• özellikle 80'lerin sonlarına doğru doğan insanlarda görülen durumdur. düşün; çocukken bambaşka bir ülkede doğuyorsun, akabinde seninle birlikte ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı da değişiyor. önceden hürmet gösterip elini öptüğünü insanların aslında bu ülkeyi mahveden insanlar olduğunun farkına varıyorsun. sana okulda bu ülkenin kurucusunu anlatıyorlar, ona minnet duyuyorsun; ancak aynı ülkede yaşayan insanların o kişiden nefret ettiğini görüyorsun. ailenden görgü ve terbiye kuralları alıyorsun ve öz saygını korumak için bunları mütemadiyen uyguluyorsun; ancak aynı şeyleri diğer insanlardan göremiyorsun. şimdi soruyorum size, kendinizi bu topluma ait hissediyor musunuz gerçekten?
  • kendini herhangi bir topluma ait hissetmemek ile hemen hemen aynı şeydir. şansa doğduğun toplumun kültürünü ya da geleneklerini kabul etmek ya da doğduğun ülke ya da birlikte yaşadığın toplumla gurur duymak zorunda değilsin. tıpkı başka ülkeler ile gurur duymak ya da onları benimsemek zorunda olmaman gibi. bulunduğun yerle gurur da duyabilirsin, çok sevebilirsin de ama sevmeyen insanlara sen git başka yerde yaşa, vatan haini hede hödö demek de büyük sığırlık. kurulmuş düzen, konuştuğun dil ya da yaşadığın ülke kolay değiştirilmiyor.
  • hissetmiyoruz efendim, şahsen ben 90'lı olmama rağmen hiç hissetmiyorum bu duyguyu. ama gel gör ki bugünlerde insanların hayatlarını bir yerden bir yere taşıması çok çok zor. her şeyin düzeni kurulmuş, kuralları oluşturulmuş. bende bu düzen ve kapitalizm'in içinde bulunan milyon tane kum taneciğin'den biriyim. ne yapabilirim ki?
  • bunun bir üst evresi kendini yaşadığın dünyaya ait hissetmemek olabilir.
  • (bkz: yabancılaşma)(bkz: anomi)
  • kendimi bildim bileli hissettiğimdir. bunun aksine kendini belirli 1 kültüre, dine, ülkeye görüşe ya da birisine ait hisseden insanlar çok garip geliyor. düşünsene seneler önce birileri orası senin, yok burası benim muhabbeti yapıyor ve senin şansına da ora’lı ya da bura’lı olmak kalıyor.
    bu kanser düşünce herkese nüfuz etmiş/ etmek üzere durumda üstelik. türk 1 vatandaş 1 ödül kazanınca, herkes ‘gururumuzsun, as bayrakları, işte türk’ün gücü’ falan yazıyor. lan salak kendin hiçbir şey yapmamışsın, şans eseri aynı sınır içerisinde doğduğun kişi bir şeyler başarmış, hepsi bu. neden ben özellikle türkiye’deki 1 vatandaşın başarısı ile övünmem gerektiğini bilmiyorum.

    ps- yanlış anlaşılmasın, tüm insanlığın spora, sanata ve bilime yaptığı katkılara saygım ve sevgim var. sadece neden özellikle sadece aynı ülke vatandaşı olduğum birisinin başarısı benim için daha önemli olsun ki.
  • ortadoğu’da yaşamak zorunda kalan her kadının hissedebileceği bir durumdur.
  • daha da yoranı yaşadığın çağa ait hissetmemektir her şeyin sahte olduğunu bilmek kalplerin her geçen gün taşlaşmasını görmek akabinde kalbini ve hislerini korumaya çalışmak. insan nasıl yaşamalıysa öyle yaşamaya gayret etmek.
  • benim o. bazen çevremdeki insanımsı yaratıklara bakıyorum yani yere tüküren çöp atınca içi cız etmeyen düşünmeyen sorgulamayan ahlaki değerleri bacak arasında arayan kimseye gülümsemeyen samimiyetsiz bu kadar insan arasında ne arıyorum diyorum. ben ve sevgilim bence bu topluma ait değiliz.
  • yengeç suda yaşar; ama yüzme bilmez, suyun içinde yürür. - dünyaya ayak uyduramamış benlikle özdeşleştirilerek.

    (bkz: oruc aruoba)
hesabın var mı? giriş yap