• burada gözden kaçırılan nokta şu;

    bir insan bir yaratıcının otorite ve mahkemesi adına iyi oluyorsa, gerçekten "iyi" olur mu? yani bir doğru eylemi gerçekleştirmenin nedeni yaratıcının onun karşılığındaki tavrı olduğunda bu eylem yine doğru olur mu? daha basit bir ifade ile bu ikiyüzlülük, yalnızca sonucu değerlendirmek üzere tanrı tarafından umursanmıyorsa yaratıcı gerçekten iyi bir mahkeme midir?

    ben meseleyi söyleyeyim: yukarıda yazarın ifade ettiği şey "iyilik" değil, itaattir. tanrının buyrukları iyi olduğu için ona uyulan şeyler değildir; o itaat edilmesini istediği için iyi kabul edilir.

    bunların dışına çıkıp iyilik ve kötülük kavramların birer yorum olduğunu ve bu yorumların otoritelerce belirlendiğini bilmek gerekir.

    burada basit cümlelerle yazıyorum, zira "ortalamanın altında veya ortalama ıq sahibi yumuşak" teistler anlayabilsin.

    anahtar kavramlar:

    iyi
    itaat
    tanrı
    otorite
    yorum
    ikiyüzlülük
    çıkar
    mahkeme
    amaç
    niyet
    sonuç

    not: ateist, deist, agnostik veya teist değilim. (bu notu da verdim ya)

    edit: romalılar, ben a-moralistim. yani bu konuya sizin perspektifinizden, bir ahlak kaydı varsayımı ile bakarak yazıyorum. vicdana ya da bir otoriteye ahlaki bir itaatim yok. ahlaka kayıtsızım, ihtiyacım yok.
  • ya öfff.

    işte bu başlıkta buna safsata diyen arkadaşlar var ya yemin ediyorum tam gerizekalı olduklarını ifşa ediyorlar, çok uzun uzun yazmamak adına mesela size bir budizm felsefesini araştırmanızı öneriyorum o zaman.

    bak güzel kardeşim, bak canım ciğerim. tanrı ve ahiret inancının insan üzerinde çok büyük bir motivasyon yarattığı doğrudur. nice iyi insanlar bunu salt yaratıcı rızası için yaparlar ya da en azından böyle olduğuna inanırlar. bu doğru. ama şunu bil ki öyle olmak zorunda degil, bunun dışında ihtimaller var. bu ihtimale giden anahtar kelimelerimiz ise"farkındalık kazanmak" farkındalık kazanan insandır ahlaklı insan. hah bu başlıkta aslında bunu incelemek gerekiyor.

    şu dünyadan nice filozoflar geçti. hiç okumadın mı, neler demiş bunlar cancagazım? hayatın ve insanın anlamı, kaliteli ve doyumlu yaşamanın yolları, mutluluğa ulaşmak hakkında ne demişler bakmadın mı? ay ben de ne diyorum ha, bakmadın tabi, sınırlı görüşünüzden ve ufkunuzdan dolayı böyle mal mal konuşuyorsunuz zaten. bu konuyla ilgili zibilyon tane felsefe üretilmiş açın okuyun.

    hani id ego superego derler ya... hah isadan çok daha önce de bazı insanlar idin peşinde sürekli gitmenin mutluluk yerine büyük bir mutsuzluk getireceğini fark etmişlerdi. mesela bir budizme göre ahlak farkındalıktır. ide karşı sürekli yenilmek insanı felakete götürmektedir, zira idin talepleri bitmemekte, insanı tatminsizlik yaratan bir çembere sürüklemektedir. o zaman ilkel arzulara uymak basit bayağı bir zevktir, sonu mutsuzluk ve mahvoluştur ve bu sebepten de cehalettir, bu cehaleti ise basit arzuların yakıcı sonuçlarını iyice öğrenerek, yani bilgi ile tedavi edebiliriz. ne demiş spinoza "bir duygu hakkında açık düşünceler oluşturabildiğiniz anda, o duygu ihtiras olmaktan çıkar" öyleyse bilgi ile donanmak, bizi mahvedecek arzulara karşı farkındalık geliştirmek ve uyanık olmak kurtuluştur, mutluluktur. bu da ahlaktır. ahlaksızlık ise salt beceriksiz bir davranıştır. kimse için değil, kendi mutluluğumuz için, bereketli bir yaşam için, iç huzur için ahlaklı olmamız gerekir.

