• oturuyoruz bir bankta. cemal gürsel caddesi üzerinden gecen arabalara bakarak... "türkiyede yasıyor olmasından en gurur duydugun adam kim?" diye bir soru soruyorum sana, cocukca bir merakla. az biraz durup "kazancı bedih" diyorsun. ismi tanıdık ama cagrısım yok. cünkü benim geldigim yerde türkü tek bir isimdir. kısa ve öz "neset ertas".

    gözlerimdeki boslugu fark edip, hic bos kalmamacasına dolduruyorsun. ertesi gün elinde bir cd. kılıc müzikten cıkma."tükendi naktı ömrüm". kapagında bir duru adam. hayal meyal hatırladıgım büyükbabama benzetiyorum yüzünü. yasayan tarih diyor. sasırıyorum, neset ertastan baska türkü söyleyen adamların olmasına. zira kazancı hala türkü söyleyen bi adamdan baska bisey degil o anda benim icin.

    eve gelip bilgisayarıma takıyorum cd'yi. icli bir ses yankılanıyor odada. sonra baslıyor büyük kalp ameliyatım. bilgisayardan gelen ses;

    tükendi naktı ömrüm dilde sermayem bir ah kaldı
    nevaslı arıza dilde ne yaremde nigah kaldı

    diyor. söyledikce bedih icimden birseyler kopuyor. internete giriyorum. basit görünen bir yasam. urfada bir carsıda bakır döven bir adam, kalbimi de dövüyor aynı zamanda. dünya gözümde kerbeladır dedikce o, ben vazgeciyorum yasamaktan. gazellere susamıslıgımın ortasında kerbelada oldugumu hatırlıyorum. pir derlermis kendisine ben de pirim belliyorum. her kelimesini bilmiyorum gazellerinin ama sorsanız ne diyor diye, tüm duygularıyla anlatabilecek duruma geliyorum dinledikce. biliyorum ki, pirim hangi dilde söylerse söylesin ben anlayacagım onun ne dedigini...

    sonra bir gün eve dönerken radyoda duyuyorum ölüm haberini. yanımda sen yoksun. ben de öylece yok kalıyorum bütün bir kalabalıgın icinde. otobüsteki lambalardan biri sönüyor. otobüstekiler icin herhangi kücük bir ısık sönüyor. ben kafamı kaldırıyorum gökyüzüne dogru. kocaman bir yıldız akıp gidiyor...

    bir kez daha yüzü büyükbabamı anımsatan o piri düsünüyorum. bir katalitik sobasından gelen ölümünü... bir cınarın yıkılısından cok, onu yıkan kadere lanet ediyorum. türkiyede yasiyor olmasından nefret ediyorum. ve ustanın sözleri geliyor aklıma...

    bu rif'at varını yârân uğruna eyledi viran
    elinde sade bir keşkül başında bir külah kaldı...
  • bundan yıllarca önce iş gereği bir ay urfa'da harran oteli'nde kalmıştım. urfamızın önünde kabe resmi çakılı evlerinin bulunduğu sokaklarını arşınlarken topuğum kırıldı. şubeden ayakkabıcı sorduğumda, arkadaş beni alıp harran oteli'nin yanındaki sokakta bulunan gerçekten eski bir ayakkabıcı dükkanına götürdü.50 yaşında bir amca olan ayakkabıcı işi halletti ve tüm ısrarlarıma rağmen para almadı. beni yeterince utandırdıktan sonra, iki gün sonra yapılacak sıra gecesine davet etti. biz istanbulluyuz tabi insanlara güvenmeyi unutmuşuz. hık mık ettik ama beni getiren personel akrabaymış bu emiceyle o yüzden kabul etmek zorunda kaldım. neyse lafı uzatmayalım türkü seven bir insan olarak kazancı'yı bilir severdim ama bu sıra gecesinde onu görünce dilim tutuldu. beni kendisine tanıştırdılar. adam ayağa kalktı elimi sıktı ben de elini öptüm. hayatımda bu kadar mütevazı bir insan görmedim. ondan sonrası ise hayatımın en mutlu gecesi oldu. hayatımda ölümüne ağladığım birkaç insandan biri bu ülkenin gerçek yıldızıdır. ruhu şad mekanı cenabı allahın (c.c.) cenneti olsun.
  • 14 şubat 2000 gününde hürriyet gazetesinin sevgilililer günü özel ekine torunu için mektup yazmıştır, mektup ki ne mektup! insan okudukça duygusallaşıyor, gözyaşlarına hakim olamıyor. üstelik türkçe okuma yazması olmayan biriydi. mektubu sözlükte ölümsüzleşsin:

    sevgili torunum bedih,

    aşkım ebedidir erecek sanma zevale
    dönsem eleme kahr-ı firakınla hilale
    bigane-i gamdım seni ben görmeden evvel
    ettim bugün eğlencemi feryad ile nale
    sevdimse seni sefeti vicdan ile sevdim
    bir lahza bile düşmedim ümid-i visale

    böyle demiş istanbullu nezihe yaşar hanım. aşk allah'tan. dalıp iniyorsun. nasıl elektrik kesilir, öyle hiçbir şey görmez olur gözlerin. gözlerim doluyor. benim tecrübeme bakma. sen aşk üstüne derslerine iyi bak. allah aşkının, gazel aşkının, insan aşkının birbirine bağlandığını unutma. bunların hiçbirini ihmal etme. allah aşkı zaten unutulmaz. gazel aşkı ise beni unutturmaz. insan aşkına gelince, bu da seni sana unutturmaz.

    torunum bedih,

    dersine iyi çalış. işine, kárına dikkat et. benim gönlüm allah ve müzik aşkına açık oldu. tez evlendiğim için gönül gözümü, çocuklarımın anasına açtım. bir kuru kaya parçası gibi oldu gönlüm. aşkları, en güzel aşkları gazel söylerken, cümbüş çalarken yaşadım. torunum, sana tavsiye etmiyorum. sen kır çiçekleri aç, şakşako (gelincik) gibi ol.

    sana bayram müjdesi olarak yeni albümümü hediye gönderiyorum.

    mecnun isen ey dil, sana leyla mı bulunmaz
    bir goncayı bülbüle şeyda mı bulunmaz
    sun şerbeti lal-i lebin ağyarına vefasız
    sahi mi bulunmaz bana sehba mı bulunmaz.

    bu gazel de sana ikinci nasihatim oldu. aşkı bul, o seni terkedince başka leylalar bul.

    deden senden ümitli. okurken de aşkla oku. diplomalı olman, usûl, eğitim alman beni gururlandırıyor. biliyorsun ben, nota nedir bilmem. hayatta başarılı olmanı temenni ve niyaz ederim. gözlerinden öperim.

    deden kazancı bedih yoluk
  • askerligimi sanliurfa tugayda müzisyen olarak yaptigim icin tanisma sansi buldugum insan... gurubunda calan herkes ya devlet memuru ya da kendi isi olan insanlar... kibarligi, alcakgönüllügü ve insani yakan sesi ile saatlerce dinlenesi bir yerel kahraman......
  • kazancı bedih istanbul'da henüz bilinmiyorken urfa'da el arabalarında türlü türlü kasetleri satılıyordu, kasetlerin üstünde yazi yok, tarih yok, rastgele kaydedilmiş berbat kayıtlardı. hatta bazılarında 15 dakika süren uzun bir havadan başka bir şey yoktu. sonra kazancı bedih turistik amaçlarla düzenlenen sıra gecelerine çoğunlukla kültür bakanlığının konuğu olarak katılmaya başladı. nasıl söyledğini tarif etmeye kalkacak değilim zira yeteneğim yetmez ama "insan neden katalikten zehirlenir ölür"ü düşündüğümü yazmadan edemeyeceğim. nedir bu?
    -ne kadar yazıktır?
    -o kadar ve dahası, çok...
  • kazancı bedih 01.01.1929 tarihinde şanlıurfa’nın siverekli mahallesinde doğdu. babası dalyanlardan culhacı (dokumacı) halil, annesi şatıroğullarından zemzem’dir. evli olup, halil, mehmet, şükran, naci, remziye, nihat ve müzeyyen isimlerinde 7 çocuk babasıdır. asıl mesleği kazancılıktır. bu nedenle kendisine “kazancı bedih” denilmektedir. herkes kendisini bu lakapla tanır. kazancı olarak ilk ustası hasan diyar7dır ve uzun zaman bu ustası hasan diyar’dır ve uzun zaman bu ustanın yanında çalışmıştır. daha sonra aziz ve kadir ucar ustaların yanında kazancılık yapmıştır. 1949 yılında askere gitmiş, bingöl’de, ve elazığ7da bando bölüğünde askerliğini tamamlamıştır. bilahare belediyeye girmiş ve 26 yıl çalıştıktan sonra 1986 yılında emekli olmuştur. emekli olduktan sonra hacca gitmiştir. boş gezmemek ve günlük nevalesini çıkarmak için eski hal pazarı civarında demlik ve cezve tamiriyle ilgili küçük bir dükkan açmış halen bu işi yapmaktadır. ayrıca bir mevlüt grubuyla birlikte mevlütlere gidi0p ilahi ve gazel okumaktadır.
    şanlıurfa’nın yetiştirmiş olduğu en ünlü gazelhanlardan biridir. fuzuli, nabi, nezihe, furugi, abdi gibi çeşitli şairlerin gazellerini şanlıurfa makam geleneğine uygun olarak, davudi ve etkileyici sesiyle okur. bir güfteyi farklı makamlarda icra edebilme meziyetine sahiptir. ud, tambur ve cümbüş çalmasını fevkalade iyi bilir.
    nezih meclislerin sayılan sevilen ve takdir edilen kişilerin başında gelir. gazelin yanında çok güzel meye, hoyrat ve türkü de okumaktadır. çok güzel okuması nedeniyle, gazelin sevilmesinde ve gazel okuma geleneğinin yaygınlaşmasında çok büyük hizmetleri olmuştur. eserleri kendine has bir tavırla okur. çok bilinen bir maya kazancı bedih’in okuyuşuyla bambaşka bir havaya dönüşür. ses tonu gazel okumaya çok elverişlidir. sesi çok etkileyicidir ve sesini iyi kullanır. ibrahim tatlıses, selahattin alpay gibi birçok ünlü sanatçı da dahil olmak üzere kendisinden sonra yetişen bir çok eses sanatçısı gazel okurken kazancı bedih’i taklit ederek onun tavrında okumaya çalışırlar. kazancı bedih gazelleri çok güzel okuduğundan dolayı kendisine “pir” denilmektedir.

