aynı isimde "kedicik" başlığı da var
  • içişleri bakanına haber vermedik diyorlar açık açık tüm sistemin çürümüşlüğünü bu kadar güzel özetleyen bir şey yoktur, adnan denen sapığın ne halt olduğunu biz 90'lar ergen ve gençleri; okullarda, din öğretmenleri ya da sağ görüşlü öğretmenler, idareciler tarafından bedava dağıtılan aptal kitaplarından biliyoruz. bu kısımda yeni bir şey yok ama tek yeni bir şey var, o da bi bakanın yapılacak operasyonları önceden ilgili şahıslara bildirmesi konusunun bir alışkanlığı olmuş olması ki bu tarz bir konuda dönemin istanbul emniyet müdürüyle de kavga etmişlerdi, "size bilgi verince adamlar kaçıyor" gibi bir söz etmişti müdür. işte bu bahsi geçen içişleri bakanı, ülkede değil bir daha siyaset yapmak, hapisten 1 gün bile dışarı çıkmaması gereken birisi. böyle bir fotoroman içişleri bakanı da gördü bu ülke.
  • 80'li yılların sonunda ben lisedeyken, galleria yeni açılmışken, adnan oktar daha çölden kaçmış zebani görünümündeyken, bunun yeşilçam jönü kılıklı avcıları vardı, bağdat caddesinde kız erkek demeden öğrenci toplamaya çalışırdı. bu pislikler göz önünde, tekrar ediyorum bağdat caddesinde, opera pastanesi gibi yerlerde (şu anda garanti bankası galiba yeri) "çalışıyorlardı".

    hangi devlet, neyin devleti, aradan geçmiş 35 yıl...
    35 lan.
    herkesin gözü önünde 35.

    herif kudurup şişme replikant karı ordusu yaratmış. tv kurmuş kalkıp göbek atıyor... hadi ordan be. bu mu adalet...
    tüm görmezden gelenlerin sülalesi kurusun,
    soyu lanetlensin,
    yitip giden çocukların ahı üzerlerinde olsun.
  • hem belgeselde, hem operasyonda örgütün finansmani konusu biraz havada kalmış gibi. fazla detay verilmeden geçiliyor.

    bu kadar kalabalık bir örgüt lüks içinde bir yaşam nasil dönüyor bu çark? bu örgütle ilgili kafamda halen karanlık noktalar var. sanki ucu başka yerlere uzanıyor gibi, bilmememiz gereken.
  • videoda konuşan özkan bizim mahallenin çocuğuydu, 20 yıl kadar önce bunların arasına katılmış, daha önce yazmıştım ismini vermeden. ** yalnız özkan değil, o gruptan 6 kişi bizim mahalleden, içlerinde özkan'ın kardeşi erkan da var, hatta şu an firari kendisi, muhtemelen de romanya'dadır. (adnan'ın şoförlüğünü de yapan başka bir tanesi de gruptan ayrılan kızlardan biriyle evlendi. hapiste olmadıklarına göre itirafçı olup etkin pişmanlık yasasından da faydalanmışlardır herhalde. 20 yıldır hiçbirini görmemiştim ben de, içlerinden birini oktar babuna'nın robot dansı yaptığı a9 tv videolarından bir tanesinde, adnan tarafından gözlerinin güzelliği övülürken kamera yakın plan girdiği için görünce dikkatimi çekmesi vesilesiyle olan biteni detaylıca araştırmaya başladım.) zaten adnan oktar'ın yanındaki tayfanın tamamı ya kardeşlerini ya yeğenlerini getiriyor böyle. aralarında anlaşmazlık çıktığı zaman da grupta kalanlara gruptan ayrılanlar hakkında çok fantastik ithamlarda bulundurmaya başlıyorlar. tabii taraflar birbirini yakından tanıdığı için öyle gerçekçi ve detaylı şeyler ortaya atılıyor ki; işin içyüzünü bilmezseniz kesin inanırsınız.

