• kıymetlim cuniçiro tanizakinin modernleşme karşısında kıymetini kaybetmeye başlayan temel japon değerlerinden bahsettiği yazılardan oluşan incecik kitap.
    adam ne yazarsa yazsın beni büyülüyor, ingilizceden çevrilmesine üzülsem de oldukça iyi bir çeviri ile karşımıza çıkıyor.
    bazen bizim de düşündüğümüz soruları çok daha zarifçe soruyor yazar, "teknolojiyi batıdan alacağımıza kendimiz üretseydik, bazı temel değerlerimizi gözeterek yapar ve bunları kaybetme tehlikesinden kaçabilir miydik?"
  • juniçiro tanizaki'nin kıymetlimiz jaguar yayınları'ndan çıkan sadece “gölge”ye değil; soluk olana, parlak olmayana, dikkat çekmeyene, gösterişli olmayana da övgünün yer aldığı deneme kitabı.

    aslında bir nevi doğu batı karşılaştırması içeren kitap modern dünyanın imkânlarını sorguluyor. günümüzün bol ışıklı mimarisine ağıt gibi, nefis bir kitap.

    “günümüzün elektrik ışıkları bizi o kadar uyuşturdu ki aşırı aydınlatmanın zararlarına tamamen kayıtsız hale geldik.”

    “doğulular, içinde bulunduğumuz şartlardan hoşnut olmayı amaçlayıp elimizdekilerle mutlu olduğumuz için karanlıktan şikayet etmek yerine bunun bir çaresi olmadığını kabullenip ışık azsa azdır der, karanlık üzerine düşüncelere gömülür ve karanlığın içindeki doğal güzelliği keşfederiz. ancak yenilikçi batılı yetinmeyip elindekini iyileştirmekte kararlıdır her zaman. mumdan gaz lambasına, gaz lambasından elektrik ışığına daha aydınlık bir ışık arayışı asla bitmiyor, en önemsiz gölgeyi bile yok etmek adına hiçbir zahmetten kaçınmıyor.”

    “biz doğulular, ücra yerlerde gölgeler oluşturur, oralarda güzelliği yaratırız. 'topladığın çalıları istiflediğinde olur sana bir kulübe; çekip ayırdığında karşında durur yine bir tarla.” bizim düşünme şeklimiz budur. güzelliği şeyin kendisinde değil ama gölgelerin desenlerinde, ışık ve karanlıkta, birinin diğeri üzerinde yarattığında buluruz.”

    “batılıların sözünü ettiği doğunun gizem'i muhtemelen bu karanlık yerlerin tekinsiz sessizliğine gönderme yapıyor. biz bile çocukken güneş ışığının asla girmediği bu girintilerin derinliklerine baktığımızda tarif edilemez bir ürperti duyardık. bu gizemin anahtarı nerede? en nihayetinde bu, gölgenin büyüsü”

    “bizim için bu soluk parıltı ve buluş gölgeler herhangi bir süsten çok daha görkemli.”

    “parlayan hiçbir şeyi sevmiyor değiliz ancak hafif bir parlaklıktaki dalgın ışıltıyı, doğal taşlarda da yapay taşlarda da bize zamanın geçişini hatırlatan ve bunun pırıltısını taşıyan loş bir ışığı tercih ediyoruz.”

    yazarın japon tuvaletlerini güzellediği uzunca bir bölüm de var.
  • muhakkak okunması gereken bir cuniçiro tanizaki kitabıdır.

    kitapta en çok dikkatimi çeken cümle "zarafet kirlidir" cümlesiydi. tanizaki “zarafet kirlidir” derken batı kültürüne bir gönderme yapıyor aslında. batının her şeyi parlatma, aydınlatma, pası, kiri ve gölgeleri yok etme isteği tanizaki’ye göre tarihten bir kopuş biçimidir. batılılar açgözlüdürler, her zaman bir şeyin daha cafcaflısı, daha gelişmişi bulunsun ve kullanılsın isterler. çünkü onların barok ve rokoko modaları vardı geçmişlerinde.

    halbuki doğulu öyle değildir. doğulu, karanlığı benimser ve karanlığın içindeki güzelliği keşfetmeye çalışır. gölgeli beyaz tenlerine siyah saçların bahşedilmesi, doğanın onlara karanlığın kurallarını öğrettiğinin göstergesidir. onlara göre, bir binanın veya objenin “kirliliği” aslında o kültürün izlerini taşır. yapaylıktan olabildiğince uzak durulması da beraberinde zarafeti getirir.
  • ilk kez geçtiğimiz ay dublin modern sanatlar müzesinde gösterilen bu sergi, 22 ocak - 6 mayıs tarihleri arasında istanbul modern'e geliyormuş. 250 parçalık sergide gölge resimleri, fotoğrafları, siluetler, filmler, gölge tiyatrosu, gölge oyunlarında kullanılan ender malzemeler gibi eserler var. serginin istanbul'dan sonraki durağı ise atina benaki müzesi olacakmış.
  • tanizaki kitabı. eğer gölgeler olmasaydı güzellik de olmazdı der.

    --- spoiler ---

    acaba okuyucularım "mum ışığıyla aydınlatılan karanlık" rengini bilirler mi?