    müzik yaşantisi
    müzikle ilgisi küçük yaşlarda başlayan kazancı bedih ailenin tek çocuğu olduğundan babasının ısrarıyla 14 yaşında evlendi gençlik yıllarında babası onu beraberinde mecbelbahır’a götürdü. mecbilbahır balıklıgöl'den çıkan suyun bir kanalla hasan paşa camiine geçtiği yerde ağaların ve yeşilliğin olduğu bir yerdi. orayı çay bahçesi olarak çalıştıran kişi müziğe çok meraklı idi. oraya kurduğu gramofondan müşterilerine günün en sevilen sanat müziği parçalarını, hafız burhan, müzeyyen senar, safiye ayla gibi ünlü sanatçıları dinletirdi. yine zaman zaman mukim tahir gibi o devrin ünlü sanatçıları dinlenmeye oraya gelir, zaman zamanda okurlardı. akşam serinliğinde çaylarını ve nargilelerini içmek, müzik dinlemek için mecbelbahır’a giderlerdi. kazancı bedih’te babasıyla mecbelbahır’a gider, gramofondan ünlü sesleri ve ustalarının sohbetlerini dinlerdi.
    müziğe olan merakı bu şekilde gelişti ve cümbüş çalmaya merak sardı. hafız ahmet, hafız culha, hafız dellek mahmut ve şükrü hafız’ı çeşitli müzik meclislerinde dinledi. bir kısmı ile müzik meclislerine katıldı.
    şanlıurfa’da eskiden müzik gruplarına “takım” denirdi ve bir tere çağrıldığında herkes takımı ile giderdi. kazancı bedih’in de mehmet çelik, ali kanun, hasan diyar, necip şıbe, çırçır mahe, şıhmüslüm görgün, nacar celal, mustafa usta takım arkadaşlarıydı. daha sonra tenekeci mahmut, aziz çekirge, gacı imam kayıs, cuan mahe ile çeşitli müzik meclislerine katıldı. bunların dışında seyfettin sucu, demir izzet, mahmut coşkunses, ibrahim tatlıses, kadir sema gibi birçok ses sanatçısı ile müzik meclislerinde bulunmuştur.
    hiç plak yapmadı. kasnak teyibin şanlıurfa’ya gelişinden sonra bant yapma meraklılarının aranan kişisi oldu ve yüzlerce mahalli banta herhangi bir ücret almadan gazel, maya ve türkü okudu.
    kazancı bedih, müzik meclislerinde birçok şairin gazelini kendi tavrına göre çeşitli makamlarda okur. makamları ve makamlarındaki geçkileri çok iyi bilir.
    sık sık okuduğu gazelleri şöyle sıralayabiliriz. nezihe hanım’dan gümrahlarını goncayı zibaya değişmem”, “sabret gönül eyyamı yare de kalmaz”, kuddus’den, “aldanma gönül devleti ikbale güvenme”, abdi efendi’den “hüsnün senin ey dilber nadide kamer mi”, “nice bir nar’ı aşkınla ciğer yansın kebap olsun. fuzuli’den “öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir”, nabi’den “sakın terk-i edepten kuy-umah-bubu hudadır bu”, baba kani’den “gamı aşkın-la ahvalim perişan oldu gettikçe” ruhi’den “nice bir dağdağa ile berbad olalım”, muharrem hoca’dan "karadan ağa dönüp dest-i dilara okuruz” ve daha bir çok şairin gazellerini okumaktadır.
    okur yazar olmadığı için önceleri gazelleri dinleme yoluyla ezberleyen ama uzun gazelleri bu şekilde öğrenmek zor olduğu için gece mektebine giden kazancı bedih, pek iyi olmasa da şimdi okuyabiliyor, meramını anlatabilecek kadar da yazabiliyor.
    sesi pes ve kendine has güzelliktedir, bu nedenle gazelleri ve mayaları o kadar güzel okur ki dinleyen onun sesinin tonunu ve okuma tarzını unutamaz.
    uzun havaları ve türküleri kendi tavrında okur. bazen sanat müziğinden bir şarkısı kendi üslubunda, değişik bir yorumla uzun hava gibi okur. buna örnek olarak “kara gözlüm efkarlanma gül gayri” adıl rast makamındaki şarkıyı gösterebiliriz. bu şarkıyı başka makamda uzun hava olarak bir çok meclislerde okumuş ve dinleyenlerin beğenisini kazanmıştır. bundan başka “yeşil kurbağalar” “eminem”, “atıma verdiler sarı samanı”, “neyleyim de karamanın elini”, “kara göz” gibi uzun havaları kendi uslubuyla çok güzel şekilde okumaktadır.
    yüzlerce mahalli kasetin yanında istanbul’da doldurulan kasetlerde de gazel, maya ve türkü okumuştur. urfa gecelik isimli kasetler dizisinde okuduğu gazeller yurt çapında çok beğenilmiştir.
    kazancı bedih, radyo ve tv programlarına da katılmıştır. ibrahim tatlıses’in hazırladığı “ibo show “ daki programı, selahattin alpay’la yaptığı program ve ali bozkurt’un hazırladığı “bizim eller” programları bunlardan birkaçıdır...
    bugün gazel okuyan bir çok kişiyi yetiştirmiştir. birçok kişi de mahalli bantlarını dinleyerek ondan faydalanmıştır ve onun tavrında söylemeye çalışmıştır. yetiştirdiği kişilerden biri de oğlu naci yoluk’tur. oğlu da kendisi gibi ud çalıp, gazel okuyarak gazel okuma geleneğini sürdürmektedir. sesi ve okuma tavrı babasına çok benzemektedir.
    abuzer akbiyik
  • her yerde seni arıyorum. şükür, buluyorum da.