    akraba, eş dost demişken adını duyunca şaşıranların olduğu meşhur şahıs da, doktor olan ağabeyiyle birlikte bu grubun ilk üyelerindendi mesela. ama onlar turnike muhabbetinden önce ayrılmışlar. turnike iddialarının akabinde de kızıl imam olarak bilinen elemanın başını çektiği bir grup(içinde başka tanıdığınız isimler de var), adnan'ın yanından ayrıldı. sonrasında cinayet vs. derken (şöyle bir haber daha var.) 1999 operasyonu geldi zaten.

    aslında belgesel diye nitelendirilen bu videoda anlatılanlar özellikle 1999 yılındaki operasyon vasıtasıyla ortaya dökülen şeyler(dönemin hürriyet, sabah ve milliyet gazetelerinin arşivlerinde ve tuncay özkan'ın kişisel sitesinde ilginç haberler var. mesela bir tanesinde o dönem adnan'ın sağ kolu olarak bilinen bir şahsın, bir merkez sağ partiden, o partinin genel başkanına partiye hakim olması için yapılacak yardıma karşılık olarak vekil yapılmasının planlandığı iddia ediliyor. daha sonra aynı partiden başka bir vekille gruptaki kızlardan biri evleniyor, o sayede ankara'da lobi yapıyorlar zaten. yine sabah gazetesi arşivindeki bir haber, işin emniyet ayağıyla ilgili dgm iddianamesinde yer alan bazı telefon tapelerine yer veriyor.), hatta merhum attila ilhan'ın senaryosunu yazdığı, kanal 6'da yayınlanan ''teleflaş'' adlı dizinin bir bölümüne konu edilmişti. yakın zamanda da yine twitter'daki ''kedileaks'' isimli hesap, videoda duyduğumuz olaylardan çok daha büyüklerini ifşa etti ama milletimiz balık hafızalı olduğu için her duyduğunda, ilk kez duymuş gibi şaşırıyor maalesef. ayrıca nagehan da 2011'de adnan oktar'ı canlı yayında beyaz tv'ye konuk etmişti, ona istinaden ''bilirkişi'' diye koydular muhtemelen. tabii nagehan alçı yerine geçmiş yıllarda bu yapının hedefinde olmuş fatih altaylı, emin çölaşan, mine g. kırıkkanat gibi gazetecilere yer vermeleri daha uygun olurdu.

    videoda bahsedilmeyen bir noktayı da ben aktarayım bu ''kız getirme'' konusu ile ilgili. mesela televizyonda sunuculuk yapan, genellikle de magazin programı sunan seksi hatunlar, dizi oyuncuları vs. görünce onun da peşine düşüyorlarmış. önce sosyal medyadan takip ederek takıldığı mekanları öğrenip oralarda fiziksel yakınlaşma sağlamaya çalışarak kafalamaya uğraşıyorlarmış. epey güzel bir sınıf arkadaşıma da o dönem bağdat caddesi'nde düzenlenen ''fashion's night out'' etkinliğinde röportaj ayağına logosuz bir mikrofonla yanaşıp adını soyadını öğrendikten sonra peşine takılmışlardı. kızla röportaj yaptıkları video, a9 tv'nin youtube kanalında duruyor hatta. yolda gördükleri kendi halindeki güzel bir kızdan, ekrandaki ünlülere kadar herkes potansiyel hedefti yani.

    yine bu yöntemle, kurdukları insan kaynakları şirketleri üzerinden gsm operatörlerinde çalışan kızlara da yanaşıp bu yapının hedeflerinde olan kişiler hakkında bilgi sızdırmaya, kimlerle konuştuklarını, faturalarını düzenli ödeyip ödemediklerini, hangi sitelere girdiklerini öğrenmek (porno sitelere giriyor mu girmiyor mu onu yakalamaya çalışıyorlarmış.) için çabaladıkları kendi aralarındaki whatsapp konuşmaları ile tespit edilip mahkemeye sunulmuş durumda.

