• yanlış bir tanım, doğrusu (rollo tomassi'e göre):
    "kadınlar erkekleri, erkeklerin kadınları sevdiği biçimde sevmez." hipergami denklemini anlamayan çoğu erkek bu yüzden durumu kavrayamaz.

    erkek sevgisinin karşılıksız olması gerektiği romantizmine sahiptir. çünkü odipal süreci bunu öngörür. özetle annesinden karşılıksız sevgi alır ve kadından da bunu bekler. kadın ise bu süreci farklı yaşar, ilişkisi annesiyle başlsa da karşı cins babadır, bu yüzden ilişkileri zihni daha iyi yapılandıktan sonra işler. erkeğe göre daha oportünist yaklaşır, ilişki içindeyse bunu maskeleyerek aşkı sis perdesi arkasından görür, siz fark edemeden sizi girift formatta değerlendirir ve etkilenir.
    (bkz: tanıdıkça sevmek/@karanlikruya)

    kadın hipergami denklemine göre 2 durumu değerlendirir. o erkeğe kısa süreli süreçte arzu duymayı ister ya da uzun süreli süreçle sağlayıcı arar. hatta her 2sini aynı erkekte bekler fakat bu genellikle gerçekleşmez, çünkü kısa süreli arzu duyacağı erkek popülasyonu %20 kadardır. yalnız sağlayıcılık sadece para değildir, o beklenti 1950 öncesinde kaldı. burada kastedilen, güven, güvenlik, sadakat, bağlılık güvencesidir ki dr david buss da kadının en önemli 3 beklentisinden birinin bu olduğunu belirtir. (sadakat-fiziksel çekicilik-statü)

    erkek bunu anlayamaz çünkü kadından beklediği bir sağlayıcılık görevi yoktur mesela. ondan para veya güvenlik beklemez, onu işini kaybetti diye terk etmez. şöyle düşünceler olabilir: "annem ya da ben eşim/sevgilimi zor durumda terk etmedim." bunun 2 sebebi olabilir
    1) o adama arzu yüksektir, yani hala kısa süreli dönem devam ediyordur, yalnız o adam devamlı arzu kredisinden yer durur. boşanmaların da genelde birkaç sene sonrasında olduğu biliniyor. (ref)
    2) uzun süreli ilişkilerde arzu yok olmuş ve minnete dönmüştür. o kadınının size destek olması bunun devam edeceğini göstermez ve daha kötüsü ölen arzu tekrardan pazarlıkla uyandırılamaz. o kadın için bir çeşit anlaşmayı bozmuş olursunuz. erkek de kadın için benzerlerini düşünebilir ama onun hassas noktası "güzellik ve sadakat" üstünedir. romantizim güzel şey fakat istatistikler yalan söylemez.

    yine erkek çok güzel bir kadınla çıktıktan sonra gidip güzel olmayan bir kadınla rahatça seks yapabilir. o güzeldi ama bu da iyidir diye bakar. hatta ilişki yaşayabilir. oysaki kadın da bu yoktur, kadın çıtayı yükselttiği zaman bir alt seviyeye inmez. çünkü hipergami hep bir üsttekini hedefler. o kişinin ya alfa ya da beta tarafı çok güçlü olmalıdır. yani ya arzuyu ya da sağlayıcılığı eksiksiz verebilmelidir. evrim bunu gerektirir. aradaki beklenti farkları tarafların birbirini özellikle ilişki sonrası farklı değerlendirmesine sebep olur. eğer kadın daha seçici olmasaydı insanlık ilerleyemezdi.

    şöyle bir tespit var mesela: "kadınlar önce çok sever, sonra bir anda soğur"

    bu görüş nispeten doğrudur. kadınlar sizden çabuk soğuyor çünkü başta sizi %20lik görürken/zannederken, kısa süreli arzu duyarken, sizin kendinize değer katmamanız, performans yükünü kabul etmemeniz ve kadını romantizmine kapılarak, bütün gizinizi açmanız, onu fark etmeseniz de anneniz gibi görmeniz sonucunda soğuyorlar. yani etkiniz altında tutamıyorsunuz, hipergamik denklemin arzu kısmı giderek azalıyor. ideal denklemde hem arzuyu korumanız hem de sağlaycılığı üstlenmeniz gerekirken, çoğu erkek bu dengeyi sağlayamıyor ya arzu kısmına çok gidip kadını maddeleştiriyor ya da aşırı sağlayıcı olarak kadının arzudan minnet fazına geçmesine neden oluyor.

    kadın sizden çabuk soğuyor ve başkasına geçiyor çünkü zamanı size göre dar, güzelliği soluyor, biyolojik saati sizden hızlı ilerliyor. bu yüzden bir erkeğin süreci anlaması, hipergamiyi tam kafasında oturtması ya hatalı gerçekleşiyor ya da nefret sürecine neden oluyor. korkmayın mantıklı düşünmeniz aşkı öldürmez ve ancak kadınların davranış paternlerini doğru anlarsanız düzgün bir ilişki yaşayabilirsiniz.

    aykırı düşüncelerde daha fazlası için:
    (bkz: yaratıcılık/@karanlikruya)

    debe edit.
  • kaşından ayak tırnağına kadar süs ve gösteriş olan bir canlının sizi yalnızca siz olduğunuz için sevebileceğini düşünmek için deliden de öte bir şey olmak gerekiyor.
  • (bkz: ilişkisi bitenin sözlükte başlık açması)

    erkeği kadını yok, gerçekten seven ve sevilen şanslı bir azınlık haricinde kimse kimseyi gerçekten sevmiyor. sevdiğimizi ve sevildiğimizi sanıp kendimizi kandırıyoruz. eninde sonunda da o sevginin yalan olduğu ortaya çıkıyor. bu sevgisizlik durumunu da sadece kadınlar üzerinden tanımlamak saçmalıktan başka bir şey değil.
  • hayatıma giren kadınlardan edindiğim tecrübe ile naçizane tespitim şu oldu.

    kadınlar; çok hızlı bir şekilde, çok tutkulu seviyorlar. birkaç gün içerisinde size “vazgeçilmezsiniz” hissini veriyorlar.

    sonra başka birini aynı hızda ve şiddette sevebiliyorlar. veya başka biri olmaksızın, birtakım nedenlerle aynı hızda sizden soğuyabiliyor ve bambaşka bir muamele ile size yaklaşmaya başlayabiliyorlar.

    hatta bazen başkasını “sevme” hızı o kadar ileri düzeyde oluyor ki, daha sizinle olan ilişkisini bitirmemişken başlıyorlar o yoğun duygulara. böylece sizden de aynı hızda vazgeçmiş oluyorlar.

    tüm o sevgi sözcüklerini bir anda bıçak gibi kesebiliyorlar. bu defa da başta o ilişkiyi “sallamayan” erkeğin, uzun sürecek bir afallama ve yıkım süreci başlıyor.

    elbette genel değildir, hayatıma giren karşı cinslerimin bileşkesini aldım. aksi de olabilir, aynısını erkekler de yapıyor olabilir. benim ilgi alanım kadınlar olduğu için “kadınlar” başlığına yazdım.
  • anneannem 91 yaşında. henüz 20 yaşlarına gelmeden, köyde o'nun tabiriyle hoca mektebi *nde görmüş ahmet dede'yi. aşk işte. orada karşılaştırmış ikisini. evlenmişler güle oynaya. evliliklerinin üzerinden 40 gün geçmeden köy kavgasında vurmuşlar ahmet dede'yi. oracıkta ölmüş. ellerindeki kına çıkmadan baba evine göndermişler anneannemi. o günden sonra hayat boyu sevgisiz bir kadın olarak yaşadı. geçen yaz köydeki sandığında şunu bulduk.

    görsel

    ahmet dede' ye elleriyle işlediği namaz takkesi ve ahmet dede'nin bir tutam saçı. "öldüğümde mezarıma bunları koyun" dedi.

