren yegane kişilik. piyano tarihinin en güzel ve dokunaklı eserleri bu kıymetli şahsiyete aittir. eserlerinde çok karakteristik tınılar barındırır. bilmediğin bir eserini dahi dinlesen ulan bu olsa olsa chopin'dir dedirtir. armoni bilgisi zayıf denmiş ama bu görüşe katılmıyorum. tam tersine solo ve armoninin birlikte bu kadar güzel tınladığı eserler daha bestelenmemiştir sanırım. romantizmin ve duygusallığın nirvanasına ulaşmıştır. hatta tüm zamanların en duygusal ve romantik klasik müzik bestecisidir diyebiliriz. nocturne tarihinin en iyi besteleri kendisine aittir. özellikle b-flat minör op.9 no.1 eserindeki piyano girişi duyduğum en güzel piyano girişidir.

    liszt piyanonun kralıdır ama chopin piyanonun ruhudur.
  • o, ulusunun çektiği acıya serenat yapmış; biz kendi acılarımıza yara bandı niyetine yapıştırıyoruz eserlerini.
  • erkek arkadaşımın onu her andığında hüzünlendiğini gördüğüm piyanist ve besteci.

    aşağıdaki link beni bir hayli duygulandırmıştı:
    chopin
  • lise yıllarımda bazı sanat eserleri karşısında aşırı duygulanıp ağlayabiliyordum, hayran kalıyordum şahit olduğum şeye ve onun harikuladeliğine.

    aradan 9 yıl geçti; frederic chopin'i keşfettim.

    9 yıl sonra ilk defa ağlayacak gibi oluyorum bir sanat eseri karsisinda chopin dinlerken; adam müzik yapar gibi yapmamış, adeta döktürmüş ve sınır tanımamış.

    saygılarımı ve hayranlıklarımı sunuyorum.
  • gitar uyarlamalarına en müsait klasik müzik bestecilerinden olduğu söylenen abimiz. bir de jimmy page'in gençlik zamanlarında şöyle bir şeyler icra etmişliği vardır.
  • bu abinin spring waltz ve nocturne op.9 no.2'si çok güzeldir.

    edit: spring waltz paul de senneville bestesiymiş.
  • 1810 yılında varşova yakınlarındaki bir köyde* hayata gözlerini açmış piyanist ve besteci (resim). yanılmıyorsam yine burada kendisinin adıyla bir müze de kurulmuştur. müzik konservatuarlarında okumuş, rahat bir çocukluk geçirmiştir kendileri. fakat ne yazık ki ileride klasik müzik tarihine geçecek olmasına ve beethoven, mozart gibi ünlü isimlerle anılacak kadar başarılı bulunacak olmasına, hatta ve hatta aynı yaşta iken bu isimlerin kendisi kadar bile başarılı olmadığı gerçeği bilinecek olmasına rağmen, kendisi 40 gibi çok erken bir yaşta hayatını kaybetmiştir.* yaşasa kim bilir bugün klasik müzik nasıl olacaktı.

    yukarıda kıyaslamaya gitmişim gibi olmuş ama aslında öyle değil. ne kadar erken yaşta klasik müziğe atıldığını anlatmak istedim yalnızca. öyle ki henüz 8 yaşında iken kendisi bach, mozart ve beethoven eserleriyle uğraşır dururmuş. yine bu yaşta iken verdiği resital ile kitleyi şok ettiği bilinmektedir. aklıma fazıl say'ın 8 yaşındaki halini gördüğümüz şu video geldi.

    ******
    kendisinin eserlerini çok güzel yorumlayan, konserlerinde genellikle chopin ağırlıklı giden ve polonya tarafından devlet nişanı ile ödüllendiren, dünyada artık chopin'den bahsedilince akla gelecek kadar tanınmış güzel insanımız gülsin onay var. (resim) bahsetmesem olmazdı.
    ******

    kendisi romantik bir adam. 19 yaşlarında*** iken konstancja isminde bir kıza aşık oluyor. kendisine besteler yapıyor. konstancja da bunları hayli beğeniyor tabi, kim beğenmez. görüşüyorlar bir süre. fakat varşova ayaklanması ile birlikte chopin o tabiri caizse ünüyle inlettiği varşova'dan ayrılıyor. bir süre daha görüşüyorlar ancak sonra temas kopuyor. kız başkasıyla evleniyor, başkasına yâr oluyor efendim.

    sanıyorum bu terk-i diyar ile kendisi paris'e gidiyor idi. babası da fransız olduğundan bir şekilde burayı tercih etmiş olmalı. geçimini de yine piyano dersleri ile sağlamış. babası demişken, babası da keman ve piyano çalıyor, hatta piyano derslerinin ilkini ablasından alıyor chopin. evlerinde piyano sesi eksik olmamış anlayacağınız.

    kendisi birçok sanatçımız gibi vatan sevgisini derinden yaşamış ve yine çok derin şekilde bestelerine, polonezlerine ve çok daha fazlasına aktarmıştır. bir rivayete göre, kendisi "ölsem dahi kalbimi alın polonya'ya gömün" demiştir. zaten kendisinin neredeyse yalnızca solo piyano için yaratılan eserlerini dinlerken o toprakların kokusuna karıştığını hissedeceksiniz.

    son sözlerimi yazarken, chopin'in ruh haline değinmek istiyorum. çocukluğundan bu yana aslında romantik olduğu kadar neşeli, komik ve eğlenceli birisidir de. yine eğlence deyince eserler bazında aklımıza ilk chopin gelmelidir aslında. ancak kendisi ironik şekilde funeral march ile ünlenmiştir. açıkçası üstüne bir de nocturne no. 20'yi dinlerseniz, bu adamın o kadar neşeli olduğuna inanmak daha da güçleşecektir biliyorum.

    velhasıl, kendisi canımız, ciğerimizdir. besteleriyle bugün bile ruhumuza dokunmaktadır. carl sagan'in pale blue dot hakkında yazdıklarını hatırlayın. "işte onlar burada yaşadılar, hepsi burada var oldu ve yok oldu." koskoca evrende, chopin de bu dünyadan geldi geçti. şükürler olsun ki eserleri bize ulaşacak kadar yakın ve gelişmiş bir dönemimizde yaratılmıştı.
hesabın var mı? giriş yap