• youtube'de bulunabilecek tam versiyon efsane kayitlar listesinin surada durmasi lazim. benim kisisel zevkimden cok tarihsel oneme haizleri yazmaya, guncelleyip gelistirmeye calisacagim. bir playlist olarak alinabilir. gangnam style:

    buyuk koral eserler:

    philippe herreweghe, matthäus passion / otantik
    willem mengelberg, matthäus passion / asiri romantik / 1939
    karl richter, johannes passion
    masaaki suzuki, johannes passion / otantik
    karl richter, si minör missa
    philippe herreweghe, si minör missa / otantik
    philippe herreweghe, magnificat / otantik ve herreweghe'yi sevmeyen ölsun

    org:

    peter hurford, prelude ve fug'ler
    peter hurford, passacaglia ve fug
    peter hurford, trio sonatlar

    kantatlar:

    philippe herreweghe, bwv 21
    glenn gould, bwv 54 / wiederstehe doch der sünde / gould kantat yonetiyor !
    ton koopman, bwv 140 / wachet auf...
    ton koopman, bwv 147 / herz und mund und tat und leben / otantik yorum

    orkestral:

    jordi savall, orkestra suitleri / otantik
    karl richter, orkestra suitleri
    jordi savall, brandenburg koncertolari / otantik
    karl richter, brandenburg koncertolari

    enstrumental - yayli:

    henry szeryng & helmuth walcha, eslikli keman sonatlari
    nathan milstein , solo keman partitalari ve sonatlari

    pablo casals, cello suiti no.1 / suitleri dunyaya tanitan kayit / 1930 / "en karanlik bach yorumu" olarak gecer
    mstislav rostropovich, cello suitleri / videolari da var ama youtube'den kaldirip duruyorlar

    enstrumental - klavye:

    glenn gould, iyi duzenlenmis klayve / piyano
    sviatoslav richter, iyi duzenlenmis klavye / piyano
    glenn gould, goldberg varyasyonlari / 1981 / piyano
    wanda landowska, goldberg varyasyonlari / klavsen / otantik-fantastik
    glenn gould, 2 ve 3 sesli envansiyonlar / piyano

    rosalyn tureck, butun partitalar ve goldberg varyasyonlari / piyano
    martha argerich, partita no.2 / piyano
    glenn gould, partita no.6 / piyano
    andrás schiff, fransiz suitleri / piyano

    karl munchinger, muzikal sunu (das musicalisches opfer) / orkestra adaptasyonu / 1958

    herbert tachezi, die kunst der fuge / org
    ton koopman, die kunst der fuge / klavsen / suslemeli barok stili

    adaptasyon:

    andres segovia, chaconne / gitar
    arturo benedetti michelangeli, chaconne / piyano
    arturo toscanini, passacaglia ve fug / orkestrasyon (aranjman: respighi)
  • nesiller boyunca 50 tane müzisyen çıkaran bach sülalesinden gelmiştir. bu vesileyle merhum dede bach'ın cibiliyetini kutluyorum.
  • js bach'ın işitsel ve görsel idea'sı

    bach'ın yaşamını anlatan kaynaklarda hayatının en önemli olayı olarak genellikle leipzig thomaskirche'e kantor olarak atanması belirtilir. eserlerini nicel olarak incelersek, bu doğrudur da. 1723 yılında leipzig'e taşındıktan sonra, önceki köthen yıllarındaki gibi orkestral eserler ile genellikle 6'lı setlerden oluşan süitler bestelemeyi bir kenara bırakmış, görevi gereği tamamen dini eserlere yönelmiş, hayatının son 10 yılında da dini eserler bestelemeyi azaltarak kuramsal nitelikteki çalışmalarına başlamıştır. eğer leipzig'deki görevi kabul etmeseydi bu formlarda eser veremeyecektir. diğer çoğu batılı sanatçının aksine bach'ın yaşamı ile eserleri arasında duygusal bağlar kurulamadığı için bu durum mantıklı görülür. çünkü bach nesnel bir sanatçıdır ve nesnel sanatçıların yaşamı, eserleri ile sadece nicel olarak eşleşebilir. günlük hayatlarında ne kadar büyük çalkantılar yaşamış olursa olsunlar, usta bir zanaatkar gibi bu durumu sanatlarına direkt olarak yansıtmamayı bilirler. bu son kertede önemli konuyu başka bir yazıda deşme ümidiyle, şimdi bu çizginin kırıldığı tek döneme odaklanalım: çocukluğu. bu, belki de bach'ın yaşamının ve sanatının en önemli dönemidir. bize de onu biraz daha anlama yolunda yardım edeceğine inancım tam.

