• ilhan cavcav'dan sonra hali merak konusudur.
  • az ama etkili taraftarının kulübe bugün sahip çıkması gereklidir. yoksa çakallar pusuda bekliyor.ha bu arada ankaragücü dibe sürüklenirken teknik direktör ümit özattı tarih tekerrür etmez umarım.
  • yanlış bir şekilde taraftarının cavcav'dan kurtulduğu düşünülen klüp.

    cavcav bu ligde orta ölçekli takımlar için en doğru olanı yaptı. bundan 10 yıl evvel lig bu kadar endüstriyel değilken bu politika daha üst sıralarda bitirmemizi sağladı ligi. tabi bir sürü başka etmen de var ama bu yönetim politikası endüstriyelleşmiş futbol dünyasının türkiye kısmı için doğruydu. şimdi gençler süper işler yapsa da birileri 3 büyükleri yine şampiyon yapmak için uğraşacak. neden gençlerbirliği boşuna kürek çeksin ki? konya neden galatsaraya maç kazandırılırken gidip top oynuyor anlamış değilim. oynamasınlar da zaten. neden şovun figüranı rolü biçilmişken zorlasın baş rolmüş gibi. bir zamanlar yukarıları zorlayanlar bir süre sonra nerelere gidiyor bakın bakalım.

    (bkz: denizlispor)
    (bkz: kocaelispor)
    (bkz: malatyaspor)
    (bkz: sivasspor)
    (bkz: göztepe)
    (bkz: altay)
    (bkz: gaziantepspor)
    (bkz: eskişehirspor)
    (bkz: ankaragücü)

    bu takımlar son 15 yılda yukarıları zorlamış takımlar. nerelerdeler şimdi? gençlerbirliği doğru olanı yapıyor. kendisine biçilen rolün ne fazlasını ne eksiğini. arada bir sahneye çıkıp yapması gerekeni yapıp sonra kenara çekiliyor ve büyütülmüşler pastadan asıl payı kapıyorlar.

    velhasılı kelam cavcav gençlerbirliği için doğru olanı yapıyordu genel anlamda.

    ancak bunlarla beraber özellikle son dönemdeki hoca değişikliği mevzularında işin bokunu çıkardığı da kesin. cavcav'ın sağlık sorunları nedeniyle eskisi gibi oyuncu da seçemememesi ve kendisinin kabul ettiği şekilde menejerlerin kucağına düşmesi hiç iyi şeyler olmadı. son 2-3 yılda kasadaki paradan yedik. son dönemki büyük klüplere topçu transferleri biraz bu açığı kapattı ama bu böyle olmaz.

    yine de bir gençler taraftarı olarak sportif başarı isterim tabiki. ama şu da bir gerçek ki futbol endüstrileştiği oranda marmara bölgesi dışından bir takımın herhangi bir kupa alması, bir başarı elde etmesi hayaldir.
  • bilmeyenler için söyleyelim 2002-2004 yılları arasında önce ligde sonra avrupa'da oldukça başarılı olmuş takım.

    2002-03 sezonu her maçını maksimum 10 kişiyle tamamlayan bir takımdan söz ediyoruz. o takım lig 3. sü oldu hakemler sayesinde. zaten o sezon şampiyon olan beşiktaşın yöneticisi sinan engin de üstü kapalı ali cengiz oyunlarının varlığını itiraf etmiştir. her neyse bu takıma ve taraftarına çapsız diyenler öncelikle kendi takımlarının çapına baksınlar.

    ilhan cavcav'ın derdi sportif başarıdan önce kendi ayakları üzerinde durabilen bir gençlerbirliği'ydi. 39 yıllık başkanlık mazisinde yaptıkları aslında bunun bir göstergesi. 3e alıp 5e futbolcu satıyor, takımı ticarethaneye döndürdü diyenler haksız diyemem ama çoğunlukla bir sebebi var. malumunuz büyük müşterileşmiş taraftar kitlesine oynayan bir takım değilseniz ayakta durabilmenizin yolu siyasi bağlantılar, belediye destekleri vb. biraz şahsımca masumiyeti bozan yollardır. ancak ilhan cavcav göreve geldiğinde kapısına kilit vurulmaktan dönen gençlerbirliği bugün cavcav'ın yokluğunda modern tesislere sahip, sağlam bir altyapı ağı olan, devam etmekte olan bir çok proje sahibi bir takım.