    sonra bir de kendilerine karşı çıkan insanları itibarsızlaştırmak için öyle saçma sapan internet siteleri açıp öyle fantastik montajlar yapıyorlar ki; zamanında beraber top oynayıp, ağaçlardan dut, ceviz toplayıp yediğimiz ama adnan'ın yanına katıldıktan sonra 20 yıla yakın bir süredir görmediğim mahalledeki çocuklardan 2 tanesinin yüzünü maymun götüne montajlanmış halde gördüm lan! hayat bana bu travmayı da yaşatmamalıydı ya! *

    bu olayda kan donduran noktaların yanı sıra bir o kadar da absürd nokta var ki; saatlerce anlatsam eksik kalır. mesela herkes hep kızların tek tip olmasına odaklanırken öte yandan adnan'ın yanında vitrine çıkan erkeklerin dışındaki bazı yaşını başını almış elemanlar ve sempatizanlar da kendilerini tip olarak adnan'a benzetmeye çalışıp saç ve sakallarını onunki gibi şekillendiriyorlar. arrested development'taki saddam'ın dublörleri sahnesi gibi çeşit çeşit adnanlar dolaşıyor ortalıkta. * bir de başka ülkelerden çıkan bu tarz figürlere bakıyorum; büyük çoğunluğu böyle dünyaya dehşet salan, james bond villain'i tipinde adamlar, bizde ise kim bu tarz işlerden paket olsa hepsi austin powers filmlerindeki parodi karakterler gibi!

    aslında işin magazin yönü epey irdeleniyor ama esas magazin bombası henüz patlamadı bu arada, bakalım kim fark edip patlatacak?!

    emniyet jargonunda adnan'a yapılan operasyon gibi kapsamlı faaliyetlere ''projeli soruşturma'' deniyor. bu tür operasyonlarda; yapı tamamen çözülene kadar müdahale edilmeyip delillendirmeye azami önem verilerek son derece titiz bir çalışma yürütülse de; operasyonun boyutu büyük olunca dışarıya bilgi sızma olasılığı da daha fazla oluyor.

    biz her ne kadar dışarıdan bakınca ''inşallah hocam''-''maşallah hocam'' döngüsünü görüyor olsak da; işlerin düzgün yürümesi etkili biçimde organize olmayı gerektirir. her organize yapının da mutlaka siyaset, emniyet ve yargı içinde de uzantılarının bulunması zorunlu hale gelir. mesela futbolda bir operasyon olur, kulüp yöneticisi, tanıdığı polisi arar ''bize bir şey var mı?'' diye. adnan oktar olayında da bu tarz yakınlaşmaları sağlayabilmek için dernek-vakıf şemsiyesi altına girilmiş, bu vakıflar üzerinden yurtiçi-yurtdışı temaslar yürütülmüş. işte bu temaslar sırasındaki en büyük hedeflerden biri de bakanlar oluyor. eğer nüfuz edebilirlerse ne âlâ, aksi takdirde aleyhte kampanyaya başlıyorlar. mesela internet yokken bunu sahip oldukları yayın şirketlerinin matbaalarında broşür bastırıp her yere yollayarak ya da faks çekerek yapıyorlardı, sosyal medya dönemine zaten şahit oluyorsunuz. 2007 yılında yaptığı şikayetlerle sözlük'ü toptan erişime engelettirmeyi başarmışlardı. 2023 ocak'ta bile adnan oktar başlığındaki içeriklerin mahkeme kararıyla engelletilebildiğini görebilirsiniz modlog'tan bakarsanız.

    mağdurlar arasında yer alan, 1999'da bu yapıya operasyon yapan rahmetli adil serdar saçan(rahmetliyle polis koleji'nden beri yakın arkadaş olan bir başka üst düzey emniyetçi vasıtası ile tanışıp sohbet etmişliğim vardır. 2019'da katıldığı şu programda da bu konu hakkında epey detay vermiş, furkan müdür'den bahsetmiş hatta.) başta olmak üzere gazeteciler fatih altaylı, emin çölaşan ve evrim teorisine karşı öne sürülen ''akıllı tasarım'' * tezinin evanjelist bağlantılarını gündeme getiren mine g. kırıkkanat, içişleri eski bakanları mehmet ağar ve sadettin tantan, milletvekilliği yaptığı dönemde kızlarını bu gruptan kurtarmak isteyen ailelere destek olan emin şirin gibi isimler hakkında belki onlarca ayrı dava ve büyük dezenformasyon kampanyaları yürütülmüştü.

