• "istemeden varım ve istemeden öleceğim. olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum."

    boşluğu bu kadar güzel anlatan bir kitap.
  • "en ufak bir kasırga patlamadan, boyumu aşmayan bir denizde gemim dibe vurmuş."
  • "kendime kızmam, çünkü kızgınlık güçlü insanların harcıdır; kendime boyun eğmem, çünkü boyun eğmek soyluların harcıdır; susmam da, çünkü sessizlik yüce varlıkların harcıdır. oysa ben ne güçlüyüm, ne soylu, ne de yüce. acı çekerim ve hayal kurarım."

    "bazen –hem de hep beklenmedik bir anda– tam bir duygunun ortasındayken hayata karşı korkunç bir yorgunluk çöker üstüme, üstelik o kadar büyük bir yorgunluktur ki üstesinden nasıl geleceğimi bilemem."

    "içimdeki her şey ölüyor – hatta düş kurabildiğime olan güvenim bile! ne yaparsam yapayım, fiziksel olarak kendimi iyi hissedemiyorum. gönlümün kaydığı bütün dinginliklerin, ruhumu parçalayan sivri köşeleri var. bakışlarımı kenetlediğim bütün bakışlar zifiri karanlık çıktı, günün zayıflamış ışığının izi vardı bunlarda, acısız ölmek için biçilmiş kaftandılar."

    "hiçbir şey, başkalarının şefkati kadar ağır gelmez insana –kin bile geçemez onu, çünkü kin şefkat gibi sürekli değildir: ağır bir duygu olduğundan, içgüdüsel olarak onu daha seyrek, daha hafif hissetmeye çalışırız. aşk ise kin kadar zalimdir. her iki duygu da bizi arar, peşimizden gelir, bir türlü rahat bırakmaz."

    "hiçbir insan ötekileri anlayamaz. şairin dediği gibi, hayat okyanusunda birer adayız; aramızda bizi tanımlayan, birbirimizden ayıran deniz vardır. bir ruh istediği kadar bir başka ruhun ne olduğunu anlamaya çalışsın, olsa olsa kiminle iki çift laf edebileceğini öğrenmiş olur –zihninin zeminine fırlatılmış şekilsiz gölgenin kim olduğunu."

    "aşk, yanılsamaların en tensel olanıdır."

    "düşlerdeki insanlar, gerçek kişilere göre daha kişilikli, daha hakikidir."

    "dünyayı yönetmeye insan kendinden başlamalı."

    "kendini bilmemek, yaşamaktır. kendini yanlış tanımak, düşünmektir. ama o aydınlanma anında olduğu gibi kendini birdenbire tanımak, insanın, içindeki ruhun bölünmez özünü, ruhun büyülü sözünü birdenbire kavramasıdır. ne var ki, birden beliren bir ışık her şeyi yakar, kavurur. bizi çıplak bırakır, kendi varlığımızdan bile soyundurur."

    "mutsuzluğunun farkında olmayan bunca insanın mutluluğu beni ürpertiyor."

    "varlığımızı öyle bir hale getirelim ki, başkalarının gözünde hep bir muamma olarak kalsın, bizi en iyi tanıyanların ötekilerden tek farkı, sadece daha yakın olup da bizi çözememeleri olsun."

    "özgürlük, yalnız kalabilmeye denir. insanlardan uzaklaşabiliyorsan, onlara hiçbir muhtaçlığın, paraya ihtiyacın, sürüye uyma içgüdün, aşka, şana şöhrete hevesin ya da merakın yoksa özgürsündür, bunların hepsi sadece yalnızlıktan ve sessizlikten beslenir. yalnız yaşayamıyorsan, doğuştan kölesin demektir. ruhen ya da zihnen en yüce mertebelere ulaşmış olabilirsin: soylu bir kölesin öyleyse ya da zeki bir uşak, ama özgür değilsin."

    "yüreğimin tam ortasında büyük bir yorgunluk var. asla olamadığım kişi beni üzüyor, ondan bana kalan anılardan neye olduğunu anlayamadığım bir özlem kabarıyor. umutlara ve kesin inançlara çarpıp düştüm, benimle birlikte bütün batan güneşler de düştü."

    "çok düş kurdum ben. bunca düş kurmuş olmaktan yorgunum, ama düş kurmanın kendisinden yorulmuş değilim kesinlikle. kimse yorulmaz düşten, çünkü düş unutmaktır ve unutmak üstümüzde ağırlık yapmaz; uyanık uyuduğumuz, rüyasız bir uykudur unutmak. düşlerimde her şeye sahip oldum. uyandığım zamanlar da oldu, ama bunun ne önemi var?"

