aynı isimde "gölge oyunu" başlığı da var
  • müziğinin de filmin kendisi kadar ilginç bir şekilde, filmin tüm ilginçliğini yansıttığı filmdir. (bkz: ne dedim lan ben)
  • bu film unutulmasin, tekrar hatirlansin. seyretmeyen varsa seyretsin.
  • on numara beş yıldız bir filmdir.

    ilk önce şener şen'in değirmen filmini seyrettim akabinde gölge oyununu bitirdim.

    içimde acayip, tanımlayamadığım bir hafiflik bir mutluluk var.

    derin derin düşünmekteyim; hakikaten var mıyız yok muyuz.
  • şimdi dvd'si piyasaya çıksa ve 50 tl ye satılsa gözüm kapalı alacağım film.
  • --- spoiler ---

    m* peki siz niye uyanıksınız bu saatte büyük hanım?
    b* ah oğlum bilmiyor musun? otuz yıldır ben bu uykusuzluğu çekiyorum. gözlerim kapanıyor, iki saniye sonra açılıyor. e korkunç bir şey tabi böyle yaşamak.
    a*: evet öyle olmalı. beni de nereye koysanız iki saniye sonra hor. gitmişim.
    b: kocam öldüğünden beri uyku nedir bilmiyorum.
    m: doktorlar ne diyor?
    b: hiiç. binde bir olan bir şeymiş. aciz kaldılar. eşim efdal bey vefat ettiğinde, edince...
    a: allah rahmet eylesin.
    b: efdal ölünce ben de ölmek için dua ettim; ama tanrı bu isteğime kızdı galiba. ve bana "yaşam" cezası verdi. sonsuza kadar. halbuki unutulup, karanlıkta kaybolmak, yok olmak ne güzel. gözlerini kapatıp uyumak. sessizlik. (derin bir nefes alarak) hadi gidin. hiç olmazsa siz uyuyun.
    a: iyi geceler.
    m: hayırlı sabahlar.

    --- spoiler ---
  • türk sinemasının mindfuk türünün en güzel örneklerindendir ve türk sinemasında değeri bilinmemesi biz türklerin ayıbıdır.
  • yavuz turgul filmi.

    --- spoiler ---

    gölge oyunu, hayal perdesinin beyazperdeye dönüştürüldüğü fantastik bir denemedir. olaylar ağırlıklı olarak rüya pavyon'da geçer. filmin modern komikleri, karabiberleri abidin ve mahmut siyasi bir taşlama içeren gösterilerini oynarken, pavyon müşterilerinin umurlarında değildir. tıpkı illüzyonistin gösterisini tek izleyen kişinin konsomatrislerden birinin pavyona getirmek zorunda olduğu kızı olması gibi. vardırlar ama sadece arkada bir fon olarak.

    zaten filmin içinde de bir ara karagöz hacıvat oynatmaya soyunurlar. abidin ve mahmut'un gerek ezber yaptıkları, gerek kavga ettikleri sahneler bir karagöz hacıvat sahnesine artı boyutlar katılması biçimindedir. zaten kurnazlığı ve hoyratlığı abidin'i karagöz'e, naifliği ve efendiliği mahmut'u hacıvat'a yakın kılmaktadır. kumru'nun eline deve derisinden figürleri aldığı an, kimin kukla kimin kuklacı olduğu hakkında önemli bir tespittir. kumru'nun gölgeler dünyasındaki varlığı ile fiziksel varlığı sık sık birlikte sunulur.

    kumru'nun annesini bulduğu hapishanedeki evrak memurunun gırtlağında bir iz vardır. buradan hareketle kendisini asmış olabileceğini çıkartabiliriz. bu durumda hapishane kendi canını almış insanların ruhlarının tutulduğu bir yere dönüşür. o ruhların salınması için bir fidye ödenmesi gerekir. bu durumda tıpkı hades'ten ölmüşlerini almaya giden bir mitoloji figürü gibi, istanbul'un yeraltı dünyasından edindiği iki rehberiyle, sağır ve dilsiz kumru amacını hiç unutmadan bir tomar parayı annesine ulaştırır. belki de hades'e geçerken verilen iki altın sikkenin modern karşılığıdır bu paralar.

