ingilizce ile amerikancanın farkları
-
ingilizin biri amerika'ya gider. araba kullanirken asiri hiz yapar ve polis arabayi durdurur:
_did you come here to die?
_no i came yesterday. -
amerikalilar yeah/nope derler. hatta abartirlar hell yeah/nope derler.
ingilizler yes/no derler. hatta abartirlar gene yes/no derler. -
en cok konu$ulan dilin en cok bilinen 2 versiyonu arasindaki farklarin mucadelesi..
2'si arasinda slang, gramer ve phrasal verb boyutunda pek cok fark vardir.. fakat birkac temel kelimeyi yazasim gelir.. bu kelimeler iddia edilen yonun tersine de kullanilsa da*, istatistiksel sonuclar boyle soylemektedir*
belli ba$li o vs ou farklari:
--abd vs ingiltere--
behavior vs behaviour
color vs colour
favorite vs favourite
honor vs honour
mold vs mould
savior vs saviour
z vs s farki cok fazla, 1 ornekle gecelim:
organization vs organisation
ve digerleri:
airplane vs aeroplane
aluminum vs aluminium
apartment vs flat
appetizer vs entree
archeology vs archaeology
babysitter vs minder
baked potato vs jacket potato
bathroom vs the toilet
bank teller vs cashier
billion vs trillion
bleachers vs terrace
call vs ring
cafeteria vs refectory
can vs tin
catalog vs catalogue
cent vs pence
center vs centre
check vs cheque
checkers vs draughts
chips vs crisps
closet vs wardrobe
clumsy vs cackhanded
cookie vs biscuit
cotton candy vs candy floss
commercial vs advertisement
cracker vs savoury biscuit
crib vs cot
curb vs kerb
detour vs diversion
drugstore vs chemist
eggplant vs aubergine
elevator vs lift
emergency room vs casualty
eraser vs rubber
faucet vs tap
fire department vs fire brigade
flashlight vs torch
flirt vs tart
garbage man vs dustman
garter belt vs suspenders
glue vs gum
gasoline vs petrol
gizzards vs offal
gray vs grey
gutter vs gully
hood vs bonnet
horny vs randy
jail vs gaol
jello vs jelly
jelly vs jam
jewelry vs jewellery
ladybug vs ladybird
line vs queue
living room vs lounge
lawyer vs barrister
leash vs lead
license plate vs number plate
liquor store vs offy
mail vs post
maneuver vs manoeuvre
menopause vs maenopause
movie vs film
movie theater vs cinema
napkin vs serviette
nudist vs naturist
oven vs cooker
overalls vs dungarees
overpass vs flyover
pants vs trousers
parade vs carnival
parking lot vs car park
pharmacist vs chemist
picnic basket vs picnic hamper
plastic wrap vs clingfilm
raincoat vs mackintosh
sand box vs sand pit
santa clause vs father christmas
sidewalk vs pavement
soccer vs football
spelled vs spelt
styrofoam vs polystyrene
suspenders vs braces
sweater vs pullover
take-out vs take-away
tic tac toe vs naughts and crosses
tire vs tyre
trailer vs caravan
trash vs rubbish
truck vs lorry
tuxedo vs dinner jacket
undershirt vs vest
underwear vs pants, knickers
vacation vs holiday
vest vs waistcoat
windshield vs windscreen
yard vs garden
zi vs zeta
zip code vs post code
zucchini vs courgette -
can't amerikancada clark kent in soyadına yakın bi şekilde söylenirken ingilizler bunu ne hikmetse analarının şeyi misali cunt şeklinde telaffuz ederler
-
telaffuz ve kelime farklılıkları dışında gramerde de karşımıza çıkan farklılıklardır bunlar.
1) present perfect tense mesela. brit halkı daha yatkındır bunu kullanmaya. "i've lost my keys, i still cant find them." derler. amerikalılar daha basit yaşar hayatı "i lost. i still can't find." gibi... dolayısıyla already, just, yet gibi kelimeler sadece "i have" kalıbı ile kullanılmaktan çıkar amerikanyada. "did you finish your project yet?" derler hiç çekinmeden.
