• uzanırdık dik çayırlarda
    meşe ağaçlarının gölgesinde
    kemiklerimizi ısıtırdı güneş
    otururken bisikletimizin tepesinde
    dökülen yaprakları seyrederdik rüzgar ile
    elleri kırışmış teyzeler tutardı ellerimizi
    başımızı okşar severlerdi
    avuçlarının içindeki
    pürüzleri hissederdik yanaklarımızda
    inceden bir duman tüter boyuna
    mevsime bakmaksızın bacalarında
    yaz kış ekmek pişer kuzinelerde çünkü
    tuhaf kornalı arabalar doluşurdu cami meydanına
    amcalar umarsız basardı kahkahaları
    nereden bulurlar bu enerjiyi derdim hep.
    ışık saçardı, ırmak, orman, pencereler
    ve çocukluğumuz...

    biperva
  • serin bir rüyanın hatrınadır çektiğim dünya ağrısı.
    bir hayalden geldim ben,
    bir hayal verdim sana,
    mavi-yeşil bir hatıra:işte dünya
    ruhum! ovada sert es, yamaçta sus, ırmakta ağla.
    işte dünya kapısı, işte dünya kederi
    ister dağının gölgesinde dur, ister
    incirin neşesine vur
    ağrı kendini ve tamamla.

    birhan keskin
  • tarihe gömüyorum acıyı ve ölümü
    yenilgiyi zafer şarkılarına
    çünkü sen geldin kumrular geldi
    içim içime sığmıyor
    umurumda mı sanki ayrılık trenleri
    ay tutulması, rasathaneler
    aşkın değerini düşüren darphaneler
    başbakanın amerika evleri
    umurumda mı sanki
    sen geldin; çöllere yağmurlar geldi
    bana göre değil küba’nın çiçekleri
    yeni bir skandal senaryosunda
    şaşkın bir ingiliz prensesinin
    yıkılan hayalleri
    bana göre değil kavga
    uygarlığın kriz noktalarında
    gurbet kokan bir hayatım var benim
    93 harbinden kalma sokaklarında
    ikindi sonrası sirenler çalar
    eritir dağların kirli karını
    susuz bir denizde hırçın dalgalar
    deler karanlığın kulak zarını
    sen geldin; vefakâr duygular geldi
    yakamozlar oynaşıyor sularda
    benim de sırlara ermek çağımdır
    buzlar vâdisinde bir gelin, sevda
    sevda benim özgül ağırlığımdır
    sen geldin; güvertelere
    umut yükleyip boşaltan gemilerin
    hindistan cevizi kırdığı limanlarda
    ermiş kaptanlara muhabbet duyan
    meczup tayfalar geldi
    içim içime sığmıyor
    çünkü hem sen geldin; hem bahar geldi

    nurullah genç
  • "gökyüzü maviliğinden soyunuyor
    akşamdandır diyorlar, dünya hala dönüyorsa
    öyle dalgın, umarsız…"

    (ahmet erhan, gökyüzü maviliğinden soyunuyor)
    görsel
    rené magritte, the battle of argonne, 1959
  • gidelim buradan... burası bizim değil. nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla? her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim.
  • öptü beni : "bunlar, kainat gibi gerçek dudaklardır, dedi.
    "bu ıtır senin icadın değil, saçlarımdan uçan bahardır," dedi.
    "ister gökyüzünde seyret, ister gözlerimde" :
    "körler onları görmese de, yıldızlar vardır," dedi...

    nazım hikmet - birinci bölüm (6) numaralı şiiri...
  • (bkz: 30 haziran 2022 ankara yağmuru)
    (bkz: bu yağmur)

    bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,
    nefesten yumuşak, yağan bu yağmur.
    bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince,
    aynalar yüzümü tanımaz olur.

    bu yağmur, kanımı boğan bir iplik,
    tenimde acısız yatan bir bıçak.
    bu yağmur, yerde taş ve bende kemik,
    dayandıkça çisil çisil yağacak.

    bu yağmur, delilik vehminden üstün,
    karanlık, kovulmaz düşüncelerden.
    cinlerin beynimde yaptığı düğün,
    sulardan, seslerden ve gecelerden...
  • ilk adımlarda tedirginim
    yalan yok titriyor dizlerim
    temiz hava iyi geliyor
    kız karşıdan daha iyi geliyor
    uzaklık giderek bitiyor
    sizli bizli üşüten laflar
    kısa sürede ısınıyorlar
    balıkçı dursun’un misafiriyiz
    iştah kabartan salatada acımasız biber
    bunu ben yerim sen başka söyleyiver
    midelerde yüzen çinakoplar
    sekizi bende yalnız ikisi onda
    vicdanım bir rahatsız ki sorma
    temiz hava iyi gelir yürüyelim
    hafif esintinin ürpertisinde
    çocuksu adımlarla gidelim
    sade kahve açık çay
    açık çay sade kahve
    nemli tahtaya düşen iki yabancı zar
    cama vuran deniz
    üzerinde titrek gölgelerimiz
    uzun günün kısa karı
    marssız 5-1 temiz
    arada kesişen gözler
    tanışmak arzulu kalpler
    yokluyor birbirini zihinler
    düşüncesiz yol alan zaman
    vakit tamam gidelim o zaman
    temiz hava iyi gelir biraz daha yürüyelim
    bu kez hızlı adımlarla gidelim
    biri kız biri oğlan
    biri sabırsız diğeri çaktırmıyor
    biri ben biri sen
    ben uzun sen eh işte
    yol ise çoğu zaman düz
    sonlara doğru merdiven, ne çıkar
    kasıklarda kopan fırtınalar
    bakma yalnızca inat eden idrar
    sen git ben sonra giderim
    hem bu daha ilk buluşma umarım
    nokta olmasın
    virgülde karar kılalım

    anonim
  • şimdi benim buzdan bir döşekte
    üç büklüm olmuş zavallı sevdam,
    üşüyorsa ölesiye yalnızlıktan;
    bil ki senin hep böyle güvensiz,
    yaşamdan korkar oluşundan.

    işte bunun için sevmiyorum seni.

    şimdi benim bir han avlusunda
    hiç bitmeyecek umutsuz kavgam,
    soluyorsa başı önde yorgunluktan;
    bil ki senin hep böyle umarsız,
    yarını göze alamayışından.

    işte bunun için sevmiycem seni.
  • sadece senin kokun
    tum acıları tedavi ediyordu
    ancak seni bulmak
    çok uzun suruyordu
    bir mezar tasi kadar uzak
hesabın var mı? giriş yap