197 entry daha
  • yeni kurulan azınlık hükümetinin 24 üyesinin 11'i kadınmış. sonra avrupa niye geriye gidiyor diye soruyorsunuz?
  • isveç'teki son seçim sonuçları şaşırtıcı bir durum değil. isveç'te 2010'ların başından beri yükselen bir sağ eğilim var. geçtiğimiz seçimde sosyal demokratlar güven oylamasını 1 oy farkla kazanabilmişti. aslında bu seçimde oylarını yükseltseler de ittifakta oldukları diğer partiler oy kaybedince iktidarı da kaybettiler. merkez sağdaki parti de oyunu artıramayınca aşırı sağ parti öne çıktı.

    türkiye ile karşılaştırılacak seviyede olmasa da isveç'te de ekonomik kötüleşme var. ama isveç'in en büyük sorunu göçmen sorunu, ki bu durum türkiye ile karşılaştırılabilir. suriye savaşı sonrası isveçli solcular gaza gelip avrupa'da en fazla suriyeli göçmeni biz alacağız diye harekete geçmişler (en çok göçmen alan avrupa devleti almanya ancak nüfusa oranla karşılaştırdığımızda isveç de neredeyse bize denk sayıda orta doğulu göçmen almış). almasına almışlar ama bu mültecilerin sosyal uyumunu yapamamışlar ve mülteciler ghettolaşmış(ne kadar da tanıdık) ve suç oranları ciddi oranda artmış. haliyle göçmen karşıtlığı da artmış.

    bir diğer ilginç nokta da emine kakabaveh isimli kürt milletvekili. yukarıda bahsettiğim gibi geçen seçim sosyal demokratlar hükumeti bir oy farkla kurabilmiş o bir oy da bu kadına aitmiş. sağ olsun hanımefendi de milletvekilliği süresince o bir oyu şantaj malzemesi olarak kullanmış. bu sayede temsil gücünden fazla bir güce sahip olması sağ partilere(özellikle isveç demokratları partisi'ne) bayağı tepki oyu getirmiş.

    sahip olduğunuz siyasi konuma göre bunu hdp'nin millet ittifakına bi şeyleri dayatması ya da devlet bahçeli'nin iktidar olmadan iktidar gibi davranmasıyla özdeşleştirebilirsiniz.

    solcuların kaybetmesinin bir diğer sebebi de bir sürü plan programla gelip her dediklerini yemiş olmaları. bu açıdan 2015'te yunanistan'da iktidar olan çipras'la da karşılaştırabilirsiniz. ben mesela şili'de de böyle bir şey olacağını düşünüyorum. yakın tarih büyük söylemlerle gelip başarısız olan sol iktidarlarla dolu. (solcular bu iktidar işini pek beceremiyor gibi)

    misal isveç savunma bakanı nato üyeliği için "benim ölümü çiğnersiniz vs derken ukrayna savaşından sonra dediklerini yutup nato'ya üyelik için başvurmuş.

    avrupa'da bu tip gelgitler hep oldu bundan 10 yıl önce avusturya'da aşırı sağ güçlenmişti. bir şekilde merkeze döndüler. fransa'da le pen yıllardır oyunu artıyor ancak bu sene iktidarı tehdit edebilecek seviyeye geldi. gerçi bu iki ülkede ırkçılık hep güçlüydü. almanya'da bile neo-nazizm doksanlarda iki almanya birleşip de doğu almanlar, kendilerinin mahrum bırakıldığı haklara ve refaha yunan, türk ve sırp göçmen işçilerin sahip olduğunu görünce palazlanmıştı.(solingen saldırısı bunun en önemli örneklerinden biri) ha keza ingiltere'de yetmişler sonu ve seksenler boyunca ekonomik sıkınıtılar ve neo-liberal politikaların devlet güvencesini azaltmasıyla; orta sınıfın ve alt sınıfın daha güvensiz hissettiği bir yere dönüşmüş ve çok yoğun ırkçı saldırılar olmuştu pakistanlılara ve hintlilere. ama bunlar hep dönem dönem ve ülke ülke ortaya çıkan şeylerdi.

    iklim krizi, covid, ekonomik buhran derken. avrupa götüm götüm 2. dünya savaşı öncesindeki döneme benzemeye başlıyor. en azından yakın bir gelecekte isveç'te örgütlü bir ırkılığın yükseleceği kadar sıkıntı olduğunu sanmıyorum. ama türkiye, yunanistan hatta fransa gibi ortadoğu ve afrika'ya yakın ülkeler topun ağzında gibi.

    özellikle ekonomik küçülmeyle yükselen yabancı(ki bunun için dezavantajlı her grubu koyabilirsiniz) karşıtlığı ırkçılığı bile kanıksayacak hatta olumlayacak söylemlerin gençler arasında yayılmasını sağlıyor. bu durum kabul edilemez ancak anlaşılabilir. örneğin 1933'de naziler iktidara geldiğinde yahudiler topluma entegre olmuş durumdalardı. ancak bir coğu kendi kültürünü de yaşatıyordu. (bu arada o zamanki alman toplumunda alman kultürüyle almanyadaki yahudilerin kültürü arasında çok fazla ucurum yoktu. bugün isveç'te yasayan bir ortadoğuluyla sıradan bir isveçlinin arasındaki ucurum cok daha derin) 70 milyon almanın arasındaki yaklaşık 500 bin kişilik bu grubun(isveç'te bu rakam 2.5 milyon civarı ve nüfusun yüzde 20'sinden fazla) birincil konuştuğu dil de almanca'ydı ve çoğu alman soyadına sahipti. yine de bir ekonomik yıkım ardından gelen bir manyak ve baskın bir politikanın sonucunda tüm dünya büyük bir yıkıma sürüklemişti.

    açıkçası rusya - ukrayna savaşıyla medeni batının sıradan ruslara karşı uyguladığı ırkçılığı görünce, yeni bir 2. dünya savaşı trajedisinden korkmuyor değilim. üstelik savaşın getirdiği enerji krizi korkuları ve bunun üretimde kriz çıkarma olasılığının tartışıldığı ortamda bu sefer, büyük resimci manyaklar yüzünden bizim de işin içinde olmamız çok olası.

    bence tüm dünya'daki slogan ve tembel "göçmenler kalp biz" politikasının sonuna geldiği bir dönem yaşıyoruz. bugün mesela twitter'da amerika'daki göçmen politikası destekçisi martha's wineyard adası'nın sakinlerinin adalarına bırakılan 50 venezuelalı göçmen sonrasında nasıl 180 derece değiştiğiyle ilgili bir flood okudum.

    https://twitter.com/…?t=igo2yauqgwy9g1o86pykma&s=19

    https://www.nytimes.com/…rd-venezuela-migrants.html

    bu gidişle tüm batı dünyası küçücük fııcık ümit özdağlara dönüşecek.

    isveç'le ilgili son durumla ilgili güzel bir yazı okumak isterseniz aşağıdaki linke tıklayabilirsinz.

    https://www.brookings.edu/…-swedish-exceptionalism/
415 entry daha
hesabın var mı? giriş yap