2)sahip olmak için kullandığımız 'have' fiilini ingilizler genelde 'have got' olarak tamlar ve sokarlar cümleye. amerikalılarsa dediğim gibi kolaydır. have der geçer gider.
3) preposition dediğimiz, türkçe dil bilgisinde tam bir karşılığı olmadığından nasıl adlandırıcağımı bilemediğim o hedeler de farklıdır.
misal:
american : on the weekend der brit: at the weekend
american: play on a team der brit: in a team
american: write me soon der brit: write to me soon...
4) past participle da yazılış itibarıyla farklıdır 2 dil arasında.
amerikalılar -ed ekiyle sonlandırır kelimeyi, britler -t kullanmayı tercih ederken
misal:
burnt-burned
smellt-smelled
spoit-spoilled..
ve tabi bunun dışında vocabulary farklılıkları da bolcadır. genelde farklı sözcüklerle adlandırdıkları nesneler olmasının yanında bazı kelimeler de başka manalara gelir her iki dilde. pants mesela, ingilterede iç çamaşırı olarak algılanır. oysaki amerikalılar için pantolon demektir. rubber amerikada condom'un eşanlamlısıyken ingilterede bildiğimiz silgi anlamına gelmektedir.
tüm bunlar dışında hepimizin de bildiği değişik kelimelerden bikaçı söle sıralanabilir:
ingiliz--------------------amerikan
trainers-----------------sneakers
swimming costume---bathing suit
holiday------------------vacation
mark---------------------grade
zebra crossing---------cross walk
lorry----------------------truck
petrol--------------------gas
pavement --------------sidewalk
flat-----------------------apartment
the toilet/loo/----------bathroom/ restroom
garden------------------backyard/ yard
wardrobe---------------closet
courgette---------------zucchini (bayiliyorum buna)
bill------------------------check
take-away--------------take-out
football------------------soccer
autumn------------------fall
lift-------------------------elevator
to come round----------to come over
off you go----------------go ahead
cinema--------------------movie theater -
ingilizce bir dildir, amerikanca diye bir dil yoktur. en bariz fark budur.
(bkz: ingiliz ingilizcesi)
(bkz: amerikan ingilizcesi) -
ingilizler o harfini ow seklinde okur
duzgun amerikan ingilizcesi konusanlar a seklinde okur
kotu amerikan ingilizcesi konusanlar bu gercegi reddeder. -
bir ingilizle karşılaştığınızda ilk 15 dakka cehennem azabı gibidir, heceleri yokedişleri acı çektirir, amerikalı ise daha sevecen daha hoş gelir kulaga, daha edepli konuşur, bi de iticilik yoktur tarzlarında, ayrıca sistem sizi yıllardır holivut ayagına ısıtmıştır amerikancaya.
-
amerikan ingilizcesinin fonetiği, ingiliz ingilizcesininkine nazaran türkçeye daha yakındır. "word" kelimesini "vörd" diye okumak varken "veğd" diye okumak bize çok ters geliyor. ingilizce eğitim veren bütün kurumlarımız ingiliz ingilizcesini öğretmeeyi amaçlarken ingilizce öğrenebilen bütün türklerin amerikan ingilizcesi konuşmasına başka bi açıklama getirebiliyo musunuz? tamam kültür emperyalizmi diye bi şey de var ama tek başına yeterince açıklayıcı olabileceğini sanmıyorum.
-
abd'de "refill" denen telefon, ulasim.v.s. kartina kredi ekleme aktivitesinin birlesik kralliktaki adi top up, ayni sekilde
abd'de "for here or to go ?" seklinde sorulan "burada mi yersiniz paket mi yapalim?" sorusu birlesik krallikta "eat in or take away?" seklinde soruluyor.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap