• şiddetin her türlüsüne karşıyız, kadına şiddete daha fazla karşıyız. bunun için elimizden geldiğiğ kadar bilinçlendirme yaptık zamanında.

    ama maalesef yaşadığımız ülkede yasalar bu tarz olaylarda müdahaleyi uygun görmüyor.

    eğer eşi yada sevgilisi tarafından şiddet gören birini gördüğünüzde müdahale ederseniz sokak ortasında karısını döven bir yavşak hemcinsime müdahale eden iki üniversite öğrencisi gibi karısını döven adamdan daha çok hapis cezası alırsınız.

    ama bu bir engel olmamalı yinede müdahale etmelisiniz.

    bir arkadaşımın başına gelmişti. sokak ortasında karısını döven bir adama yapma ayıptır dedi adam sanane lan sen kim oluyorsun dedi.

    arkadaşımda öyle vurulmaz bak böyle vurulur dedi kendisi boksör. adam yerden kalktıktan sonra gayet normal yollarına devam ettiler.

    acının nasıl bir his olduğunu anladı sanırım.
  • o kadar sık karşılaşmama rağmen bir türlü alışamadığım, her seferinde sinirlerlendiren iç acıtan bir durum... dövmeyin lan! gözdeki morluğu geçtim gözün akına bile kan oturmuş! hayvan herif nasıl vurduysa... bir de hiçbir şey yapamıyorsun, o da çaresiz. o tanıdık acı gülümseme düştüm kapı çarptı açıklaması...
    ne yapılabilir? önceleri kadınları ikna edip şikayetçi olmalarıyla başladım. polisti ilk durak... o kadar çoklar ki, ve her birine nöbetçi dikemiyorlar, muhitinden daha sık ekip geçebiliyor... başka? yok başka bir önlem, savcılıktaki kararların uygulaması da aynı gene emniyet teşkilatında top... yeterli polis yok, ya da ehemmiyeti yok kadınlarımızın merkezin kararı belli... ekip artırmak yerine toma artırıyoruz... öyleyse döven öküzlere de su sıkalım! bişey yapalım...
    sığınma evleri de ayrı sıkıntı. hani reklamlarda ünlüler çıkar kadın dernekleri çoktur falan... yardım ettiği elbet vardır ama bir çoğunu geri çeviriyorlar. yetersiz bakiye uyarısı gibi... derneklerin bir çoğu kadın günleri mantığında, bir yaraya derman olma derdi sadece imaj kaygısı. sığınma evleri var ama yetersiz; ülkemde ne yeterli ki de diyebiliriz.
    çocuklu kadınların durumu daha da acıtıyor. bir şekilde kocadan adamdan kaçmış, yaşam savaşı verenler... her biri ayrı dert. kime ne kadar yardım etcen? devlete tüm faturayı kesmemek lazım. stk lar da çok yetersiz. bilinç az, bir nedenle kabullunen kadın çok, döven öküz çok...
    sonuç kadınlar dayak yer, öküz çok!
  • kadına yönelik şiddet maalesef ki ülkemizde sıklıkla karşılaşılan derin bir yaradır. çok muhtemeldir ki insanlık tarihi boyunca var olagelmiş olan bu sorunun birçok sebebi olabilir. ama hangi nedenden ileri gelirse gelsin güçlünün güçsüzü ezmesi hiçbir şekilde kabul edilebilecek ya da görmezden gelinebilecek bir davranış olamaz.

