• varlığını belki bilsek bile gene de olmasını istemediğimiz gerçeklerdir.

    toplumun içinde bir kısım farklı düşüncede insanlar müstesna olmak üzere;

    1-) karakter değil dış görünüş daha önemlidir.
    2-) dış görünüş aslında her şeydir.
    3-) sevdiğiniz kadar sevilmezsiniz.
    4-) değer verdiğiniz kadar değer görmezsiniz.
    5-) efendilik değil çirkeflik işe yarar.
    6-) iyi niyetli olanlar çoğu zaman üzülür.
    7-) kötüler çoğu zaman kazanıyor.
    8-) hile ve usulsüzlük yapanlar çoğu zaman kazanıyor.
    9-) birine ne kadar iyilik yaparsanız yapın sizi silmesi bir olaya bakar sadece.
    9-) iyilikler unutulur kötülükler unutulmaz.
    10-) iş hayatında yüzünüze gülenlere bile güvenilmez.
    11-) siz ne kadar fazla ya da iyi çalışırsanız çalışın işten ayrıldıktan sonra en fazla bir ayda herkes sizi unutur. kimse böyle biri vardı çok iyi çalışıyordu demez.
  • * öleceğiz, öleceksin, ölecek! hayırlar, amalar veya belkiler yok.

    *ölümden sonra yaşamın bilimsel bir kanıtı yok, bu yüzden elde edeceğiniz tek şey bu olabilir. hayat bir prova değil.

    *kimsenin devredilemez veya başka türlü hiçbir hakkı yok yalnızca daha şanslı olanların ayrıcalığı var.

    *hepimiz eşit değiliz. eşitlik diye bir şey doğada yok.

    *etrafımızdaki insanların %90'ında zar zor fark edileninden düpedüz çatlaklığa kadar giden skalada zihinsel sorun ya da tuhaf tuhaflık var.

    *koruyucu meleklerimiz yok ve evren yaşayıp yaşamadığımızı umursamıyor.

    *aptal insanlar da çoğalabilir ve oy verebilirler.

    *sıkı çalışma veya harika bir fikir bizi nadiren zenginleştirir.

    *hayat adil değil.
  • çok sevdiğin insanların yaşlandığını fark etmek.

    emekli babam, hobi olsun diye bahçelerde çalışır; eker, diker, gübreler, hayvanlar tarlasını dağıtır, yeniden yapar vs vs. bugün de tarladan geldi.

    ama yaşı gençler gibi koşturmaya izin vermiyor, yorulmuş iki gözümün çiçeği. yemeğini koydum, prenses nasılsın dedi. iyiyim sen nasılsın dedim. günler geçiyor dedi.. o kadar ağır o kadar yavaş yiyor ki. izlemeye başladım fark ettirmeden. arada duruyor, bekliyor. su istedi. tv açtı. kanallarda gezinip durdu. tabağını kucağına aldı. hala yiyor. yerken yoruluyor gibi duruyor. nihayet bitirdi, aldım bir tabak bir kaşık bulaşığını elinden. arkamı dönüp lavaboya koydum ki; baktım uyukluyor bir eli kafasına dayalı diğer elinde kumanda. üç beş saç teli kalmış, güneşten yanmış kafasını okşadım, öptüm; haydi yat bugün yorulmuşsun dedim. elimi tuttu, sıktı. eski ben değilim ki dedi güldü, yatağına gitti el sallayarak.

    yaşlanmışsın babam. bana çocukken kurduğun akşam yemeği sofraları gibi, sana yemekler yaptım. çocukken yemeğimi yiyip hemen uyuduğum gibi, yemeğini yiyip hemen uyudun babam. yavaştan yer mi değiştirdik biz… üzüldüm ama dediğin gibi, günler geçiyor. mecbur.
  • okula otobüsle gidiyorum, dün 12. sınıftan birkaç öğrencime kahve sözüm vardı çıkışta içtik sohbet, muhabbet.. her neyse kalkacağız artık.
    öğrencim, hocam ben varken siz otobüsle gidemezsiniz ben size kıyamam,
    arabayı şuraya park ettim dedi. :)
    otobüsle geldiğim okuldan öğrencimin iki milyonluk mercedes'i ile bırakıldım.
    acımasız yere geliyorum hemen; ben yıllardır çalışıyorum, öğrencim birkaç ay önce 18 olduğu için babasının parası ile araba alıyor.
    şimdi ben nasıl bu çocuklara okuyun diye şey edeyim? :)

