9769 entry daha
  • benden 3 yaş büyük bir ablam var. çocukluğumuzda o, hep daha saf olandı. hemen her şeye kolayca inanan, aşırı iyi niyetiyle bizi hep güldüren yanımızdı. çok anımız var saflığına dair, anlatacağım şey de yine o tertemiz kalbiyle alakalı.

    biz küçükken annem ısrarlarımıza dayanamayarak pazardan 2 tane civciv alıyor. ama hayvanlar ilk gün sabaha dek o kadar çok bağırıyor ki annem tahammül edemeyip ertesi gün aynen geri veriyor. ben okuldan geldiğimde civcivleri göremeyince annemin bin türlü bahanesine aldanmayarak durumu anlayıp anneme tribimi atıyorum. ardımdan ablam okuldan geliyor, civcivleri soruyor, annem de "sabaha kadar çok ağladılar, anneleri gelip aldı o yüzden, şimdi iyilermiş" diyor. ablam inanıyor. o inandıkça annem daha da süsleyerek anlatıyor; anneleri onları şöyle sevdi, görünce böyle mutlu oldu vs.

    seneler geçiyor. ablam 17 yaşlarındayken önce yemeden içmeden kesiliyor, sonrasında hiç uyumamaya başlıyor, ruhsal anlamda müthiş bir denge kaybı yaşıyor kısacası. bir dolu tatsız şey yaşıyoruz, derken akıl hastalığı olduğunu öğreniyoruz. sonrası, şiddetlenerek artan hastalığı, defalarca hastanede yatması, bir dolu ilaç kullanmak zorunda kalması... ve biz artık böyle yaşıyoruz.
    onunla birlikte atağa giriyoruz. depresif dönemde onunla birlikte ağlıyoruz, manik dönemde onunla birlikte gülüyoruz sonra yine atağa girmesiyle afallıyoruz vs vs. durumumuz bu şekilde sürüp gidiyor.
    civciv meselesinin üzerinden neredeyse 40 sene geçiyor.
    biz de bu arada, bahçesi olan yazlığımızı, covid bahanesiyle kışlık olarak kullanmaya başlıyoruz ve hayvanlardan delicesine korkan ablam bahçeye gelen yavru kedilere alışıyor yavaş yavaş. fark ediyoruz ki, terapi gibi geliyor ona, bir amacı oluyor hayatta kediler sayesinde. tabii annemle ben hayvan aşığı olduğumuzdan işimize geliyor bu durum :) yavrular büyüyor, yenileri de geliyor ve biz manyak gibi kedi bakıyoruz evde, bahçede. kışın çok soğukta içeri alıyoruz, yazları özgür bırakıyoruz. ablam bu arada en yavşak olanını kendi kedisi ilan ediyor, onunla oturup onunla kalkıyor. akıl hastalığının yanı sıra fiziksel rahatsızlıkları da olduğundan hareket kısıtlılığı olan ablama kedi uyum sağlıyor, dışarıda delicesine koşturan, müthiş aktif olan hayvan, ablamın yanında dingin, huzurlu bir şekilde davranıyor. mükemmel ikili oluyorlar.
    taa ki dün sabaha kadar...
    adı bıyıklı'ydı kedinin. sabah mama saatinde annem görememiş, ablam uyandığında bana "bulur musun bıyıklı'yı, çok endişeliyim" dedi. bulurum dedim. tüm gün dışarıda aradım. hem ölüsünü görmekten korkuyorum, hem arıyorum. ablam bekliyor çünkü... bulamadım.
    akşam, komşular anneme haber vermiş bir arabanın ezdiğini. çöp arabası da akabinde almış götürmüş cesedini. söyleyemedik ablama... annem dedi ki "çok sevgi doluydu biliyorsun, onu daha da çok seven birisine aldanıp gitmiştir ama çok mutludur eminim" dedi ve ablam inandı... "evet" dedi, "ben çok ilgilenemiyordum onunla, daha çok eğleneceği birini bulmuştur, değil mi anne?" annem "kesin öyle olmuştur, şerefsiz bıyıklı" dedi, gülüştük. ama dünden beri annemle ben yalnız kaldığımızda hem bıyıklı'ya ağlıyoruz, hem ablam için üzülüyoruz fakat durumu çaktır(a)mıyoruz. çünkü ablam o'nun daha mutlu bir yerde olduğuna inandı tamamen.
    ve fakat biz....... ?
    amaan, bizi boşverin...
    ama… ah be bıyıklı, ah be abla..….
1397 entry daha
hesabın var mı? giriş yap