• acizlik değildir, nasıl davranıyorsan öyle de karşılık beklersin insani ve olması gereken bir eylemdir.
  • tedavisi ancak bir gönül doktoru marifetiyle düzelebilecek bir hastalık.

    sezai karakoç'a kulak verelim:

    "karşılıksız çarpmayı bilmez mi senin kalbin?" demiş aynı hislerle.
  • karşılık beklemek acizliktir. bir çok insan karşılıksız bir şeyler verdiğini düşündüğünde bile; bilinç altında bir karşılık beklemektedir. yeri geldiğinde de bunu belli etmektedir. çok zavallı bir davranış ama maalesef %99,9 böyledir. en karşılıksız verdiğini hisseden bile yeri gelince karşılık beklediğini kesinlikle hissettiriyor. çok aciz, çok yazık, çok hayvani. işte bu yüzden insan v2.0'a daha bin yıllar var.
  • biyerde okumuştum. umut insanı bitiren tek şeydir. umut ettiğiniz sürece üzülmeye mahkumsunuz yazıyordu. her düştüğümde kaldıran sözdür. artık umut etmeyi bıraktım.
  • insanın yapmış olduğu eylemlerden en kötüsü diyebiliriz. elbette bu farklı anlamlara kapı açabilir ben direkt herhangi bir iyilik üzerinden karşılık beklemeyi ele almak istedim.

    lev nikolayeviç tolstoy'un da ifade ettiği gibi iyilik sebep-netice zincirinin dışındadır.

    birini sevdiğimiz zaman ya da birine iyilik yaptığımız zaman o insandan karşılık beklememiz ahmakça bir eylem olur.
  • özellikle yaptığın iyilik ve yardım, duyulan sevgi, verilen güven vb. karşısında insanlardan da aynıyla cevap vermelerini beklemek başta hepimizin kulağına mantıklı gelebilir. fakat insan ilişkilerinin nadiren kendiliğinden karşılıklı olduğu da bi gerçek çünkü insanlar farklı..bu ideale anca uzun süreli bi çaba sonucunda ulaşılabilir.(karşılıklı iletişim, oy birliği ve anlaşma gibi)
    bunu farketmezsek ne mi oluyor? karşılıklılığın varsayılan gerçek olduğu bir masal dünyasında yaşıyor, ortalıkta sevdiklerimiz için bir şeyler yapmak için dolanıyor ve sonra karşılık bekliyoruz. diğer insanların beklediğimiz karşılıktan haberi bile yokken...sonunda alamadığımızda ise hayal kırıklığı ve sözde bize yapılan haksızlık yüzünden öfke duymaya başlıyoruz. bu sevgi kuralımızla gelen öfke, ilgisini beklediğimiz kişiye el koyma çabalarımızı arttırınca, yönlendirmelerimiz gerçekten de şiddetle arzu ettiğimiz ilginin bir kısmını almamızı sağlayabilir. duygusal patlamalarımızla karşıdakini sindirip, buz gibi çekilmemizle onu cezalandırabilir, suçluluğunu canlandırarak onu yönetebiliriz.
    fakat ödediğimiz bedel, aldığımız sevginin özgürce ve kendiliğinden verilmemesi olur. karşı tarafın ise biriktirdiği kızgınlık bi süre açığa çıkmadan baskılanır, bizim arzularımıza karşılık vermek zorunda olmadığına inandığı an ise, özgürlük isteği onu çok etkileyecek ve patlayacaktır.
    sevgi için olup bitenin yıkıcı etkilerine istediğimiz kadar şaşıralım..
  • (bkz: beklenti)

    başlık birçok alt maddede, farklı kapsamlarda incelenebilir. misal:

    (bkz: güven) (bkz: sevgi)

    (bkz: ) (bkz: iyilik)

    bazılarında karşılık beklemek en doğal hakkınız olurken, bazılarında karşılık beklemek en hafif tabiriyle çıkarcılıktır. pragmatik çerçevede incelendiğinde hepsine doğru bir anlam kazandırabilirsiniz ancak ahlak ve etik çerçevesinde bambaşka bir sonuç elde edersiniz.

    naçizane düşüncem karşılık bekleme halinde asıl belirleyici olması gereken nokta “emek” kavramı olmalı. verilen emekle doğru orantıda istenilen şeyler bu bekleme halini doğurur. bireylerin aslında beklediği ya da vazgeçtiği şey emeklerinin sonucudur.

    eğerki siz o emeklerinizden kendi rızanızla vazgeçmediyseniz , siz karşılık bekleme düşüncesine girmeden emeklerinizin karşılandığı günler sizinle olsun.

    yaşasın 1 mayıs!
hesabın var mı? giriş yap