• pazarcılar artık naylon gerer tezgahlarının üzerine. orada toplanan yağmur suları zamansız boşalıverir, elleri poşetlerle dolu insanların üzerine. nevizadedeki masalar birer ikişer içeri taşınmaya başlar. sıraselvilerdeki asfalt hep ıslaktır artık. saatler geceyarısını geçtiğinde asfaltta rengarenk ışıklar yansır. vapurda artık sadece senin gibiler dışarıda oturur, sımsıkı sarılınır çay bardaklarına, sigara avuç içinde yakılır. istanbul yapış yapış yazın gidişiyle birlikte biraz silkelenir yozluğundan.
    sanki terli bir adamın tecavüzünden kurtulmuşçasına ağlar geceleri. artık geri gelmez bekareti ama her yağmur biraz daha yıkar günahlarını.

    beşiktaştaki deniz kıyısı ikiz çay bahçelerinde bir çocuk görevlendirilir. oturanları dalgalara karşı uyarsın diye.
    tarabyaya rutubet iner yeniden. ağır bir gemi kokusu olur yetmiş metrekareden küçük ruhsatsız evlerde. artık sadece uzun lastik çizmeli, yeşil ya da sarı yağmurluklu gerçek balıkçılar vardır sahilde ve galata köprüsünde.

    beyazıtta sabahın körü kurulan rus pazarı tenhalaşır. deriden örülmüş kazaklar ve heybeler, biraz bile ıslansa tüm meydana salar kokusunu. uzun boylu romen kızların paçaları çamurludur artık, saçları haşarıca dağınık, montlarının yakaları kürklü.

    herkeste bir şaşkınlık, ince giyenler üşür, tedbirlice olanların ellerinde zor taşınan montlar, omuza atılmış hırkalar. gridir gökyüzü, insanların yüzüne de grilik vurur.
    hızla yürünür artık yollarda. herkesin aklında hüzün veren bir kayıp hikayesi.

    bir aşk acısı çekmek ister insan. griyi rakı beyazıyla boğmak. ama tüketmeye o kadar alıştırmıştır ki bizi şehir, hemen aşık olup, acısı hemen çekilmek istenir ki her doğan gün yeni hikayeler yazılacak, yaşanmayan duygu, yaşanmamışlığıyla kalacaktır.
    ancak şapkalı hanımefendi ve uzun şemsiyelerini baston olarak kullanan beyefendi istanbullular yaşayabilmiştir haliçe kadeh kaldırıp, rakıyı gözyaşları ile beyazlatmanın tadını. onlar yetişmişlerdir istanbulun teselli verdiği günlere.

    istanbul yıkımların ve küllerinden yeniden doğanların şehridir. sonbahar da onun mevsimi. topkapı yeterince heybetli değildir üzerinde devasa bulutlar gezinmedikçe. toprak ve çimen kokusu duyulmayınca ıhlamur kasrının anlamı yoktur. sehrin silüeti anlam kazanır sonbaharın ezan vakitlerinde.

    umutsuz aşklar, hazin sonlar şehri istanbul, içten içe demlenir, gecelerin sonbahar sarhoşluğu bundandır. iç çeker istanbul, piyer lotideki selviler, eyüpteki barınakta kayıklar sallanır.

    madem ki yaz geceleri tepinmişiz üzerinde, hoyratça yarmışız denizini teknelerle, göğünü yırtmışız havai fişeklerle, kusmuşuz boğazına, surlarında sızmış, hisarlarını çinlatmışız kahkahalarla, bu toprağın insanı olmayanların paralarını alabilmek için alaşağı etmişiz kapalı çarşının haysiyetini, yalınayak dalmışız sultanahmetmete, savrulmuşuz oradan oraya bütün bir yaz, sırtımızda bir tek şile bezi gömlekle, şimdi mecburuz derdine ortak olmaya, durulmaya, hiç silmekle uğraşmamalı üzerimize sinen beton grisini, sonbahar sarısını.

