• gezgin kitabı tırtlar ötesi.
    eee diyip kalıyorsun? ee nolmuş deyip kalıyorsunuz.
    kitabın yarısını okudum daha... inanılmaz vasat ilerledi. yani öyle okudum da günün birinde muhabbet arasında paylaşırım denilebilecek bir kıssa yok.
    günün birinde yatak odasında bir ütü duruyormuş. ütü masası ütüye sormuş:
    saat kaç ütü?
    ütü cevap vermiş:
    fişe takılı değilim nerden bileyim.

    bakın 1 dk içinde yazdığım kıssa ne kadar hayattan, ne kadar da felsefik ise gezgin kitabı içeriği de bu şekildedir.
    diğer kitaplarını okumadım. bakınca editlerim.
  • (bkz: ortamda anlatırım diyeceğim bir öykümsü)
    allah'ım sana geliyorum.
  • yedi kez ruhumu kınadım:

    ilki- yükseklere ulaşmada zayıflık gösterdiğini gördüğüm zaman.

    ikincisi- dosdoğru gidenlerin önünde sekmeye başladığını gördüğüm zaman.

    üçüncüsü- kolayla zor olan arasında seçenek sunulduğu zaman kolayı yeğlediğinde.

    dördüncüsü – bir suç işlediği, sonra da başkalarının buna benzer suçları onu teselli ettiğinde.

    beşincisi- kendi zayıflığına tahammül ettiği, üstelik bu tahammülü güçlü oluşuna bağladığında.

    altıncısı- bir yüzün çirkinliğini hor görüp, aslında onun kendi maskelerinden biri olduğunu fark edemediğinde.

    ve yedincisi- bir övgü şarkısı söyleyip de bunu bir erdem sandığında.
  • çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
    onlar kendi yolunu izleyen hayat’ın oğulları ve kızları.
    sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
    ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
    onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
    çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
    bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
    çünkü ruhlar yarındadır,
    siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
    siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
    kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
    çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
    siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
    okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
    ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
    okçunun önünde kıvançla eğilin
    çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
    başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
  • aşk’ı muazzam tarif eden uzerine konulacak kelime bırakmayan yazar şair.

    --- spoiler ---

    aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin... yolları zorlu ve dik olsa da.
    kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun. tuyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da.
    hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın... bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgarı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.

    çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. hem besler büyütür hem de budar sizi.

    yücelerinize tırmanıp okşar sever güneşte titreyen en körpe dallarınızı. derken inip köklerinize sarsar toprağa sıkı sıkıya tutunuşlarını.

    mısır demetleri gibi derer sizi aşk. harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır. kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir apak edinceye kadar öğütür sizi.

    yumuşayana kadar yoğurur; sonra da atar kutsal ateşine tanrinin kutsal şölenine kutsal ekmek olasınız diye.

    aşk bütün bunlari, yüreğinizin sırlarına ermeniz ve bu bilgiyle yaşamın yüreğinin bir parçası olabilmeniz için yapacaktır.

    --- spoiler ---

    halil cibran - ermiş /syf 6.
  • “başka bir insanın hakikati, onun sana açıkladığı şeyde değil, açıklayamadığı şeydedir. bu yüzden, onu anlamak istersen, söylediğine değil, söylemediğine kulak ver...” sırf bu sözlerine denk geldiğim için kitabını okumaya karar verdiğim yazar.
  • başlığında aptalca tweetler paylaşılıp yazarlığına laf edilen büyük yazar. sen o embesil hesapları takip etmeye devam et istersen?

    evet şimdi durduk yere faşist de olduk iyi mi...

    kardeşim beceremiyorsanız okumayın şu mereti. :)
  • meczup-
    tapınağın basamaklarında-

    önceki akşam, tapınağın mermer basamaklarında, iki erkek arasında oturan bir kadın gördüm. yüzünün bir yanı solgun, öbür yanı kıpkırmızıydı.
  • "hüzün ne kadar derin oyarsa var oluşunu, işte o kadar neşe sığar içine."
  • “insanlar içinde din bir tarladır,
    yalnızca sürümünde çıkarı olanların sürdüğü.
    kimi cenneti umut eder bu dindarların,
    kimi de yanmakta olan ateşten korkan cahillerdir.
    ibadet etmezlerdi insanlar hiçbir tanrıya
    olmasaydı yeniden dirilme korkusu.
    ve inkar ederlerdi tanrıyı
    umulan sevap olmasaydı.
    sanki din bir ticarethanedir onlar için,
    sürdürürlerse kazanıp ihmallerinde zarar ettikleri.”
hesabın var mı? giriş yap