    yaratılışı gereği erkeğin kadına karşı fiziksel anlamda daha kuvvetli, daha sağlam taraflarının bulunduğu yadsınamaz bir gerçektir. ancak insanoğlunun binlerce yıldır üst üste koyarak inşa ettiği medeniyet, geliştirdiği ahlak anlayışı, tüm eğitim-öğretim faaliyetleri, bütün dinler ve disiplinler güçlünün güçsüzü korumasını ve erkeğin kadına şiddet uygulamamasını öğütlemesine rağmen hâlâ böylesi problemlerin yaşanıyor olması en hafif tabirle “erkek ırkının oluşumunun en ilkel safhasına, mağaralarda yaşadığı dönemlere geri dönmesi” olarak açıklanabilir. hayvan kolonileri ya da grupları içerisinde görülen “güçlünün güçsüzü yok etmesi” durumunun bile “iktidarı koruma veya ele geçirme” gibi bir amaçla vuku bulduğu düşünülür ve kadına yönelik şiddetin gerekçeleriyle karşılaştırılırsa maalesef çoğunlukla şiddeti uygulayan tarafın hayvanlardan bile aşağı noktalara indiği anlaşılabilir. çünkü tamamen başka birilerine sinirlenip karısını döven, içki ya da uyuşturucu kullanıp kadınına şiddet uygulayan ve hatta sabah olunca da yaptığı hiçbir şeyi hatırlamayan, günlük hayatta karşılaştığı olaylar karşısındaki acziyetinin hırsını karısından çıkaran kişilerin yaşadığı bir ülkeyi paylaşıyoruz.

    bu türden saplantılı kişilerin nasıl tedavi edilebileceği konusunda herhangi bir fikrim yok ne yazık ki. şu sıralar televizyon kanallarında ve outdoor’larda sıklıkla gördüğümüz “önce adam ol! - kadına el kaldıran adam değildir!” gibi hakaretvari reklamlar bile bir işe yarar mı bilemiyorum. ama yine de düşününce sanki doğru bir noktanın üzerine kurulmuş gibi geliyor insana bu reklam: yalnızlaştırmak! belki de devlet otoritesi “yalnızlaştırma” amaçlı yaptırımlar geliştirmelidir. çünkü insan yalnızlaştıkça kendini ve durumunu sorgulamaya başlar. yaptıklarının ne kadar kötü ve aşağılık şeyler olduğunu fark edemese bile -ki muhtemelen yaptıklarını kendi içinde meşrulaştırdığı için bir problem olarak da görmüyordur- sonucunda karşılaşacağı muameleyi gözünün önünden kaçıramaz.

    tabi ki kadına uygulanan şiddetin tek sorumlusu o şiddeti uygulayan kişi değildir. bazen aileler sorumludur, bazen arkadaş çevresi ya da okul sorumludur, bazen devlet sorumludur ama kesinlikle medya ve özellikle de televizyon sorumludur. medya içeriklerinin ne derece denetlenebildiği meçhul olan ülkemizde sadece çocuklara yönelik hazırlanmış çizgi filmlerin “şiddet içeriği ve şiddete eğilim oluşturma” yönlerinden incelenmesi bile eminim ki insanı şok edecek sonuçlar ortaya çıkaracaktır. bir insanın kişiliğinin çok büyük bir bölümünün daha ilkokul çağına gelmeden şekillendiği bilinen bir gerçekken, bizzat o çocuğun izlemesi için yapılmış olan film, çizgi film ya da animasyonların şiddet içeriklerini barındırıyor olması hiçbir şekilde açıklanamaz. çünkü en masum çağında ve en savunmasız anında üstüne üstlük her gördüğünü kapıp bünyesine alabileceği bir yaşta bir çocuğun böylesi olumsuz etkilere maruz bırakılması kişiliğinde geri döndürülemez izler bırakabilecektir.

    ve elbette ki medyanın şiddet içeriği ve şiddet eğilimi oluşturma etkisi sadece çocuklar üzerine de değildir. her yaştan ve her sosyo-ekonomik gruptan insanın beğenisine yönelik şiddet içerikli ve şiddeti aşılayan medya akışı mevcuttur günümüzde.