    1685'de doğan johann sebastian, tüm fertleri müzisyen olan bir ailede dünyaya gelmişti. buna daha doğmadan müzisyen olacağı belliydi de diyebiliriz. çocukluğu müzikle iç içe geçmiş olsa da en belirleyici süreç 9 yaşındayken önce annesinin, sekiz ay sonra da babasının ölümüyle başlıyor. bu derece sarsıcı biçimde tanıştığı “ölüm” kavramı ile olan ilişkisi yine başka bir katman. şimdilik onu da geçiyoruz. öksüz kalan küçük johann sebastian, ağabeyi ile birlikte, büyük kuzeni johann christoph bach'ın yanına giderek onunla yaşamaya başlıyor. bu birbirine bağlı iki nedenle yaşamını derinden etkiliyor. ilk neden johann christoph'un yetenekli bir org yapımcısı olması, ikinci neden de johann pachelbel'in öğrencisi olmasıdır. ikinci nedeni de sallıyoruz. (sallaya sallaya bi hal oldu bu yazı ama sebatla sonucu göreceğiz inşallah.)
    şimdi yaşamı hakkında bu derece detaylı bilgiye sahip değiliz, ama adım gibi eminim ki 10 yaşındaki küçük bach tüm zamanını kuzeninin yaptığı orgun boruları arasında saklambaç oynayarak, bunlardan çıkan uhrevi sesleri dinleyerek, orgun mimarisinden gözü kamaşmış şekilde geçiriyordu. oyun denilen şeyi çocukların eğlenceli biçimde dünyayı tanıma yöntemi kabul edersek, bach'ın yaşamı ve müziği tanıdığı oyuncağı devasa org idi.

    onun org yapımına olan ilgisi, artık kuzenine yük olmaya başladığını düşünerek kendi yolunu çizmek için 15 yaşındayken gittiği lüneburg'da da devam etti. o sıralar devrin ünlü org yapımcısı johann balthasar held st michel kilisesinin orgunun bakımını yapmak için kentteydi. held özellikle, ileride bach'ın üzerinde en büyük etkiyi bırakacak besteci olan buxtehude'un çaldığı orgların yapımcısı olarak biliniyordu. ve evet doğru tahmin, bu bilgiyi de geçiyoruz. genç bach, held ile kurduğu dostluk sayesinde bu bakım sırasında onu da izleme şansı bulmuştu. bu aylar süren muhabbetten sonra genç yaşına rağmen, çoktan döneminin en büyük org virtüözlerinden ve eksperlerinden biri olmuştu bile.

    burada önemli bir not: bach'ın o dönem, besteciliğinden çok organistliği ile ünlü olduğu bilinir ama aynı zamanda döneminin aranan bir org eksperi olduğu pek bilinmez. bir org inşa edildikten sonra kullanıma geçmeden önce bir kurul oluşturulur ve bu kurul orgu deneyip yeterliliğini sınar. o dönem de orta almanyadaki yapılmış pek çok orgun altında bizim johann sebastian'ın onayı bulunmaktadır. onay verdiği ilk org da arnstadt'dadır. bach eksperlik görevi için bu göreve çağırıldığında sadece 17 yaşında idi. orgu denerken kilise yöneticileri çalışından o kadar etkilendiler ki, mevcut organiste yol verip bizim genç sebastian'ı aldılar. kilisenin adını yazıyorum, sıkı durun! arnstadt'a yolu düşenler burayı “johann sebastian bach kilisesi” olarak sorabilirler.

    peki, org nasıl bir çalgıdır?

    1- fiziksel olarak büyük bir çalgıdır. hatta çalgıların en büyüğüdür. görkemli yapısı, çalanı ve dinleyeni küçük hissettirir.

    2 - mimarisi karmaşık ve göz önündedir. etrafı kapatılmaz, gizlenmez.

    3 – en hoppa melodi bile ruhani duyulur

    4 – sesler sonsuza uzama eğilimindedir.

    5 - en karakteristik ses aralığı, pedalla çalınan bas partileridir.

    6 - onlarca farklı karakterde ses imkanı verir. aynı eseri yüzlerce farklı ses kombinasyonlarıyla çalmak mümkündür.

    7- çalması teknik olarak son derece zorlayıcıdır. koordinasyon temeldir.

    8- ses, karmaşık bir süreç sonrası aşağıdan yukarı doğru oluşur. göğe yükselir.

    9- büyük sabır gerektiren bir çalışmayla inşa edilir.

