• artık basılmayan ve sahaflarda bulunduğu takdirde çok uçuk rakamlara satılan nilgün marmara kitabı. pdf dosyası yaptıracağım yakında ve insanlarla paylaşacağım...
  • ölüm ile yaşam arasında ki ciltten çizgi.

    hikayeler biriktirmişim heybemde.

    işbu kitap bulunmaz değil efendim. inanırsak olur bence.
    nasıl mı? şöyle izah edeyim.

    sevda üstadım.
    sevda. hani şu, artık, günümüzde taş arasına sıkışmış, apış arasından bakan. bir elektronik mesaja, hidroelektrik devinimlere kurban edilen. kimyevi. standartlaştırılan ve cümlelere "bu yüzyılda" ile başlanıp sevdanın l&m hikayelerinde kaldığının altının çizilmesiyle sona eren dönemde ne mutlu üstadım, ne mutlu bana ki "modern zamanlar seyyahı" ben. "modern zamanlar mecnunu" ile karşılaştım ne ala.

    sevdasından yegane derdü halısı olan bu hüzünlü adamın hikayelerini dinledim yıllar'ca. leylasını dinledim. sevdim kızdım yeri geldi küfrettim**. ama kızamadım bizim mecnuna. yıllarca dinledim hikayesini, meyinden her yudum aldığında iç geçirmelerine şahit oldum, için için içine ağlamalarına yanısıra. buruk tebbessümle, leyladan gelecek bir haberi bekledik. gözlerimiz güvercin şıkırtısında, kulağımız düşlerimizde. anlayacağın yoktu umud'umuz.

    günün birinde çıktı geldi leyla.
    gelmeden önce yegane arzusu bu kitap olan leyla.

    leyla deniz isterde, çölü göl etmez mi mecnun?

    sahaflar gezildi bir bir, eşe dosta soruldu "var mıdır?" diye. istihareye yatıp katip çelebi'ye sorulmadığı kaldı bir tek!

    sonra, tozlu rafların arasında sırıtınca, bir anda kendini, hayatında ilk kez hırsızlık yapan bir adamın koynunda buldu, sonra da leyla'nın ellerinde.

    leyla?

    sonra?

    leyla'ların dini imanı yok üstadım.
    leyla'ların aşkı, nemrud'un sinesine yadigarmış. fazlası değil.
  • nilgun marmara'nin defterlerinden, gunluklerinden ve tum yazilarindan yapilan derleme.. guzel olansa kitabin bir tarafinda marmara'nin yazilarinin, ciziktirmelerinin kendi el yazisiyla orjinal hali diger tarafta temize cekilmis halinin bulunmasidir..
  • ve bir gun arkadastan alinarak okunmus bu kitabin oylesine icine gomulur ki insan sanki dunyada herkes ayni seyi okumaktadir hesabi, ne dese o kitapla ilgili birileri anlayacakmis gibi hissederek besiktasin guzide kitapcilarindan birine girip, "bir tane kirmizi kahverengi defter alabilir miyim" sorusuna "biz defter satmiyoruz kardesim" cevabi alana kadar o ulvi atmosferin icinde yuzer durur..
  • defterin bir sayfasında şunlar yazar:

    kağan:
    "hayat yine de üzülmeye değer!"
    nilgün:
    "hayatın neresinden dönülse kardır!"
  • "...
    kadın erkeğe: yitecek yitecek kumların dibinde. bütün yazılanlar, yaşananlar deli gözüyle bakan ölü bir balık olacak, ölü bir denizin, sayılabilir, sayılamaz kumları içinde. bir sevi/ölüm denizinin, yaşama yanılsamasının dibinde!