    peki, bu durum nasıl kontrol edilebilir? evet işte en büyük soruna parmak basan büyük soru bu! devlet bu sorunu belli denetim mekanizmaları ile çözmeye çalışıyor, hatta bazen sansür uygulamalarına bile gittiği olabiliyor ancak böyle durumlarda karşısına anayasal güvence altında bulunan “kişisel hak ve hürriyetler” ile “ifade hürriyeti” kavramları dikiliveriyor. bu durumda benim aklıma tek bir çözüm yolu geliyor: henüz medeniyet ve ahlak seviyemizin yetmediği aşikâr olan bir “sorumluluk” anlayışı! her birey ve her kurum ve her medya kuruluşu öylesine bir sorumluluk anlayışına sahip olacak ki, başkasına zarar veren ya da verebilecek en ufak davranıştan kendisini men edebilecek. ne kimse karısına el kaldıracak, ne de bir medya kuruluşu programlarıyla körpe beyinleri zehirlemeye kalkışacak…

    sanırım bu da benim ütopyam!
  • carpici. korkutucu. ve de maalesef gercek.

    kadina yonelik siddet
  • kadinlarin erkekten fiziken guclu oldugu anda hic varolmayacak bir durumdur cunku kimse dayak yiyecegini bile bile birine surekli satasmaz. burdan cikarilacak sonuc bunu yapan erkekler korkaktir.o kadini dovebilecegini bildigi icin hirpalar durur aksi ise malesef su an icin mumkun degil.
  • dar gelirli, egitim seviyesi dusuk sosyal katmanlarda farkli, orta ve ust ekonomik seviyedeki kadinlara yonelik siddete ise daha farkli yaklasmak gerekiyor. ekonomik ve sosyal olarak destege ihtiyac duyan kadinin mutlak koruma altina alinmasi ve siddeti uygulayanlara isr caydirici/indirimsiz ceza verilmeli. hala namus cinayetinden iceri girmek gurur vesilesi iken, polis hadi evine git baci, kocandir barisin derken, konu komsu ama o da haketti dedikodusu yaparken nasil olacak bilmiyorum ama koruma sart. asil sorun egitimli kadinlarda, sevgi acligi, once koruyucu kollayici sahiplenici bir rol ile hayatina giren erkegin, davranis sorunlarini, ne kadar cok severse o kadar cok kiskanir seklinde algiladigindan, iliskinin ilerleyen gunlerinde, asagilama, hakaret, kusme, kiskanclik krizleri ardindan ozur dileme, aslinda seni cok sevdigimden kendimi kaybettim gerekcesine inanma sarmalinda karakterini kaybedip gidiyor.
  • her gün anket yaptıran siyasilerin umarsamadıklarını düşündüğüm durum. bu şiddet gösteren zevat, uyuşturucu kullanır mı, alkol, kumar gibi hastalıkları var mı? ruh hastasımı, öfke kontrolu için bu insanlara zorunlu tedavi, ilaç tedavisi uygulanıyor mu? genel zihniyetleri ne? daha anlamlı anketler ve uygulamalar bekliyoruz. bin odalı sarayada şiddet gören kadınların alınması taraftarıyım. ak saray mıymış neymiş???
  • ankara'da kadına yönelik şiddet alanında çalışan, ve kadın danışma merkezi olan, yani şiddete uğrayan veya şiddete uğrama ihtimali olan kadınların başvurularını alan, onlara ücretsiz sosyal, hukuki, psikolojik danışmanlık desteği veren kadın dayanışma vakfı'nın websitesi:

    http://www.kadindayanismavakfi.org.tr/

    adresi: mithatpaşa caddesi, 10/11, sıhhiye

    telefon: 0312 430 40 05 - 0312 432 07 82
  • bu coğrafyada her erkek alnında bu utançla yaşar. pasif ya da aktif, her ne hali ile olursa olsun her erkek kadına şiddet kusuyor. surat asmaktan ses yükseltmeye, ihmale maruz bırakmaktan, yok saymaya, küfür, hakaret etmekten fiziksel mukavemete, duygusal, sözsel tacizden ihtiyaçlarını hiçe saymaya kadar... hiçbirini yapmıyorsa, üzerinde suçluluk, eksiklik duygusu yaratmaya çalışıyor.

    tüm bunların bir köşesinden her erkek tutuyor, şiddetin alasını uyguluyor işte bu coğrafyada.
hesabın var mı? giriş yap