• kutluğ ataman'ın ödüllü senaryosundan çektiği 28 şubat sürecini iki farklı pencereden birbirine bağlantılı olarak anlattığı enteresan film.
    iki taraftan da hem olumlu hem olumsuz tepkiler alacağını düşündüğüm hikaye umarım bir yerlere ulaşır.

    not - basında geçen hande ataizi'nin trans rolü oynamasından başka bir ilgiyi kesinlikle hak ediyor. 28 şubatla başı yanan onca insan var iken bir de...
  • iphone ile çekti diyola. göreceğiz.
  • ne zaman izleyebileceğimizi merak ettiğim kutluğ ataman filmi.
  • az önce fragmanı izledim. kanım dondu. çok rahatsız etti beni görüntüler. merakla izlicem ama kesin
  • birazdan 12. uluslararası suç ve ceza film festivali vesilesi ile izleyeceğimiz bir kutluğ ataman filmi. izlenimlerimi bilahare paylaşacağım sinefiller.
  • fragmanı akp'nin hazırlattığı sipariş kamu spotlarına benzeyen film.

    çok merak ediyordum ama o fragmandan sonra tüm hevesim kaçtı. gerçi kutluğ ataman'ın son yıllardaki takındığı tavırdan sonra ne bekliyordum o da ayrı.
  • 12. uluslararası suç ve ceza film festivali kapsamında kadıköy sinemasında izlemiş olduğum kutluğ ataman filmidir. gösterim, ekip katılımlı olduğu için kutluğ ataman'ı dinleme şansımız da oldu. kendisi film için kültür bakanlığından destek istemiş ancak filmdeki trans bireyleri kaldırması gerektiği söylenmiş. bu sefer almanya'dan fon istemiş. ancak onlar da türbanlılarla ilgili kısımları çıkarmalarını istemiş. ancak ataman iki seçeneği de kabul etmemiş. çünkü amacının iki uç kesimin yaşadığı olayları ortak bir payda da buluşturmak olduğunu ifade etti. öyle olunca film akıllı telefonla çekilmiş, tüm ekip gönüllülük esasıyla çalışmış.

    bana göre ataman amacına ulaşmış. film çarpıcı, bazı sahneler çok etkileyici.
    --- spoiler ---
    filmdeki hem transların hem de türbanlıların heyete çıkma sahneleri, o dönemi çok net bir şekilde aktarıyor.
    --- spoiler ---

    ataman, filmin tohumunun 1994 yılında amerikadan döndükten sonra türkiye'de yaşanan olaylarla birlikte atıldığını söylüyor. ve bana göre en çarpıcı ifade “türkiye'de hiçbir şey değişmedi, yalnızca dayak atanlar ile dayak yiyenler değişti” sözleriydi.

    edit: imla
  • çalıştığım hiçbir projeyle bu kadar gurur duymamıştım. film çekileli neredeyse 5 yıl oldu, dolayısıyla zaman kapsülü gibi filmde yer alan herkes büyüdü...
    izlerken olayların etkileyiciliğinin yanında bir de 5 yıl önceki halimi düşündüm ister istemez.
    ben her iki tarafta da yer almayan biri olarak çektiğimiz zaman bile özellikle o belgrad sahnesinde çok etkilenmiştim. çalıştığımız insanlardan çoğu o dönemi yaşadığı için çok şey dinledik, öğrendik; lubunca diye bir jargon varmış, bazen öyle bir konuşurlar ki hiçbir şey anlamaz bilmeyen biri. lubuncanın ortaya çıkışı bile politikmiş bunu öğrendim... gullume vurmak, o sürekli eğlenceli olma hali bir bir tepkiymiş meğer.
    izlerken yine bir çok sahnede duygulandım, öfkelendim... dolayısıyla kesinlikle tetikleyici etkisi olan bir film.
    çektiğimiz dönemde trans bireylere ulaşıp filmde yer almak isterler mi diye sorduğumuzda bazıları "evet, bu anlatılmalı ve bu dönemi anlatan bir işte yer almayı isteriz" diye düşürken, bazıları da "siz anlatırken bile o anları yaşadım, ben bunu kaldıramam" diye cevap verdiler ve gerçekten ses tonlarının değiştiğini hissettim.

    evet, iphone ile çekildi ama iphone da destek vermediği için filmin sonunda bir teşekkür yok. :)
  • suç ve ceza film festivali'nde izlediğim, hakkında ancak yazabildiğim film,

    izlerken atıf yılmaz'ın "gece melek ve bizim çocuklar" filmini hatırladım.
    filmin konusu gerçekten sert, 28 şubattan sonra başörtüsü mağdurlarıyla trans bireylerin yaşadıkları anlatılmış.
    bunu yaparken özellikle başörtüsü mağdurlarının yaşadıkları gerçek görüntülerle harmanlanmış, trans bireylerin ve başörtülülerin ikinci sınıf insan muamelesi görmeleri gösterilmiş.

    en çarpıcı olan tarafı da 28 şubat sürecinden sonra başörtülülerin ikna odalarında yaşadıklarıyla, trans bireylerin pembe nüfus cüzdanı almak için psikologlara kadın olduklarına ikna etmeye çalışmalarının özdeşleştirilmesi olmuş.

    filmin iphone8 ile çekilmesi görüntülerin gerçekliğini arttırsa da filmdeki karakterlerin işlenişinin yüzeysel kalması filme bir kurmacadan çok belgesel tadı vermiş.

    nazlı bulum'un oynadığı karakterin kapanma kararının birden gerçekleşmesi ve buna inatla bağlı olmasının sadece ev arkadaşının yaşadıklarını deneyimlemek olarak geçiştirilmesi, inanç tarafının işlenmemesi de karakterle empati kurulmasını engellemiş.

    o dönem türbanlıların ruh halinin, trans bireylerden daha sembolik kalması sanırım yönetmenin bu hassas alana girmek istememesi ya da kutsal motor videosunda izlediğim gibi kendi tarafını daha iyi okuyabilmesi olabilir.

    filmin oyuncularından bir trans kadın olarak hande ataizi'ni ve yine bir trans kadını canlandıran ozan küçük'ü başarılı buldum.
    emeklere sağlık...
hesabın var mı? giriş yap