    "bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa, ister istemez o kadar şeyden de mahrum kalır. zirvede bir tek ona yer vardır. ne kadar mükemmelse bütünlüğünü o kadar korumuş demektir; ve bütünlüğünü ne kadar koruduysa, kendinden başka biri olma ihtimali o kadar azdır."
  • "olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım – ki o şeylerin bir adım ötesinde değilim ben de."

    "kendimizi ne kadar kandırabildiğimizi düşündükçe, yok olmuş kesin inançların yorgun ellerimin arasından incecik kumlar gibi aktığını hissediyorum. ve düşüncenin bir duyguya dönüştüğü, zihnimin karanlığa gömüldüğü anlarda bütün dünya, gölgelerden örülü bir sis, köşelerin, açıların silindiği bir sahne, bir interlude hikâyesi, gecikmiş bir şafak gibi geliyor. nereye baksam kendi ölümünü içinde taşıyan bir mutlaklık, durgunca bekleyen ayrıntılar görüyorum. düşüncemi başka bir bağlama oturtmamı, böylece unutmamı sağlayan duygularım ise bir tür uyku, uzak, edilgen bir şey, bir araf, bir farklılık, gölgelerin ve karmaşanın bir oyunu."

    "şu küçücük dünyada herkes incitilmiş, isimsiz, herkes yanlış yerde."

    "duygularımızı dışa vurduğumuzda, onları gerçekten hissetmekten çok, hissettiğimize kendimizi ikna etmeye çalışıyoruzdur."

    "hemen hep kendimizin dışında yaşarız ve hayat hiç bitmeyen bir bozgun, bir dağılmadır. bir taraftan da bir merkez gibi kendimize yönelir, kendi etrafımızda gezegenler misali saçma, uzak elipsler çizeriz."

    "hayat ne kadar da aşağılık, iğrenç bir şey! görüyorsun ya, istemediğin halde sana verilmiş olması, iradene, hatta iradenin yanılsamasına bile hiçbir şekilde bağlı olmaması, aşağılık, iğrenç hale gelmesine yetiyor."

    "ömrümde yalnızca bir kez gerçekten sevildim. yakınlık görmekse, hayatım bununla geçti, hem de herkesten yakınlık gördüm. belirsiz, uzak ilişkilerimde bile nadiren kabalık, hoyratlık ya da hatta soğuklukla karşılaşmışımdır. kendimden bir parça sevecenlik katarak sevgiye ya da şefkate dönüştürebileceğim –o da çok kesin değil ya– sevecenliklerden nasibimi fazlasıyla aldım."

    "insan düşünmekten, kendine özgü görüşlere sahip olmaktan, eylemek için düşünmeyi istemekten yorulur. ama geçici olarak da olsa, başkalarının görüşlerini benimsemekten yorulmayız. içimizde uyandırdıkları eğilimlere itaat etmez, sırf üzerimizdeki etkilerini görmek amacıyla yaparız bunu."

    "bazen acı çekmeyi sevdiğimi düşünüyorum. ama aslında tercihim bu değildi."

    "günün birinde sevecek olsam, sevilmem."

    "ruha ne kadar da iyi gelir gökte yükselmiş, huzurlu bir güneşin altında, adeta bir köy şuracığa taşınmış gibi, şu uyduruk arabaların, bitmek bilmez kasaların, ağır ağır yürüyen insanların birdenbire susması!"

    "bazı acıların, öylesine içlerine işlemiş, öyle incelikleri vardır ki, ruhtan mı yoksa beden mi kaynaklanırlar, hayatın boşluğu karşısındaki rahatsızlığı mı yansıtırlar, yoksa karaciğer, mide ya da beyin gibi organik bir uçurumum uzun hastalanmasından mı kaynaklanırlar, anlayamayız."

    "bir bedeni ve ruhu olan, giyinen varlıklar haline gelmiş durumdayız."
  • henri frederic amiel'den de bahsedilen kitap. "okurken aradığımız yeni düşünceler değil, kendi düşüncelerimizin basılı sayfada doğrulandığını görmektir." demiş cesare pavese, bu kitabın hissettirdiği de tam olarak öyle.
  • birisi yazacaksa o da huzursuz dur.
  • huzur ahmet hamdi tanpinar
  • insan ruhuna,hayata dair oldukça güzel aforizmalara sahip kitap.
    ''çaba sarf etmek bir suçtur,çünkü her eylemle bir düş ölür.''
  • hayatı hayallerde yaşamak, hem de yalandan yaşamak, gene de yaşamaktır hayatı. hayattan feragat etmek, gene de bir eylemdir. hayal kurmak, gerçek dışı hayatı gerçek hayatın yerine koyarak, yaşamaya duyulan ihtiyacı itiraf etmektir. insan böylece, hayatı yaşama arzusunu içinden atamayışını da dengelemiş olur.
hesabın var mı? giriş yap