    bacakları karşılığı sesini vermiş küçük denizkızı gibi süzülür kumru. konuşmasına gerek yoktur, gözleri anlatır. duymasına gerek yoktur, hisseder. unutulmuş, bastırılmış, geride bırakılmış travmaları açığa vurur. çapkın abidin'in nasıl bir zamanlar sevdalı bir aşık olduğunu, kadınlardan uzak duran mahmut'a yapılanları, abidin'in annesi tarafından terkedilişini öğreniriz, çünkü kumru kördüğüm dilleri çözebilir ve taş kesmiş yürekleri eritebilir.

    yaşlı ev sahibesinin ölememesi ve uyuyamaması da mitolojiden izler taşır. adeta dişi bir sisyphos gibi ıstırap çekmektedir. adeta dişi bir tithonus gibi eriyerek, yaşlanarak ölümsüz olabilmiştir. kumru'nun onu sonsuz bir uykuya yatırabilmesi onun morpheus'la bağlantısını oluşturur. belki de kumru phantasos'tur, mropheus'un sahte illüzyonları gösteren kardeşi.

    fotoğrafçı da güzel bir ayrıntıdır. "şimdiki gibi polaroidler yoktu" demesi bile, resmin karanlık bir odada gün ışığı görmeden belirmesine işaret eder ki o da uyku tanrısının, somnus'un ışık görmez mağarasına atıf gibidir. fotoğraf karesi bir görüntüyü hapsedebiliyorsa, ölüm de ruhları hapsedebilmektedir. o yüzden bir fotoğrafçıdan daha iyi bir aday olamaz ölecekleri görmek için. fotoğraf'çının kumru'nun annesinin fotoğrafına bakarak söylediği, "yaşıyor da diyemem, ölmüş de" lafı tam da o araf halini ifade etmektedir.

    film tıpkı bir senfoni gibi akar. herbir sahne filmin bütünselliğiyle flört halindedir. mekan kullanımları dört dörtlüktür. pavyon, hapishane, hastane, bekar odası... hepsi abartısız ama vurucudur.

    gölgeler gerçeklerden daha mı gerçektir? kumru sağır dilsizdir ama gerçektir. konsomatrislerin sermayeleri olan dilleri müşterilerini bir hayal dünyasına hapsedecek bir araçtır. dil yalan söyler, kulaklar yalan duyar.

    varlık sanılan gölgelerin, gölgeye dönüşmüş varlıklardan daha gerçek olduğu bir masal izlemişizdir. kendimize bir iyilik yapmışızdır. küçük adamların kocaman gölgelerinin karanlığında boğulurken, gölge oyunu bizi ışığa boğmuştur.

    --- spoiler ---
  • "diyordum ki, nasılsa terk edecekler, en iyisi önce sen tüy"

    repliği ile gecenin bir yarısı oturup kendim için ağlamama neden olan film.

    * herhalde türk sinemasında ışığın en iyi kullanıldığı filmdir.

    "her şeyin bir günü, bir saati vardır."
    "iki kişi aynı rüyayı görür mü"
    "var mı, yok mu? kim bilir"
    "gerçek mi, var mı? biz. gerçek miyiz? kim bilir?"
  • türk sinema sektörü, her ay birbirinden kalitesiz ve rezil filmler üreteceğine, şu unutulmaz klasiğin temizlenmiş ve hd kalitesinde bir versiyonunu piyasaya sürsün.

    yemin ediyorum, son 10 yıldır çekilmiş türk filmlerinin tümünden daha fazla katkıda bulunmuş olurlar sinema sanatına.

    (bkz: yavuz turgul)
    (bkz: şener şen)
    (bkz: şevket altuğ)
hesabın var mı? giriş yap