    tüm çözüm bilgidir, dönüşümün ta kendisi bilgili olmaktan, kendini eğitmekten geçmektedir. mantıklı tutarlı açık ve faydalı davranışlar alışkanlığa dönene kadar sürekli çabalamak lazımdır. ahlak budur ve insanın kendi mutluluğu için elzemdir.

    bak işin bu noktasına dek hiçbir dini referans, dini tehdit ya da teşvik yok gördün mü kardeşim? gördün mü ahlak nasıl tanımlanıyor? gördün mü hiçbir korkutucuya gerek kalmadan her şey nasıl mantıkla izah ediliyor? tamamen kişinin kendi mutluluğu için, kendi yaşamını daha sağlıklı ve bereketli kılmak için uygulaması gerekenler, işin içine mistisizm katılmadan da anlatılabiliniyor, kitleler tarafından gayet de uygulanabiliniyor. hala kalkıp buraya ama onlar da din kırıntısı hihihi demeniz afedersiniz ama sizin kendi kişisel hiyarliginizdir, cahilliğinizdir. bu kadar büyük özgüvenle yazmayın bari. hayır kardeşim gerçekler dinden çıkmamıştır, dinler asıl bu gerçeklerden beslenmişlerdir. dinleri oluşturan adamlar da bir çeşit filozoflar zaten, ahlaki olarak mantıklı şeyler söylüyorlar diye onlara muhtaç olmak zorunda değiliz. din yaratmamış olan filozoflar da gayet de aynı şeyi söylemişler ama bu sefer ipin ucunu sizi cezalandiracak bir yaratıcıya değil, sizin kendi mutluluğunuza bağlamışlardır. idrakınız ortalamanın üzerindeyse kendi mutluluğunuz da yaratıcı kadar -hatta belki daha bile fazla- motivasyon olabilir insana. aha bak budizm orada duruyor, başka benzer felsefeler de var. kaldır totoyu biraz bak, parmağın ağzında kalacak.

    not : ateist değilim, tanrı inancım da var evet.
  • dini inancım yok ve genel olarak herkese ve herşeye iyi davranmaya çalışıyorum, çünkü

    1. kendimi daha iyi hissediyorum, vicdanım var
    2. allah varsa (bildiğimiz dinler saçmalıktan öte, ama allah var olabilir, bilemiyorum) bizi yaptığımız iyilik ve kötülüklerle sınayacaktır

    bu yüzden iyiyim.
  • türkiye'de devletin her kurumunda kadrolaşanlar müslümanlar değilmiş, devleti ele geçirmek için darbe yapanlar müslümanlar değilmiş, bin yıl boyunca ortadoğuda köle ticareti yapanların alayı ateistmiş bazılarının dediğine göre. iyi olmak dediğin şeyin koşulu her hareketine şüpheyle yaklaşıp sonuçlarını öngörmeye çalışmaktır. yaptığı hareketin tanrı tarafından kutsandığına inanan biri hareketlerinden şüphe duymayacak, kitabı, şeyhi, mehdisi ne diyorsa körü körüne uygulayacak; ucunda cinayet de olsa, katliam da olsa (15 temmuzda olduğu gibi) yaptıklarının meşruiyetinden şüpheye düşmeden sonuna kadar gidecektir.
  • iyi olabilmek için bir yaratıcıya ihtiyaç duyan insan ahlaktan yoksundur. insanoğlunun iyi olabilmek için önüne bir set gerekir; kimi insan için bu ahlaktır, kimi insan için ise cehennemde yanmaktır.
  • üstadı tebrik ederim iyi-kötü felsefesi yapılması için tanrıya imanı sart koşmuş. yine de bu gerizekalıca düşünceleri üreten ilkel bırakılmış beyinlere belki bir şeyler anlatabiliriz.

    anlatayım evladım dinle: içgüdü

    ınsanoglu evrim sürecinin şu anki kısmında, neslin devamını sağlayacak şeyleri iyi buluyor. sosyal hayatı bozacak tecavüz, hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk adaletsizlik gibi şeyleri ise kötü. veyahut vatanı için savaşma, ya da annenin bebeğini emzirmesini kutsal bulmak gibi. bunlara yeterince değer vermeyen toplumlar ise doğal seçilimle yok olup gidiyor.