    sonbahar gelince bir nefes almak, derdine dalmak ister, acısını içine atmak ister istanbul, içindeki biziz, alırız acısını, yaza geri vermek üzere.
    kaçan kurtulur, kalan kısırdöngünün parçası olur. çıkamaz artık,istanbul yedi tepe, dört mevsim, bin zindan, döner durur, döner durur....
  • teoman'ın istediği popülariteyi yakaladıktan sonra gönül rahatlığıyla albümüne koyabildiği, gitar-vokal-piyano üçlüsünün harika kullanıldığı hüzünlü ve kişisel parça. eline sağlık.
  • buyulu bir sarki bu... dinlerken istanbul ve hersey bambaska bir anlama burunuyor... daha az once sizin icin hicbir sey ifade etmeyen yerlerden yem yiyen guvercinlerin havalanmasi, trafik isiklarinda bekleyen sonra salina salina karsidan karsiya gecen sevgililer, akan trafik, uskudar besiktas motorlari... cok acaip cok...
  • mevsim ruzgarlari ne zaman eserse
    o zaman hatirlarim
    cocukluk ruyalarim, seytan ucurtmalarim

    oper beni annem yanaklarimdan
    guzel bir ruyada sanki sevdiklerim hayattalarken hala

    aksama dogru azalirsa yagmur
    kiz kulesi ve adalar
    ah burda olsan
    cok guzel hala istanbul'da sonbahar

    her zaman kolay degil sevmeden sevismek
    tanimak bir vucudu, yavasca ogrenmek
    alismak ve kaybetmek

    istanbul bugun yorgun, uzgun ve yaslanmis
    biraz kilo almis
    aglamis yine, rimelleri akiyor

    aksama dogru azalirsa yagmur
    kiz kulesi ve adalar
    ah burda olsan
    cok guzel hala istanbul'da sonbahar
  • teoman'in en sevdigim sarkilarindan biridir. en guzel kismi ayni zamanda en cok dokunan kismi ise;
    "oper beni annem yanaklarimdan
    guzel bir ruyada sanki sevdiklerim hayattalarken hala"
  • tamamen istanbul'da olunmadığında hatta oldukça uzak olunduğunda fena halde kıymete binen şarkı. ne annen seni öpecek kadar yakındır, ne de şeytan uçurtmasının anlamını bilen biri vardır yanında. kız kulesini gözlerini kapasan da göremezsin. istanbul sonbaharının bezdiren yağmuru, kendini nereye saklayacağını bilemeyen kuru yaprakları, beş karış suratla koşturan insanları değil de insanı içine çeken denizin rengi, çift kaşarlı tostla katran gibi kötü olmasına razı olduğun bir çay, saatlerce hiç tanımadıklarının yanında yürürken hepsini tanıyor hissi yeter sana. uzaktayken çok değerlidir. istanbulda sonbahar. hele doğuştan bir sonbahar çocuğuysan.
  • istanbul'dan uzaktayken asla dinlenmemesi gereken sarkilarin en birincisi...cocukluk anilarini, annenin seni operek uyandirmasini, erken kararan istanbul gecelerini ve yagmurlu vapur seferlerini hatirlatip icinin ezilmesine neden oluyor, yazik oluyor dinleyene...
  • bir gitar, bir piano ve birde yalın bir dille söylenmiş samimi istekler, itiraflar. istanbul a öyle aşığım ki bunu benimle paylaşabilecek kadar yakın tek kişi sensin diyor sanki o ' na. o kimse artık...
    evet sözleri hüzünlüdür belki ama derin bir nefes alıp bırakacak kadar da huzurludur.*
  • 9 ekim pazar sabahı itibariyle başlamıştır. yağmur sesiyle uyandırmış, mis gibi yağmurdan sonra gelen toprak kokusu uyla devam etmektedir.

    tadını çıkarmak lazım.
  • çok güzel bir teoman şarkısı.

    yağmur dinmiş, yerlerde sararmış yapraklar, yağmur havayı temizlemiş, bulutlar uzaklaşmakta, masmavi gökyüzü göstermeye başlamış kendini, denizde yağmur sonrası rengi hakim, çok soğuk değil, açık havada üşümeden oturmanın son demleri... ortaköy, bebek, beşiktaş, emirgan, kadıköy, moda...

    uzaktayken trafiğini, kirli havasını bile özlediğim şehrin sonbahar gibi karakterli bir mevsimi yaşayışını anlatamam ki yaa... beceremem.
hesabın var mı? giriş yap