    peşin edit: eğitimin devamlılığı esastır benim için.
    entry'de ironi var tabii ki. hayat boyu öğrenme, yaşama motivasyonu sağlayan belki de en önemli şeydir insan için.
  • paran ve bir statün olmadığında yanında olmayan insanların(özellikle kadınların) ,bunları elde edince yanında bitmeleri,daha doğrusu bitmek istemeleri hayatın bence en acımasız gerçeğidir.
  • fazlasını verdiğiniz hiçbir yerde kıymetiniz bilinmez. bu sözü aklınızdan çıkarmayın.
  • 29 yaşına kadar fark etmediğim bir şeyi bir psikolog söylemişti, o zamandan beri bunu ne zaman hatırlasam içim acır. psikolog bana "sen kendinden büyük kadınlarla daha iyi anlaşıyorsun, onlarla dostluk kurmak istiyorsun çünkü annen sana şefkat göstermemiş, bu şefkati başkalarında arıyorsun" demişti.

    o zamandan beri gerçekten annem yaşında kadınlarla ne zaman bir kahve içsem bir muhabbet etsem bunun bir arayıştan kaynaklandığın düşünürüm, bunun farkına vardığım anda bütün keyfim uçup gider.

    ne yaptıysam annem için yeterli olmadı, artık onun için yetmeyi bırakıp onun yerine koyduklarımın gönlünü kazanmayı seçtim. bunun farkında olmayı ister miydim bilmiyorum.
  • yalnızlık.

    tek geldiğin yerde çok olmayı beklemek en büyük hatadır. bile bile düşersin o hataya. hayatta insanın suratına en acı, yalnızlığı çarpar işte. şöyle elinin tersiyle.
  • seçtiğiniz karakterin planında yani doğasında böyle kemiksiz düz, standart bir mutluluk, stabilite ve görünür bir anlam, bir kazanma durumu olmayabilir. yani dünyaya yalnız yaşayıp yalnız ölmek, hiçbir kayda değer iz bırakmadan gitmek üzere gelmiş olabilirsiniz.
  • az evvel araçla kırmızıda beklerken, aksayarak yürüyen küçük bir çocuk ve onun elinden tutup götüren muhtemeldir ki ablası geçti önümden. çocuğa ayrı ablasına ayrı üzüldüm. aklıma küçükken bi süre bizim sokakta oturup daha sonra başka mahalleye göçen bir ayağı engelli kadir geldi. bir keresinde 4-5 çocuk birleşmiştik, daha önce seyrettiğimiz filmdeki ayağı aksak karakterin ismini koro halinde, onu oyunlarda oynatmadığımız için balkondan üzerimize tüküren kadir'e senkronize biçimde söylemiştik: "topal godik, topal godik..." biz kendi halinde parmak kadar çocuklara karşı hep öfkeli ve sert yüzlü olan annesi münise teyze nasıl da elindeki terlikleri ata ata kovalamıştı bizi.

    büyüyüp hayatın acımasız bazı gerçekliklerini idrak edebilecek yaşa geldiğimde, kadir'in neden hep bize tükürerek, üzerimize bi'şeyler atarak aksi ve gıcık bir çocuk olduğunu çok iyi anlamıştım.. bir de canı ciğeri evladının o hali zaten içerisinde kanayan en büyük yara iken, bizim o yarayı çocukluk düşüncesizliği ve acımasızlığıyla durmadan deştiğimiz korumacı annesi münise teyze'nin bize karşı neden hep öfkeli ve sert olduğunu..

    hayat zaten çoğu yönüyle adil değil de, engeli olan bir çocuğa karşı çok acımasız. eminim ki ondan da çok o haline durmadan şahit olan anne ve babasına.
hesabın var mı? giriş yap