    erkek kadına: kaytsızlık kipinin bilgiççe ayrımındasın sen! yalnızlık tarafından soğurulmanın güzel kuruntusundan uzakta! seninki kayıtsızlık kipinin hüsnükuruntusu!
    ..."*
  • son baskısı telos yayınları' ndan 2000 yılında yapılmış, şu anda tükenmiş olan, hiç bir yerde bulamadığım, sahip olmayı çok istediğim kitap.
  • "biz neden kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz, niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz? ne bu ertelenen, bir tansık olma dileğiyle -tansığın olmasını beklemek değil, özün tansığa dönüşmesini ummak- ben'i ve biz'i tansık yapmak arzusu? 'şimdi'nin karanlığı daha ne kadar üretilecek? bu karanlıktan beslenen ruh kurtçukları daha ne kadar maledecek bizleri kendilerine? bu kurtlar içten içe daha ne kadar uluyacaklar? bu görünmez salıncakta daha ne kadar sallanacağız? "aya dokunmak istiyorum" tümcesini sessiz bir çığlık olarak yineleyerek. bu huzur için çığlıklar ne köpekler toplumunda, kim duyar? çığlıklar neden bu den sessiz? bu balıkhaneler bu kancalar niye varlar, yüzlerimiz neden yüz, bedenlerimiz niçin balık öyle asılı dururken ve dönerken ağır aksak?"*
  • kitabın basım hikayesi:

    "şubat '92'de, nilgün marmara'nın annesi perihan marmara, bana nilgün'ün günlük tuttuğu iki defter ve yazılarından oluşan "deste deste kağıt" teslim etmişti. ikimizin de amacı, bütün bu "malzeme"nin içinden basıma uygun olan yazıların seçilmesi ve kitaplaştırılmasıydı. "malzeme" oldukça karışıktı; çalışma aralıksız 4 ay sürdü. günlük tutulan defterlerde, mektup ve şiir taslakları, okunan kitaplardan notlar, çeviriler, fragmanlar vardı ve hepsi de, düzensizce, nilgün'ün ruhunun rüzgarlarına göre yazılmış, çizilmişti.

    bu "malzeme"yi çok sevmiştim. önce, biri kırmızı, diğeri kahverengi kaplı iki defteri taradım. bu iki defter boyunca, nilgün yalnızca birkaç kez tarih kullanmıştı. günlük karakteri gösteren bu defterle ilgili, nilgün adına ben karar verecektim, bütün sorumluluk bana ait olacaktı. defterlerde, okuduğu kitaplardan bölümler (lacan, barthes, frazer, murdoch, bachmann...), alıntılar, mektuplar, serzenişler, yakınmalar, öfkeli kalem kullanmalar arasından, günlük niteliği taşıyan, daha doğrusu nilgün'ce not özelliği taşıyanları seçtim. aynı zamanda tutulan bu iki defterdeki notları birbirinin içine yerleştirerek bir takvim hazırladım.ölümün büyük uğultusuna aldırmayıp, nilgün marmara'nın özel yazılarını, zamanın saklı tuttuğu bu anıları didik didik ettim.

    ölümün uğultusu tekrarlanıyor. sayfalardan mor renkli büyülü sözcükler, zamanın toz zerreleri uçuşuyordu; nilgün'ün kullandığı mürekkep daha kurumamış, parlak ve göz alıcı. defterlere, rastgele değil ama, mod'larına göre not düşmüş. bütün bu karışık "malzeme", üst üste yığılmış serzenişler, isyanlar, defterin motto'sunu oluşturuyor. kırmızı ve kahverengi kaplı defterlerin sayfalarında, bir mineralin kaya içinde bıraktığı izler gibi, nilgün'ün ruhunun izlerini buluyorum, sonra silikleşiyorlar...

    günlüklerin adını, onun en yakınları ece ayhan ve seyhan erözçelik'le, '92 yazında enfes bir sohbetten sonra, ağaçların ve vahşi doğanın ortasında birlikte koyduk: kırmızı-kahverengi defter..."*
  • hiç biri değil belki de içindekilerin, kapağındaki fotoğraf kadar anlatan, oyun dışına çıkmanın o*'na ait tek kişilik huzurunu.
hesabın var mı? giriş yap