    çoğumuz gibi, o filmde tanıdım seni, sesini. ilk gençliğimin başındaydım. o gün bugün sesinin peşine düşmekten hiç usanmadım. ömür nakdimi bir bir tükettiğim o uzun, o karanlık, o sancılı gecelerde hep sen vardın. dil mülküm gittikçe perişan olurken sen yine oradaydın.

    urfa'da, üçüncü sınıf bir restoranın sıra gecesinde yine seni aradım. "kınıfır"da buldum. küçük salonun başka akşamlarda tıklım tıkış dolduğu ama "irfan meclisi" gecesinde bir avuç kişiyle dinlediğim festival konserinde ben yine seni aradım. "çayın öte yüzünde" sana kavuştum. anladım ki; cismin çoktan silindi gitti bu dünyadan ancak tasarrufun hâlâ hüküm sürmektedir.

    kitaplıktan bana bakan fuzuli divanı'ndan senin sesin gelir. nezihe yaşar hanım, nabi, ruhi, abdi efendi ve baba kani, ah o baba kani... hepsi seninle seslenir, sesinle yaşar.

    dünyadan muradın alınmayacağını dahası dünyanın murat almak için var olmadığını öğrendik. her yerde arayıp hiç bulamadıklarımın da olacağını yine seni ararken bildim.

    "allah aşkı zaten unutulmaz. gazel aşkı ise beni unutturmaz. insan aşkına gelince, bu da seni sana unutturmaz."

    asıl diyeceğimi diyemedim. bir şem ki hakk yandırırsa... öyle sermest olsam ki idrak etmeseydim...
  • eşiyle beraber katalitik sobadan zehirlenerek ölmüş müzisyen.
  • ilkay akkaya'dan alıntıdır...

    avrupalı bir cazcı bunu dinlemiş ve çok beğenmiş,
    demiş ki ;

    -7 nota var biz neden böyle ezgiler yapamıyoruz.
    demiş ki rahmetli;
    +bizde 9 nota var ondandır
    do-re-mi-fa-sol-la-le-lo-si
  • yaşadıklarımızın, sahip olduklarımızın ne kadar anlamsız olduğunu gösteren sanatçı. ölümü ise bu ülkede insan hayatının ne kadar ucuz ve ne kadar dengesiz değerleri olduğunun kanıtıdır. gece kuluplerinden çıkmayan cahil şarkıcılarımız günlerini gün ederken, gerçek bir müzik dehası sıcak evde uyuduğu için ölüp gider... ölümü yaşamı kadar öğreticidir.
hesabın var mı? giriş yap