    tabii bu yıldırma taktikleri ile mehmet ağar gibi bir ismin bile son operasyona kadar şikayetçi olamadığı düşünüldüğü zaman aynı baskı yöntemleri uygulanan önceki operasyonlardaki mağdurların ne kadar kolay pes ettirilerek şikayetlerini geri almak zorunda kaldıklarını tahmin edersiniz. eee tabii şikayete tabi suçlarda şikayet yoksa suç da yok. o yüzden mimar sinan güzel sanatlar'da başlayan bu hikayenin kahramanı olan adnan ve etrafındakiler; böyle operasyonlar veya en başta bahsettiğim ''kızıl imam'' gibi kopmaların ardından, her defasında daha da güçlenip yöntem değiştirerek devam edebilmişler bugüne kadar.

    1986 yılında nazlı ılıcak'ın sahibi olduğu bulvar gazetesi'ne verdiği röportajla kamuoyunun gündemine düşüp 1987'de tutuklandığı zaman ''cezai ehliyeti yoktur'' raporu( bu rapor, 2007'de adnan'ın ekşi sözlük yazarları da dahil geniş bir kesimden insana açtığı davalara bakan 2 hakimin takdire şayan dikkati sayesinde gündeme gelerek adnan adına ancak vasisinin dava açabileceği ortaya çıkınca adnan'ın avukatlarının apar topar bütün şikayetlerini geri almasına yol açmıştır.) alarak tahliye edilen adnan oktar; 30 küsür yıllık macerasında binyamin netanyahu'dan chatham house'a, hatta kıbrıs'taki türk vatandaşlarına londra'ya kapağı attırarak ada'daki türk nüfusunu azaltmaya her nedense pek bir hevesli bir şeyhe kadar o dönem güç ve nüfuz etme imkanı kimdeyse ona yanlayıp değirmeni döndürmeye çalışıyor. burada asıl söylenmesi gereken tek bir şey var: bürokratlar ve siyasetçiler, özellikle de mütedeyyin geçinen siyasetçiler kendilerine hakim olsunlar, tuzak var mı yok mu kontrol etmeden her kovandaki balı tatmaya çalışmasınlar!

    videoda milletimizin pek meraklı olduğu belaltı mevzulara odaklanmışlar, devam ederlerse işin romanya'dan çin'e, kazakistan'dan ırak/erbil'e ve dubai'ye uzanan geniş bir yelpazedeki mali ve hukuki boyutu ile ilgili de çok ilginç şeyler duyacağımızı tahmin ediyorum.

    her ne kadar onlar mütevazi davranıp bütün başarının mağdur edilip şikayetçi olan genç kızlarda olduğunu söyleseler de; hem avukat eser hanım ve videoda görmediğiniz avukatlar sena hanım ile andaç bey'in, hem de furkan müdür ve yine videoda görmediğiniz baybars başkomiser'in çok büyük çabası ve mağdurlara da cesaret veren kararlı tavırlarının büyük etkisi var davanın bu noktaya kadar getirilebilmesinde. bu arada yakalanmalarının bu kadar uzun sürmesi de şaşırtmasın. ingiltere'deki meşhur jimmy savile olayı da ancak savile öldükten sonra çekinmeden tv'ye çıkıp, adli makamlara ifade verebilen tanıklar sayesinde ortaya çıkmıştı mesela. orada da bbc'nin itibarını(!) korumak amacıyla on yıllar boyunca savile'ın yaptıkarını örtbas ettiğini görmüştük.

    son olarak; bu tarz oluşumlara dahil olan insanların psikolojik durumlarını biraz daha iyi anlamak isterseniz pinochet dönemi'nde şili'de yaşanan gerçek olaylardan esinlenilen, 2015 yapımı ''colonia dignidad'' adlı filmi tavsiye edebilirim. daha detaylı bir şeyler okumak içinse mine g. kırıkkanat'ın ''adnan'ın tek taşı'', müşteki avukatlarından eser çömlekçioğlu'nun ''yüzyılın davası'' ve hakan erol'un ''turnike'' adlı kitaplarına bir göz atabilirsiniz.