    sadece oyuncu satıyor dediğiniz takım bugün geremi ve tarık daşgün transferlerinden gelen parayla 1i sentetik 3ü doğal çim olan 4 sahaya sahip, içinde yönetim binası, idari binalar, altyapı binası, futbolcuların konakladığı bina olmak üzere 4 bloktan oluşan modern bir tesise sahip. gölbaşında devam etmekte olan bir kolej inşaatından da bahsedelim. bunlar kulübün kendi ayakları üzerinde durması için atılmış adımlar. mütevazı kendi yağında kavrulan bir kulüp olunca borç harç etmeden 39 yıl gibi bir sürede ancak bu kadar oluyor ama şunu da ekleyelim rant sevdasına bugün cavcav'ın sahip olduğu alanlar kendisine bırakılsaydı çok da şirin güzel bir stadyumumuz bile vardı.

    yaptığı hatalar yok mudur? tabi ki vardır. özellikle son 10 yılında sattığı iyi oyunculardan çok belki menajerlerine para yedirdiğimiz çöp oyuncularla doldurduk takımı. ancak yine de ordan burdan dilenecek kadar düşmedi takım. şimdi taraftarının seçmesi gereken şey şampiyonluk vs. değil kulübün bu kültürünü korumaktır. zaten taraftarı da bunun bilincindedir.

    yani sizi şampiyon yapacağım diye siyasileri, belediyeleri bu kulübün içine sokacak bir adamdansa bir alt lige düşüp takımı temiz tutacak bir adama başkan demeyi tercih ediyorum.

    edit: 2002-2003 sezonunda 85 sarı kart 6 kırmızı kart ile bitirdik işin mübalağası ayrı lakin önce verilen kartların şeklinin tartışılması kanaatindeyim. özellikle şampiyonluk yarışından kopulan maç tam haftasını yanlış hatırlıyor olabilirim ama 29. hafta olması lazım altay maçıdır. hakemi hamza mısır'dır. o maçın incelenmesi gerekmekte enine boyuna sonra dalgaya vuralım yine. şampiyonluğa oynanmamasının sebebi şike vesaire olaylar değildir bunu hiç anlatamamış burada yazanlar sanıyorum. beşiktaş'ı tutmak kolay bir de anadolu takımlarını tutun azıcık içlerine girin, gemi nasıl yürüyor bir bakın sonra vizyon misyon şampiyonluk cart curt tartışalım. kendi yağında kavrulan bir takımın futbolcusuna verdiği paralar var, bir de istanbul da müşteri potansiyeli yüksek kulüplerin verdiği paralar var. yine karşılaştırma için 2002-2004 arasında oynayan futbolcuların kaç tanesi 2004-2005'e çıkabilmiş, o dönem oynayan oyuncuların transfer şekli nasıl olmuş bunları da tartışalım. okan koç, youla, ahmed hassan mesela beşiktaşlılar iyi bilir. biz mi satmışız baştan mı çıkarılmışlar hepsini tartışalım. oynayın işte demekle olmuyor maalesef. benim 2002-2004 yıllarını örnek göstermem sivas bile, x bile oynadı lafınadır. o oynayanların hepsi neredeler? biz neredeyiz? bunun nedenleri nelerdir? tartışılmalıdır. hatta spor yönetciliği okuyan kardeşlerimiz varsa bütün bunlar çok sağlam tez konusudur.
  • bugünkü osmanlı spor macinda beni hayal kırıklığına uğratmış takımdır. futbolu cok takip ettiğim soylenemez, ama tribün kültürü nedir ne değildir az çok bilirim. cavcav bulutlara yürümüş, insan saygısından gelir diye dusunup, gbli olmadan ben utandim acikcasi. ne biçim taraftar ki kırk yıllık başkanı ugurlamiyor. osmanli spor gibi zorlama yalak bir takımın deplasmandaki taraftarı bile çok daha iyiydi. ankara futboluna ve kültürüne katkısı yadsinmayacak kadar büyük olan gencler'in sahaya golcü futbolcu olmadan cikmasi, taraftarın heyecansizligi ve ilgisizligi beni cok sasirtti. halbuki kucukten beri duyar biliriz, kırmızı kara, burası ankara!
  • orhan şam, umut sözen, murat duruer'den sonra anıl karaer'i de ekleyerek ankara takımlarının altyapısından yetişmiş ya da ilk profesyonelliklerine ankarada başlamış dört oyuncuya imza attırmış ve öze dönüşün bokunu çıkarmıştır.
  • beşiktaşlı olmama rağmen passoligimin bulunduğu güzide kulüp. ilk başta 3 büyüklerin maçlarına giderim diye aldım kombinesini ancak beni kendine çekti adeta. bunda ölen amcamın beni küçükken 19 mayıs stadına gençlerbirliği-beşiktaş maçına götürmeye diye çıkarıp ben ve kendi oğluna da bilet alınması gerektiği söylenince sinirlenip eve dönmemiz de etkilidir.küçükken stadyum nasıl diye merak etmemi sağladı.gençlerbirliği maçında şu an bu entryi yazmam beni duygulandırdı.nerden nereye. şu an ilerde oğlumu da yeğenimi de alıp gençlerbirliği maçlarına gitmeyi hedefliyorum 19 mayıs stadından selamlar neyse ben tezahürat yapmaya devam edeyim çok yazdım.
  • bundan tam 94 yıl önce bugün*, bir grup liseli* gencin isyanıyla yeşeren ve hala o ilk günkü isyanın coşkusuyla
    bir an olsun dinmeden esmeye devam eden ankara rüzgarı.
    cumhuriyet takımı.
  • az önce youtube'da sporting'i lizbon'da 3-0 mağlup ettiği maçı izlememle gözlerimi yaşartmış, beni o günlere götürmüş cumhuriyet'in takımı, asi renklerin, beyefendiliğin, modernliğin, cumhuriyet başkentinin simgesi.