    ve yine insanın önemli özelliklerinden biri empati yeteneğidir. taşaklarına top gelen adamı görünce sen de oranı tutarsın çünkü empati yaparsın güzel kardeşim. allahi düşünüp yapmazsin bunu. dolayısıyla başına kötü bir sey gelmis insan gördüğümüzde empati yaptığımız için kötünün cezasını bulmasını ve adaletin tecelli etmesini isteriz. bu da bizi yine sosyal adalete götürür.

    gördüğünüz gibi egitim ve sosyal yaşama sayesinde sonradan oluşan, empati yeteneği sayesinde de doğuştan gelen iyi ve kötü kavramlarımız var. peki bizi iyi olmaya iten şey nedir? allah değildir sevgili kardeşim. allahı biz yarattık.

    bizi iyi olmaya iten şey, iyi ve kötü olanı anladıktan sonra, yine diger canlılarda olmayan nesnel bakma yetenegimizdir. bu yetenek sayesinde super-ego dediğimiz kavram oluşur. din de bu kavramin içindedir. bizi tutan, altbenligimizin her istediğini yapmasina izin vermeyen kavramdır bu. ıyiligi superegoyu doyurmak için yapariz. yani aci ama kendimizi daha mutlu etmek ve tatmin etmek icin iyilik yaparız.

    peki madem öyle kötülük neden var? başta dediğimiz gibi insanoğlu sosyal yasayabilecek kadar iyidir ancak soyunu devam ettirebilecek kadar da kötüdür. eski cağları düşünün, bizim atalarımız köyleri basan, yağma yapan taraftaydı, ölen tarafta değil. ölenlerin soyu tükendi, ama yine bizim atalarımız her gün birbirini bogazlayan tecavuz eden insanlar da değildi, birlikte yaşayıp zorluklara birlikte göğüs gerecek kadar da iyiydiler.

    anladın mı? biliyorum anlamadın.
  • bir şekilde büyük patlamayı kabul etmiş ama sonrasında ince-ayar zırvasına takılıp kalmış tiplerin sıradan sayıklamaları. tesadüf konusunda ise basit olasılık mantığından bile uzak bu tipler, anlatan yüzlerce metin olmasına rağmen.
    iyi olmak için bir kadiri mutlak hayali bir yaratıcıyla ölüm sonrasına ilişkin kontrat yapma gereği duymayan (bir safsataya inanmayı tercih etmeyen) milyonlarca insan var oysa. ha sen benim ve benim gibilerin aslında iyi olmadığım kanısında isen o senin sorunun.
    bu tuğla gibi ama dandik yazı bile bu tiplerin aslında makul bir düzlemde tartışmadan dahi uzak olduğunu gösteriyor. yazıya zaten kendi düşüncesinin haklılığını aksiyom olarak alan adamla ne tartışacaksın? (<<kendisine hayat hakkı veren yaratıcı yerine trilyonlarca ifade edilemeyecek minik tesadüflere iman eden, (bkz: ateistlerin tesadüfe iman dereceleri), yaratıcıya karşı “hayır ya yok öyle bir şey” diyerek başını deve kuşu gibi gerçeklere karşı gömen ve daha temel doğruyu bulma erdeminden uzak insanları..>>)

    yalnız yazıya tekrar göz atınca fark ettiğim şey şu ki adam aslında benim gibilerle tartışmak için yazmıyor, kendisine yakın düşünenlerle tartışmak için yazıyor. ve ima ettiği şey yaratıcıya iman etmemenin kendi dini düşünce esasları dahilinde cezalandırılması gerekliliği, bu cezalandırmanın haklılığı. bu cezalandırmanın da dünyevi hayat içindeki islami hukukun da yaptırımları içinde değerlendirilebileceği de açık. mücadele edilmesi gereken islamcı zihniyetin kendi tarafındaki bir zihin tazeleme çabasına tekabül eden zırvalar işte..
  • iyi olmak için dine ihtiyaç yoktur. yaratıcı konusuna girmeye gerek yok.
  • iskandinavları, japonları görünce ahlaklı olmak için dine ihtiyaç olmadığını anlıyorsun.
hesabın var mı? giriş yap