    (önemli not: aslında 30 eylül cumartesi günü, 140journos videosunu izler izlemez olayın bütün yönlerini detaylıca irdelediğim, çok daha kapsamlı bir entry kenara atmıştım. lakin başlık'taki ''izlemedim.'', ''sonra izliycem'', ''izledim, dehşete kapıldım.'' tarzında bilgi barındırmayan içeriğin ve aramaya inanmayan yazarlar tarafından belki yüz defa tekrarlanan ''nagehan ne iş?!'', ''içişleri bakanına haber vermemişler, en önemli nokta bu!'' muhabbetinin arasında kaybolmasın diye bekledim. geçen süre içinde de sağolsunlar hem fatih altaylı ile mine kırıkkanat hem de çeşitli programlara konuk olan olayın göbeğindeki başka isimler; yazarken üstü kapalı geçtiğim şahıslardan isimleriyle bahsettiklerinden dolayı tekrara düşmemek için ilgili kısımların tamamını yazımdan çıkardım. bu yüzden de bazı yerler hızlı geçilmiş, bazı paragraflar arasında kopukluk olmuş gibi durabilir, bilginiz olsun.)
  • darısı, bir 40 yıl sonra diğer tarikatların başına. biliyorsunuz önce 40 yıl köklenmeleri lazım sonra şansımıza, bir kuyruğa basarsalar, çökertilirler.

    t: bir cimer şikayetiyle kedicik tarikatının uçurulması

    kesin cimerdir, aksini iddia etmeyin.
  • açıkçası beni hiç tatmin etmeyen, sığ ve magazinel bir belgesel olmuş.
    çok klasik bir "pavyona nasıl düşürüldüm" hikayesi anlatılmış. yufka yürekli necip millet, sol eli mousede "tüf yaa, kedicikleri de arkalı önlü pompalamışlar" diye hüzünlere gark oluyor.
    ancak adnan oktar meselesi sulandırılacak bir mesele değildir. basit bir kendi içinde kapalı devre, bataklığına düşürdüğü aslancıklarla kediciklerle, adnanın çiftliğinde extrem cinsel partiler düzenleyen bir sex tarikatı ya da çetesi olarak görmemek gerekir.
    bu ülkeye verdiği zarar, seks köleliği ile hayatı karartılan 3-5 masum kızcağızın ötesinde bütün bir toplumu kapsamaktadır.
    en zararlı fiili, evrim teorisinin hala toplum tarafından anlaşılamamasına yaptığı katkıdır.
    zaten metafizik eğilimi yüksek, gerçekliğe asgari düzeyde pamuk ipliğiyle bağlı bir toplumun üzerine "harun yahya" mahlasıyla akıllı tasarımcıların, temelsiz, mesnetsiz bilime aykırı argüman ve muzır neşriyatını boca ederek, bulanık zihinleri 90'lardan beri onlarca yıl ve hatta nesiller boyu zehirlemiştir.
    yıllarca kendisine eleştiri yöneltenleri eğer kişi kars'ta ikamet ediyorsa denizliden, edirne'de ikamet ediyorsa siirt'ten davalar açarak süründürmüştür.
    açıkçası ben hikaye dinlemek yerine, yıllardır kurduğu kurumlar üstü bu çarkın, sürdüğü bu saltanat hayatını sağlayan finansal kaynaklarının, herkesin yıllarca görmezden gelinmesini sağlayan gücünün kaynağının, bu değirmenin suyunun nereden geldiğinin, ulusal ve uluslararsı destekçilerinin, amaçları doğrultusunda araçsallaştırdığı anlaşılan kedicik ve aslancıkların işlevinin ne olduğunu, kendisi ve yapılanması ile (eğer varsa) temas ettiği, iş, sanat, şöhret, polikacı, bürokrat, tarikat ve başkaca kliklerin kimler olduğu, bunlarla (eğer varsa) adnan oktar arasında ne gibi ilişkiler olduğunu öğrenmeyi isterdim. ama heyhat! bu belgeselden anlıyoruz ki bu tür şeyleri asla öğrenemeyeceğiz.
  • bir tek benim mi garibime gitti bu durum.