    10- titretir…

    şimdi bu maddeleri müzik olarak okursak, bach müziği üzerine doyurucu bir tanıma ulaşmıyor muyuz? onun org müziğinden filan da bahsetmiyorum. en küçük keman eseri dahi tüm bu özellikleri ihtiva etmektedir. 19. yüzyıl bestecileri nasıl piyanonun yardımı olmadan bir senfoni dahi besteliyemiyorlar ise, bach'ın beyninin içindeki körüklü borulardan geçmeden oluşmuş bir eseri var mıdır acep?

    bach'ın, o ikonik el yazısındaki nota birleşimlerinin de, azıcık zorlarsak org mimarisini hatırlatan grafiklere dönüşebileceğine inanıyorum.

    örneğin bir keman sonatı. ve bir org fotoğrafı. estetik bir birliktelik yok mu?

    org-keman ilişkisine daha somut, müzikal bir örnekle devam edelim: 1. solo keman sonatındaki enfes füg, aslında daha önce yazılmış olan bwv 539 numerolu org eserinin ikinci bölümünün bir uyarlamasıdır. burada enteresan olan şey, gayet keman için bestelenmiş gibi duran bir müziğin aslında org için bestelenmiş bir müziğin devşirmesi olması. esasen org için düşündüğü bir müziği keman kokan, keman tınlayan birşeye çevirmesinin onun için ne kadar kolay olduğudur. dinleyelim:

    ünlü keman versiyonu vs orijinal org versiyonu.

    bach'ın klavsenle pek arası yoktu. otantik barok performansların çoğunun otantikliğinin patladığı yer de işte tam burasıdır. bu minvaldeki solo eserlerinin hemen hepsini “klavye”(klavier) için bestelemişti. klavier kelimesinin almancada aynı zamanda klavsen anlamında da kullanılması, illa hepsinin klavsen için bestelediği sonucunu çıkartmıyor. bunları –orgu da kapsayan- tüm klavyeli çalgılar ailesi için bestelemiş de olabilir. ikincisine inanmayı tercih ediyorum. nedeni, johann sebastian'ın her fırsatta klavsenin melodileri şarkı söyler gibi çalamaması ve –orgun aksine- uzayan sesleri verememesinden yakınmasıdır. silbermann'ın o sıralar üzerine çalıştığı ilk piyano prototiplerini de yakından takip etmiş, sürekli gidip ilgilenmişti. müziği klavsenin hegemonyasından kurtaracak o gelecekteki çalgıyı heyecanla bekliyordu. zaten das wohltemperierte klavier'de, klavsenin asla veremeyeceği pedal sesleri bolca kulanmıştır. hatta klavsen için yazdığı kesin olan goldberg varyasyonlarında bile, piyano veya orgda çalındığında beste açısından daha tatmin edici tınlayan pasajlar vardır.

    pasyon ve kantatlarındaki koraller ile org müziği arasındaki bağlantı çok daha bariz olduğu için oralara girmiyorum ama son olarak tek bir eserden bahsetmek elzem. tarafsız bölgede duran başyapıtı “die kunst der fuge" (füg sanatı)

    füg sanatı'nın soyutluğun doruğunda teorik bir eser olduğu, çalınmak için değil okunmak için bestelendiği söylenir. bach bu nedenle herhangi bir çalgı belirtmemiştir. bunların hepsi doğru olabilir. öte yandan 4 sesli böylesine karmaşık bir müziğin iki el ile nasıl bu kadar rahat çalınabildiğini açıklayamıyor. eğer bach gerçekten hiçbir çalgı düşünmemiş olsaydı bu 4 sesli müzikte iki elin birbirine girmesi, çalınamayan pasajlar olması gerekirdi. uzayan sesleri de dikkate alınca, füg sanatı'nın -johann sebastian belirtmese de- aslında org için düşünüldüğü tezi ciddiye alınmalıdır. zira o, belki de her şeyi önce org için düşünmüştü.

    edit: linkler güncellendi, anlatım bazı yerlerde sadeleştirildi ve entri başlığıyla finalini bugünkü perspektifime göre daha anlamlı bir noktaya çektim.
  • bazı eserlerinin sonunu notalarla bach olarak imzalayan deha..
    (eski alman müzik litaratüründe: b:sibemol, a:la c:do, h:si oluyor)
  • tarihin en matematiksel muzisyenidir. bu yuzden kimilerince yaptigi muzik, olabilecek en saf muziktir. bestelerinde canonlari, simetrileri insanustu bir yetenekle kullanir. ayak ustu, emprovize fugue besteler.

