• woolgathering orijinal isimli patti smith kitabının türkçe basımının adı. kitap domingo'dan emre ülgen dal çevirisiyle çıkmış. ayrıca bakınız.
  • bir çırpıda okunan, içinde çeşitli illüstrasyon ve fotoğraflar da bulunduran, patti smith kitabı. patti yazmayı 45. doğum gününde, 30 aralık 1991 yılında bitirdiğine göre, ilk basımı 1992 yılında woolgathering adıyla hanuman books tarafından yapılmıştır. 20 yıl sonra yapılan basıma eklenen görseller kitabı bambaşka bir yere taşımıştır ve o sade, abartısız, içten üslubu patti smith'in yazarlık konusunda da ne kadar büyüleyici bir yeteneğe sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
  • bir bardak kahve ve patti smith in güncelerinden oluşan bu kitabı alıp okuyun derim.
    sade ve içten anlatımıyla kendini ve yaşamını çok güzel anlatıyor.
  • içerisinde siyah-beyaz çekilmiş bir sarı çiçek fotoğrafı ve o fotoğrafa yazılan iki sayfalık güzel bir hikaye bulunduran kitap.

    --- spoiler ---

    "bir veda

    hava şenlik gibiydi; duyarlı. sinekliği açıp dışarı çıktım. çimlerin
    çatırdadığını duyabiliyordum. yaşamı hissedebiliyordum; samandan
    sevgilinin üzerine atılan kor gibi... başımı örttüm. kollarımla yüzümü de
    memnuniyetle örterdim. durdum öyle; oyun oynayan çocukları seyrettim.
    havada her ne vardıysa -loş ışık, etraftaki kokular- beni o günlere geri
    götürdü...

    çocukken ne mutluyuzdur. ışık, mantığın sesiyle nasıl da körelir. bu
    hayatta taşı düşmüş yüzükler gibi dolanıyoruz. ama sonra bir gün, biryerden
    köşeyi dönüyoruz ve bir de bakıyoruz ki karşımızda, yerde yatıyor; mücevher
    gibi kesilmiş, ışıl ışıl bir kan damlası... hayalet değil, gerçek. dokunup rahatsız
    edersek yok olabilir. ama bir adım atmazsak da, hiçbir şey düzelmeyecek.
    bu bulmacayı nasıl çözeceğiz? bir yolu var. dua edin. kendi duanızı
    söyleyin. nasıl söylerseniz söyleyin, fark etmez. çünkü bittiğinde, saklamaya
    değer tek mücevhere, bağışlamaya değer tek tohuma siz sahip olacaksınız.

    küçük bir el, bir kır çiçeği uzatıyor bana.

    bir dilek tut!

    çiçeği alıyorum. aydınlık bir sarı -yabani, önemsiz ve tanrının sevgili
    kulu. bizim tutkularımıza cevap verebilmek için, çok eskiden püff diye
    üflenecek bir şeye dönüşmüş. tüylü beyaz topçukları ruhsal gıda gibi
    dünyaya dökülüyor...

    bir dilek tut, hadi üfle...

    nefes alıp verebiliyorum; daha ne isteyebilirim ki? tüm benliğim bu yolda
    zenginleşti. gökyüzü avantajı bendeydi; o ki, bir göz kırpışla her şeye
    dönüşebilme yeteneğine sahiptir.

    bulutlara baktım; bir işaret, bir yanıt görür müyüm diye. sanki çok hızlı
    hareket ediyorlardı; kubbe şeklinde, narin, bağlayıcı dokular... sanatın
    profilden yüzü. inkârın kutsanmış yüzü.

    ne yapacağız büyük barrymore?
    sendeleyeceğiz
    ne yapmalıyız iddiasız rahip?
    kalbini temiz tut

    ve bu sonsuz zerafetle ifade edilen öğütler bedenimi öylesine hafifletti ki,
    havalandım; çimlerin üzerinde kaymaya başladım. herkes hâlâ orada, onlarla
    birlikte olduğumu sanıyordu; çünkü iki ayağım yerde, insanların hep uğraştığı
    işlerle meşgulmuş gibi görünüyordum." * * *
    --- spoiler ---
  • hayalperestler kitabı, patti smith'in kendi benzetmesiyle, minik bir dua kitabı gibi. bana biraz masal kitabı, masal anlatan şiir kitabı gibi de geldi. hayatla, bana çok tanıdık bir biçimde ilişkisi olan biri o.
    "kesem, o değerli yoldaşım açıldığında, içindekilerin dile getirdiği bir dünya serilir gözler önüne; sürekli değişen, benzersiz, sevgili bir dünyadır bu...
    bu çok özel bohça hep huzur vermiştir bana, onu taşımaktan mutluluk duymuşumdur. ancak yine de zamanla anladım ki, içindeki anılara bağlanmak iyi fikir değil. çünkü ne zaman bir objeye odaklansam, ya ben onu kaybediyorum, ya da o kendiliğinden ortadan yok oluyordu.
    bir yakutum vardı. kusursuz değildi; sanki bir damla kanı almışlar, mücevher gibi kesmişlercesine güzeldi. hindistan'dan gelmişti; orada sahile vururlarmış, binlercesi, kederden boncuklar gibi... ufacık damlalar bir şekilde değerli taşlara dönüşürmüş; dilenciler de pirinçle takas etmek üzere sahilden toplarmış onları. ne zaman yakutumun derinliklerine baksam yüreğim sıkışırdı; çünkü benim o ufacık taşımın içinde kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar acı ile umut barınırdı"
  • kitabın girişinde şöyle yazıyor:

    "dünyada, gerçeğin karşısında dürüst olmayan, yalanların ardında gerçek olan insanlar vardır. "

    sevdiğim robert musil kitaplarından birisi. dün gece kitaplarımı kurcalarken elime geldi okudum biraz.

    işaretlediğim bir yerinde anselm diyor ki;

    "evet, ben insanları her zaman olduklarından daha iyi olmaya yönelttim. ama azap çektim."

    maria: benden nefret edeceksiniz! hayatınız hep arkadaşlarla sevgililerle doluydu.

    anselm: size böyle bir şey mi söylediler? o halde biliyorsunuz; sabırsızlıktan dolayı. daha fazla beklemeye tahammülü olmayan bir zayıflıktan dolayı. ama hayal kırıklığını artık içinde taşıyan biri olarak...

    yalnızca korkusundan dolayı sevgi olmak isteyen nefreti artık içinde taşıyan biri olarak!

    - okuken de bir tiyatro sahnesinin içine alır seni. çok farklı pencereler ve yazılış tarzı olan bir kitaptır.
hesabın var mı? giriş yap