    nagihan'ın operasyon yapılacağından haberi varmış,bizzat mustafa çalışkan yani dönemin il emniyet müdürü söylemiş.fakat bu operasyondan içişleri bakanının dahi haberi yokmuş.

    çünkü içişleri bakanımız da bu örgütle kontak halindeymiş.(belgeselde geçiyor)

    hemen dönemin içişleri bakanına bakıyoruz
    evet doğru bildiniz,
    süleyman soylu.
  • edit : bu entry kesinlikle kadın savunuculugu yapmak üzere girilmemiş olup, vicdanlı insanlar için önem arz eden bir konuda belli bir kesimin cinsiyetcilik yaparak konunun özünden uzaklasmalarina tepki olarak yazılmıştır. burada çocukların cinsiyetinden bağımsız başlarına gelen talihsiz olayların tartışılması gerekirken yazmis olduğum entry ile kendilerine yakışır şekilde beni 'feminazi' argosu ile suçlayanlarin muhatabı olmayı tabiki reddediyorum.

    ikili ilişkilerinizde yaşadığınız başarısız sonuclarin verdiği incinmislikle, 13 15 yaşlarındaki kiz çocuklarina 25 30 yaşında yetişkin kadın muamelesi yapmak nedir, insanlar neler yaşamış.
    genç kız bile diyemeyecegimiz çocuklar, günler hatta aylar öncesinde izlemeye alınıp kişisel özellikleri, inançları, ilgileri, zaafları, hobileri bir bir analiz edilip sahte profillerle karşılarına çıkılmış. 30 yaş ustu insanlar yazıyorsunuz ben şöyle yapardım böyle düşünürdüm. düşünemeyecek aklı bir karış havada ergen profil tam bu sebepten seçilmişler işte anlamak zor olmasa gerek. kendinizle küçücük çocukları vicdanen rahatsızlık duymadan karşılaştırıp onlari para avcısı aptal vs diye aşağılamaniz hiç bir mantığa sığmaz. zengin koca avcısı kızların düştüğü bataklık içerikli sığ görüşleriniz, konuya ne kadar yüzeysel baktığınızin göstergesi. adnan oktarın ağına düşenler sadece kadınlar da değil üstelik. erkekler de dusurulup kaçma girişiminde bulunamayacak kadar bastırılmış tipler. bu belgesel isminden de anlayacağınız üzere kedicik temalı ve kadınların örgüte dusurulme şekli anlatılmış.
    buz dağının görünen kısmının ucu bile olduğunu zannetmiyorum üstelik. bu yuzden adnan oktarin yalnız kendisi değil ailesinin dahi incelenmesi , nasıl bu kadar zenginlesip destek bulabildiginin de irdelenmesi şart. 30 yıldır nasıl bu kadar profesyonel davranabildiler bunları sorgulamamiz lazımken isimiz gucumuz kadın düşmanlığı. oh olsun demediğimiz kalmış akıl alır gibi degil
    . konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, daha kapsamlı belgesel çekilmesi şart ama siz cinsiyetçi kadın düşmanları izlemesiniz de olur.
  • ekşide gündem olmamasına şaşırdığım, şuradan izleyebileceğiniz belgesel

    belgeselde adnan oktar silahlı suç örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan dava dosyasından deliller ve yargılama görüntüleri eşliğinde "kedicikler" diye dalga geçtiğimiz kızların nasıl tuzağa düşürülerek örgüt bataklığına sürüklendiği anlatılıyor.