    cok kabaca anlatmak gerekirse adamin sanati soyle guzeldir: bir beste yapiyor, bu bestede simetrileri falan kullaniyor ve kendi icin cok tutarli guzel bir melodi yapiyor. bunlardan bir suru yapiyor. sonra bunlari ustuste bindirdiginiz zaman, ortaya cikan butun de kendi icinde tutarli ve kulaga hos gelen bir eser oluyor. hatta bunu zamanda kaydirip, bir iki nota yuksekten calinca, ve bunu orjinalinin ustune bindirince, harmoni kaybolmuyor falan da filan.

    neden bilmiyorum ama bu fugue olayi bana karmasik bir sinyali temel sinusoidal sinyallere ayiran fourier serisi ni hatirlatiyor. orada da bir suru degisik periyod da sinyaller superimpose edildikleri zaman, hepsinin de degerlerinin sifir oldugu noktalar var ve bu sinyaller toplandiklarinda esas sinyali veriyorlar, yani kendi icinde butunlugu olan baska bir periyoik sinyal.

    velhasili kelam, adam matematiksel dehasini muzikle anlatabilen essiz bir muzisyen. ayrintili bilgi icin (bkz: godel escher bach)
  • muzik tarihinin en basarili muzisyeni sorusuna wagner, beethoven ve mozart la birlikte en cok cevap verilen isim, tabi en basarilisinin hangisi olduguna karar vermek cok guc ve birazda degiskenlik gosterir ama bach baroque doneminin en sonlarinda handel ve vivaldi ile birlikte hukmu en cok gecen sanatciydi. bu donemin tum ozelliklerini, muzigin tum vasiflarini en yuksek noktaya cikardi bu nedenle kendisinin olumuyle beraber baroque cagi birmis ve classic era baslamistir, ayrica bach i diger muzisyenlerden ayiran en onemli fark ise onun eserlerinin hemen hemen tum muzik aletleriyle ayni kalitede calinabilir olmasidir. chopen i sadece piyano ile calabilirsiniz diger bir muzik aletiyle calarsaniz kalite kaybi olur bach haric digerleri icinde bu gecerlidir. her ne kadar olumuyle bir cagi sona erdirsede daha sonraki caglarda kendisinden esinlenenler, onun yolundan gidenler hicte az degildir bu nedenle o klasik en iyi muzisyen kimdi sorusuna verilebilecek en uygun yanittir.
  • bir rivayete göre, en büyük eserlerinden olan passion lariyla kasapta kiyma sarılmış olan kişi. fakir bir müzik öğretmeni olan bach öldüğünde, tüm notalari hurda kagit olarak satilmis. besteci mendelssohn üzerinde notalar yazili kagitlari kasapta görüp merak ediyor ve notalarin bach a ait oldugu ortaya cikiyor.
  • popüler müziğin yüz akı olan pek çok klavye solosunun da ilham kaynağıdır.

    nefis kullanımlara birkaç örnek:

    the beatles - in my life
    the doors - take it as it comes, light my fire
    procol harum - whiter shade of pale
    the spiders - back
    vampire weekend - step
    deep purple - anthem