    --- spoiler ---

    (bkz: vox)
  • tanizakinin kurgu dışı kitabı. jaguar yayınlarından okudum. öncelikle alakasız ama ne zaman jaguar veya siren yayınları okusam hem “al beni al” diye bağıran kadın gibi oluyorum. en büyük hayallerimden biri bu iki yayınevinden bir çevirimin olması ( bunu bu konuda hiçbir çabası ve çalışması olmayan ben tüm yüzsüzlüğümle hayal ediyorum) neyse bayılıyorum bu iki yayınevine ve hem kitap seçkilerine hem de kalitelerine ( gerek çeviride ve editlemedeki titizliği hem de harika kapaklarına) bayılıyorum. öf aklıma ithaki ve onun korkunç, gramer hatalarıyla dolu çevirileri geldi. neyse konu dağılıyor.

    tanizaki elbette muazzam bir yazar ve bu kitabında da iyi bir iş çıkarmış. birbirinden çok alakasız ama kuşbakışı bakınca bir bütünün parçaları olan konulardan bahsederek japon ( veya genel anlamda uzak doğu ) kültürünü tuvaletinden mimarisine, ten renginden mutfağına dek hunharca övüp modernleşmeyi ve dahi batıyı, batılılaşmayı biraz öcü olarak yorumlamış. hadi öcü demeyelim de nahoş diyelim.

    bu çaba, çaba olduğunu belli etmesinden dolayı bana biraz itici geldi. tamam dedim tanizaki, en “yerli ve milli” olan sensin.

    umarım bu hadsiz yorumlarımdan dolayı tanizaki rüyalarıma girmek suretiyle beni cezalandırmaz. kurgu dışı beni sarmıyor bunu anladım.
  • jaguar yayinlarindan 4.baskisini edindiğim juniçiro tanizaki kitabı.

    kitap depresif başlıyor zira yapılsaydı, edilseydi gibi pişmanlık içeren ifadelerle okuyucuyu(en azından beni) sıkıyor ama burada bir kez daha şu gerçeği farketmemizi sağlıyor; batı denilen (yani amerika) toplumun tarihinin o kadar köklü olmamasına rağmen dünyaya nasıl şekil verdiğini, nasıl yönettiğini görüyoruz. binlerce yıllık tarihi olan japonlarin da buna direnemeyip nasil amerikanlastigini, evlerin, kiyafetlerin, yaşantıların, alışkanlıkların batı - doğu kıyasında karsilastirmasini okuyoruz (beyaz ırk benzetmeleri).

    ince bir kitap. depresif bölümü geçince merak uyandırıcı karşılaştırmalar başlıyor ve evlerin isitma sistemlerinden, çatılarına kadar mimari olarak inceleme fırsatı sunuyor. ki burada gölgeye övgü devreye giriyor ve japonların geçmişten gelen karanlığı değerli kılma sebeplerini okuyoruz.

    son olarak, yazara katıldığım birkaç nokta var, onun dışında katıldığımı söyleyemem. geçmişe özlem duyan biri olmadığımdan dolayı olabilir belki ama asıl nokta, geçmişin karanlığı ile günümüzün aydınlığını dengeli bir şekilde birleştirmek. spoiler vermemek adına, kendi geçmişimden örnekle anlatacağım; kitabi okurken, 9-10 yaşlarındayken köydeki evde geçirdiğim geceleri hatırladım. yaklaşık elli cm taş duvarı olan, tek pencereli, tek kapılı, tek odalı yüz m² olan bir yapı. gün ışığında bile karanlık olduğu için evin arka taraflarından bir esya almak için yollandigimizda el fenerleri ile girerdik. akşam olduğunda sivrisinekler girmesin diye kapiyi kapatir, gaz lambasını yakar, o taş duvarlardan ne kadar geçtiği belli olmayan radyo dalgalarını aradığımiz eski bir radyoyu elimize alir, uyumaya geçerdik. uyumaya geçerdik dediğim saat de hava karardıktan sonraki 1-2 saattir, hani saat onu falan goremezdik zaten. arada çıtırtılar gelir ve acaba akrep mi diye irkilir, tuvaletin geldiğinde el feneri ile kapıdan çıkar evden uzaktaki o tuvaleti bulmaya giderdik. iste yazara katıldığım noktalardan biri burası, eğer hava açıksa el fenerine ihtiyaç duymazdik( bakın dolunay demiyorum, günümüz sehir ışıkları gökyüzünün ışıklarını bize ulastiramiyor artık, bu cidden kötü!), çocuk cesareti de diyebilirsiniz ama korkmazdik bundan. geçmişin karanlık olan kısmını da görmüş biri olarak, batı ve doğunun güzel bir sentezle çok daha iyi bir hale gelebileceğini görüyorum, fizik kanunları buna engel degil!!
  • japonyayı japonya yapan değerler bu kitapta birbir listelenmiş.ve modernleşmeden tiksinerek bahsediyor tanizaki.adama hayranım.ideolüm.her okuduğum kitabı biraz daha biraz daha hayranlık bırakıyor kendine.incecik kitaplarıyla destanlar anlatıyor
  • gölge ve karanlık fetişi içeren kitap.keşke o kapıyı iki taraflı cam yapsaydın, bu konuda aynı pişmanlığı senle yaşıyorum cuniçiro tanizaki.
hesabın var mı? giriş yap