    70 yıldan fazla zaman geçmiş, sevdiği ölmüş ama sevgisi o sandıkta hep yaşamış.

    buraya güzel bi küfür cümlesi eklemeyi isterdim ama şu sevgiye duyduğum saygıdan susuyorum.
  • hayatları boyunca hiçbir kadın tarafından gerçekten sevilmemiş olan erkeklerin sanrısıdır.
  • aydınlanma yaşadığım gerçek. kadınlar sevmez; bir erkeği, karakterini, iyi kalpli olmasını, ona değer vermesini sevmez.

    neyi sever biliyor musunuz?

    gücü sever, o erkeğin yapabileceklerini sever.
    mevkiyi sever, rahatı sever. kendinden üstün gördüğünü sever. maddiyatı sever. ama bir kadın asla birini kendisi olduğu için sevmez. her zaman daha iyiye odaklıdır, önündeki onlarca seçenek arasında daha iyisini bulduğu gibi tekmeyi yersiniz.
    (bkz: hipergami)

    sorarsanız aynı şeyi erkekler için söylerler. erkekler sevemez derler. çünkü erkekler daha çok aldatırmış*. evet, belki fiziksel olarak erkekler daha çok aldatır, ancak aldatmak sadece fiziksel değildir. kadınlar zaten gördüğü çoğu (güçlü/alfa/sizden üstün gördüğü) erkekle zihinlerinde aldatır erkeği.

    bencildirler, ilişkide bulunmalarının amacı ego tatminidir. bu istediklerini alamadıklarında ve egoları yerle bir olduğunda size takıntıları başlar. ancak bu da asla sevgi değildir.

    sevgi yalnızca bir ideadır ve bu dünyada bir karşılığı yoktur. yalnızca gölgesine sığınan insanların kendini kandırışıdır.

    dip not: gündemde olan olayla alakalı yazdığım düşünülmesin, şiddete kesinlikle karşıyım asla amacım bunu normalleştirmek de değil. düşüncelerimi paylaşmak amacıyla yazdığım yazının paylaşımı tesadüfen bu zamana denk geldi.

    edit:(bkz: insanların gerçekten sevmemesi/@yaliniz adam)
  • lan ne sevmesi, ne aşkı diyerek katıldığım önerme. eskide kaldı onlar. size şimdikiler yutturmaya çalışmasın. erkekler akıllı olun, dikkat edin. sizden önce elli tane adamı "sevmiş" zamane kadını 52.yi de "sever". işiniz, paranız ve tipiniz varsa bir müddet sadece "sever" gözükür.

    namuslu adam erken evlenir, akıllı adam hiç evlenmez. -miguel de cervantes
  • aslinda (bkz: baglanma travmasi) *ile aciklanabilir ifade.

    temelde yatan aci:
    annem tarafindan, babam tarafindan sevildigimi, oldugum gibi kabul edildigimi hissedemedim. iliskilerde benzer sekilde davranan kadinlari cekiyorum ve yine ayni sekilde hissediyorum.

    ama bas etme mekanizmasi olmadigindan sonuc buna donusuyor:
    o zaman "kadinlar gercekten sevemiyor" olmali, yoksa ben cektigim bu aciyi anlayamiyorum ve cozemiyorum. kabul edersem "ben sevilmez" biriyim hissi veriyor, bu reddedilme ve degersizlik hissi ile de bas edemiyorum, oyleyse sucu kadinlara atayim.

    psikoterapi yardimi alsan ya delikanli?? bu isin kadini erkegi yok. senin yaralarin var iyilesmeyi bekleyen ve seni sevebilecek tonla da insan var, kadin erkek. sen hissedebilecek misin, kabul edebilecek misin peki biri sevdiginde mesela? o daha onemli.
  • kadınlar gerçekten sevebilirler; kendilerinden daha güçsüz, muhtaç ve bağımlı varlıkları.

    mesela çocuklarını.

    ama kendilerinden daha güçlü olana -menfi duygulardan arınmış olsa dahi- hayranlık beslerler.

    hayranlık ise ömrü kısa kendi büyük bir histir.

    sevgiden farklı, sevgiden hafif.
hesabın var mı? giriş yap