    örnekler çoğaltılabilir. ha, sen neden çoğaltmıyorsun diyecek olursanız, aklıma şu an gelmedi derim. bu konuda ısrarcı olursanız da ben bu dünyaya örnek çoğaltmaya mı geldim şeklinde varoluşçu bir feveran yaşarım. neticede meram anlaşıldı sanırım, popüler müzikteki pek çok efsane klavye solonun altında, bu mübarek adamın ismi bir yatır gibi yatmaktadır, bunu bilelim şimdilik bize yeter.
  • 1685-1750 yılları arasında yaşamış olan johann sebastian bach çoğu insan tarafından klasik müziğin en iyi temsilcisi olarak kabul edilmiştir. müzik hayatına tam olarak lüneburgdaki michaelis müzik okuluda başlamıştır. poitou'lu fransız prensesi elènore d'olbreuse, nantes fermanının kaldırılmasıyla sınır dışı edilen müzikçi yurttaşlarını celle sarayında bir araya getirdi ve bach da saraya kabul edildi. orada bir sürü fransız müzikçilerin eserlerini tanıdı.
    bir süre kemancı olarak weimar sarayında çalıştıktan sonra, arnstadt'taki st bonifatius kilisesi orgçuluğuna getirildi ve ilk kantatını besteledi(1704). bach çok geçmeden almanya'nın en ünlü org virtüozları arasında yer aldı. buxtehude'nin öğütlerinden yararlanmak için yürüyerek lübeck'e gitti fakat yetkililerden izin alamadığı için görevine son verildi.
    bach 1707'de mühlhausen'de st blasiuskirche orgcusu oldu ve aynı yıl akrabası maria barbara ile evlendi.
    1708'de gott ist mein könig'*ı yayınladı ki bu sağlığında yayınladığı tek kantatıdır.
    bach sachsen-weimar dükü wilhelm ernst'in yanında oda müzikçisi oalrak çalıştı. 1717'ye kadar italyancılık akımının merkezi olan weimar'da şehrinde kaldı. johanniskirche orgçusu walther ile arkadaşlık kurdu ve onun org yazısını örnek aldı. fransızlardan sonra , italyanları da weimar'da tanıdı: albinoni, legrenzi, corelli, bonporti, vivaldi, frescobaldi. vivaldi'nin bir çok konçertosunu klavsene uyguladı, frescobaldi'nin fiori musicali adlı eserini kopya etti. 1717 sonunda köthen'e çağırıldı, anhalt prensi leopold'un orkestrasını yönetti.
    1720'de, karlsbad'da brandenburg markgrafı christian ludwig ile tanıştı ve onun adına 6 konçerto besteledi(1721). aynı yıl karısını kaybetti ve çok geçmeden trompetçi wücken'in kızı soprano anna magdalena ile evlendi. liepzig kantoru kuhnau'nun ölümü üzerine, 1722'de thomasschule yöneticiliğine adaylığını koydu. yohanna passion'u * adlı eserinin çalınması ile besteci ve orkestra yönetmeni olarak değerini kabul ettirdi ve 1723'te göreve alındı.
    1729'dan 1740'a kadar, telemann'ın 1704'te kurduğu collegium musicum'u yönetti ve her hafta bir konser verdi.
    1728'e kadar köthen sarayına bağlı kaldı; 1723-1736 arasında ise weissenfels sarayı müzik yönetmenliğini yaptı.
    bach 1749'da gözlerini kaybetti, füg sanatı* adlı eserine çalıştı, org için 18 büyük koral besteledi ve son üç korali damadı altnikol'e söyleyerek yazdırdı. aslına uygun tek portresini hausmann yaptı(1746). johanniskirche'nin güney dıvarı yakınında gömüldü...

    bach'ın eseri, üç yüzyıldır süregelen dini ve dindışı çoksesliliğin vardığı son noktadır. sisteminde yatay yazıya, arpejli ve vuruşlu akorlardan çok daha fazla önem vermiştir. kendinden önce yaratılan biçimleri mükemmelleştirmiştir. çift temanın önemini sezdi. bas'a güç ve süreklilik katarak, müzik yapısının temel öğesi durumuna geçmesini sağladı. nota dizisi ile sözleri değerlendirme, düşünceleri yansıtma çabası yanında, kontrpuanı sıkı sıkıya uygulamaktan da geri kalmadı. ricercare, kanon, füg biçimlerine bağlılığı, onu boş ve beylik deyişlerden kaçınmaya yöneltti.
    tanrıya inancı büyüktü. eserlerinin tümü dindar kişiliğinin izlerini taşır.
    bach ölümünden sonra unutuldu, ancak elli yıl sonra 19. yy. başlarında beethoven, mendelssohn, boaely ve schumann'ın çabalarıyla yeniden önem kazandı. chopin, liszt ve cèaser franck gibi virtüozlar eserlerini çalarak tanınmasını sağladılar. bu çabalara rağmen, her eğilimdeki müzikçinin bach'ı örnek alması, onun düşüncelerine bağlanması için 20. yy.ı beklemek gerekti.
  • kompozisyon bölumunde okuyupta ona tapmayan yoktur heralde. kompozisyondan bir arkadaşımın anlattıgından sonra bende cok etkılenmıstım...soyle ki; bir gun amerikada butun ıyı bılım adamlari ve iyi muzisyenler toplanırlar ve muzıgın kurallarını bulmak ıcın kasarlar sonunda bılımsel ve muzıksel olarak ortaya 100 kural çıkarırlar bethoven bundan 80, mozart 85 civarı bişey alırlar ama asıl şaşırtıcı olan bach'ın sonucudur.sonuc 99 cıkmıstır bunu hocaları kompozisyonda okuyan arkadasıma anlatır ve ekler bu kuralları kullanarak herkes beste yapabilir ama buna müzik demek biraz guc olur ama bach hem o kurallar uymus hemde herkesi derinden etkileyen besteler yapmıştır. ayrıca zamanında kulaksız olarak nitelendirlip bestelerini duvarının içine saklar ondan sonra evine taşınan insan sayesindede bu saheserler ortaya cıkarılır yanı öldükten sonra ünlü olur yada buna sonsuz yaşamda denebilir çünkü bence o hala yasıyor!!
hesabın var mı? giriş yap