• imgesiz şiir yazanı, hatta yazanı geçtim imge kavramını kullanmadan şiirden bahsedeni bulmak, temiz ve de lezzetli ev yemeği yapan bir lokanta bulmak kadar zor.

    mesela bir zamanlar ankara karanfil sokak'ta kuru fasülye, türlü, arnavut ciğeri, haşlama, piyaz gibi lezzetli ve temiz yemekler yenip cam şişelerde su içilen bir istanbul piyazcısı vardı. istanbul piyazcısı'nın kapanıp da bulunduğu sokağa mcdonalds'ın, simit sarayı'nın, starbucks'ın falan açıldığı 2000'lerin ortasının, şiirin imgeyle anılır olmaya başladığı tarih olması bence tesadüf değil! bu tarihten önce de elbette şiir var ama şiirle imgenin simbiyoz ilişkisi henüz icad edilmemiş, o afilli <şiir, imge kurma sanatıdır> lafı henüz dillere pelesenk olmamıştı. çünkü öncelikle imgenin icad edilmesi gerekiyordu. imgenin icadı adlı 2019 tarihli kitabında yalçın armağan, türk şiirinde imgenin merkezi hale geldiği tarih olarak tam da istanbul piyazsıcı'nın kapandığı tarihi veriyor: 2004!

    üstelik yalçın armağan bu tarihi doğrulamak için yaşar nabi nayır’ın hazırladığı şiir sanatı adlı kitabın 1948'deki ilk basımı ile 2004'teki yeni basımı arasındaki farkı örnek olarak gösteriyor:
    "ilk kez 1948 yılında yayımlanan derlemede pek çok kişinin yazılarından alıntılar yapılır ve şaşırtıcı biçimde bu yazılarda, (o dönemde imge yerine kullanılan) imajdan* neredeyse söz edilmez. oysa şiir sanatı’nın 2004 yılında yeni bir versiyonu salih bolat tarafından hazırlanmış ve yeni birtakım yazıların eklenmesiyle derleme genişletilmiştir. eklenen yazıların dördünün başlığında imge sözcüğü varken, diğer eklenen yazıların çoğunda da yine imge sözcüğü geçer. şiir sanatı derlemesinin iki versiyonu arasındaki fark, şiirin tanımındaki değişimi açığa vurur. 1948’de türkiye’de şiir üzerine düşünülürken henüz imge (ya da imaj) kavramına ihtiyaç duyulmaz, hâkim fikir imge olmadan inşa edilir. oysa 2004’e gelindiğinde imge kavramı olmadan şiir üzerine düşünmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir." (s.19)

    sonuç olarak diyeceğim odur ki, nasıl ki feodaliteyi el arabasız, sanayi devrimini buharlı makinalarsız düşünmek mümkün değilse, fast food çağını da şiirde imgesiz düşünmek pek mümkün değil.

    - ustam bana az kuru az da pilav
    + imge atayım mı pilavın üstüne?
    - yok ustam, şişkinlik yapıyor o bende
  • mümkündür, ama pek moda değildir.
  • (bkz: garipçiler)

    gün olur, alır başımı giderim,
    denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
    şu ada senin, bu ada benim,
    yelkovan kuşlarının peşi sıra.
    dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
    çiçekler gürültüyle açar;
    gürültüyle çıkar duman topraktan.
    hele martılar, hele martılar,
    her bir tüylerinde ayrı telaş!...
    gün olur, başıma kadar mavi;
    gün olur başıma kadar güneş;
    gün olur, deli gibi... *

    al sana kuru fasulyesiz pilav, pekmezsiz tahin!

    şiirde 2+2 her zaman 4 etmez.
  • imgesiz şiir; pekmezsiz tahine, kuru fasulyesiz pilava, kuru üzümsüz leblebiye benzer okursun okursun tat alamazsın.
  • en son yan yana gelebilecek iki kelime. günümüzde epey sevilir.
  • imgesiz şiir, uykusuz geceye ve gamzesiz kıza benzer...
  • kelimelerle yapılıyorsa mümkün olmayan hede.**
hesabın var mı? giriş yap