    --- spoiler ---
    ergen gençlerin manipüle edilmesi, para ile göz boyayıp daha sonra şantaj ve beyin yıkama yöntemlerinin ne kadarda fetö taktiklerine benzediğini farkettim. sonuçta cemaate adam kazandırmak için yapılmış defalarca çalışılmış ve kusursuz işleyen bir plan var.

    bir de belgeselin sonlarına doğru dikkatimi çeken, örgütün içişleri bakanıyla sıkı bir ilişkisi olduğunu gördük, operasyonun başarılı olmasının nedeni operasyonu içişleri bakanını baypas ederek gerçekleştirmiş olmamız diyor. bakanın kim olduğunu söylemeye gerek yok diye düşünüyorum. çok ilginç!
    --- spoiler ---

    belgeseli götüyle izleyenlere cevap editi:
    -belgesel işin magazin kısmını anlatıyor diyenler var. evet ama zaten belgeselin adı "kedicik" ne anlatmasını bekliyorsunuz? bu belgesel serisinin ilk bölümü ayrıca. devamı gelecek. görsel
    (bkz: adnan 140 journos belgeseli)

    -bunlar yıllarca bilinen şeyler, yeni mi uyandınız? diyenler var. hayır, ama bu kadar detaylı deliller ve ses kayıtları ile desteklenmiş halini ilk defa izledik. 99 yılındaki davada da bize işkence ettiler, ifademizi zorla yazdırdılar deyip geçmişlerdi. iddialar da hep asılsız denilip geçiştiriliyordu. ancak bu belgesel ile iddialar, dava görüntüleri ve ses kayıtları ile doğrulandı.

    -mehdinin zuhûr alameti olan 100 bin bakireye ulaşmak için kurulmuş diyorlar ama adnan oktar'a gelene kadar kızlar seks kölesi haline geliyor diyenler var. kızlar anal yoldan ilişkiye girdikleri için bekaretleri bozulmuyor. onu da parmağı ile bozuyormuş zaten anladığımız kadarıyla. nerden baksan sapıkça bir sistem. bu vesile ile bekaret önemli diyenlere de selam olsun.
  • dehşet içinde izlediğim, lisede okuyan kızıma zorla seyrettirdiğim video.

    özellikle avm'lerden nasıl kız seçtikleri kısmını iki defa seyrettirdim. izlerken kalbim sıkıştı, acıdı. allah böyle şeytani kişiliklerle karşılaştırmasın kimseyi. daha fazla insan bu tip tuzaklara düşmesin diye trt falan yayınlasa keşke, herkese ulaşsa.

    bunca yıldır küçümsediğim, güldüğüm, anlamakta zorlandığım, geri zekalı mı bunlar, müstehaktır ya da anası babası yok mu bunların diye dalga geçtiğim kedicik diye tabir edilen bu kadınlardan kendi adıma özür dilerim. ama sade vatandaş olarak kafamız basmaz ki bizim böyle iblisliklere, nereden bilelim? burada en önemli şey sanırım çocuğun anne babasıyla her şeyi paylaşacak düzeyde bir aile iletişimi olmasında yatıyor. gerçi bu heriflere anne babaların da gücü yetmez ki. devlet zor başa çıkmış.

    ben istanbul üniversitesi'nde okurken bu adnan hocacıların janti erkekleri hakkında çok söylenti duyardım. sanırım zengin çocuğu olmadığımız için bana ve arkadaş çevreme yaklaşan olmadı. istanbul üniversitesi'nde bunların tuzağına düşen çok oldu. o zamanlar tuzak diye nitelendirmiyorduk tabii. adnan hoca tarikatına katıldı falan derlerdi. nasıl bir beladan teğet geçmişiz.

    bu kadınlar şu an ne yapar ne eder bilmiyorum ama umarım ruhen ve bedenen iyileşmeleri, sosyal anlamda hayata karışmaları mümkün olur.
hesabın var mı? giriş yap