    ilgili maç

    anlamıyorum bu takıma neden bu kadar az sahip çıkılıyor. kıçıkırık ankaragücü, ankaraspor vs bile ciddi taraftar gruplarına sahip. eğer tinercisi, yankesicisi, cumhuriyet düşmanı diğerlerini tutmak istiyorsa tutsun, ama cumhuriyet başkentinin ankaralısı da gençlerbirliğini tutmak zorunda o zaman. ilhan cavcav gibi işini ciddiyetle yapan bi başkan bu ülkede yoktu, ve azıcık taraftarla bile bu işi kotardı. sağlığında destek çıkmadık, bari bıraktığı değere destek çıkarlım. bu camia gibi olgun efendi bi camia türkiye'de yok. ve herkes istanbul takımlarını desteklemek zorunda değil. takımlar başarılarından dolayı değil, temsil ettiği değerler nedeniyle tutulur. başarılı olursa alkışlanır sevinilir. ankaralı behzat ç komserin de mesajı çaktığı gibi gençlerine sahip çıkmalı. bu sağlam temeller, ciddiyet ve güzel camiaya büyük bir taraftar desteği ve türkiye'de-avrupada başarı yakışıyor artık. allahın 3-5 yıllık iktidar destekli, ne skimi temsil ettiği belli olmayan gandilik gundilik isimli sponsor takımları gidip avrupaya türkiye'yi temsil edeceğine, gençler başarılı olsun, armasında "1923" yazan takım şampiyonluğa oynasın.

    düzeltme: cavcav'ın vefatına değinmemişim.
  • ingiliz tribünleri tadında maç izleyebileceğiniz taraftar atmosferine sahip tek türk kulübü olabilir.

    şöyle de bir anımı anlatayım, 7-8 yıl önce kardeşimle beraber bir diyarbakır maçına gitmiştik. maraton tribünün yarıdan biraz fazlası doluydu, biz de uygun bir yer bulup çöktük, maçı izlemeye koyulduk. tabii ikimiz tribünün kalanına kıyasla sığır olduğumuzdan her faul pozisyonunda hakeme kafam girsin türevi hareketler ve el kol sallamakla meşguldük. tribün öylesine naifti ki, küfür eden diyarbakır taraftarını alkışla susturdular ve maç boyunca diyarbakır tarafından küfür falan duyulmadı bir daha, resmen edepli biçimde yola getirdiler adamları. maç bitti sonunda skoru hatırlamıyorum, öyle tatlı tatlı maçı izledik döndük yani.

    ertesi gün okula gittiğimde, o zamanki kız arkadaşımın; "dün gençler maçına gitmişsin." demesiyle şaşırdım; çünkü söylememiştim kendisine. "ortamı bozmuşsunuz" falan diye devam etti kız sonra. ben anlam veremedim buna tabii; "nasıl yaa" triplerine girdim şaşırarak. sonra öğrendim ki; kız arkadaşımın arkadaş grubunun bir bölümü gençler tribününe takılıyormuş, biz de maç esnasında kardeşimle aşağılara oturmuştuk, bunlar bizi görmüşler ve el kol hareketlerimizi, kafam girsin türevi tipimizi o zamanki uyduruk çözünürlüklü telefonlarıyla kaydetmişler, üstüne bir de sevgilime izletmişler. tabii bayağı utandım bu hadisenin üstüne.

    anlayacağınız adamlar hem bizi, hem diyarbakır taraftarını naifçe yonttular, edep adap öğrettiler. paket olduğumuzla kaldık.
hesabın var mı? giriş yap