• kaza sonrası kimlik tespitinin parmak izi ve dna ile yapıldığını okumuştum. malesef vücut muhtemelen tamamen yandı ya da parçalandı. cenaze töreni yapılmamasının nedenlerinden birinin bu trajik durum olduğunu düşünüyorum. belleklerdeki anısını taze tutabilmek adına cenazeyi mümkün olduğunca gözlerden uzak yapmaya karar vermiş olmalılar. çünkü cenaze yapılsaydı muhtemelen bu detay daha fazla konuşulacaktı.
  • tnt'nin "remembering kobe bryant" özel yayını başlangıcında çalan bir şarkı vardı.

    sonunda buldum.

    enstrumantal hali

    beyonce-heaven
  • "ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil."
    - yunus emre
  • orta okuldayken kobe'nin ayakkabılarından alma hayalimiz vardı adidas'tan. çok pahalıydı. o zamandan beri kobe gözümde en yumurtalıklı basketçiydi. mekanı cennet olsun.
  • lakers'ın estirdiği zamanlardı. kobe ve shaq'ın birlikte oynadığı phil jackson'lı zamanlar. gecenin körü kalkıp izlerdik maçlarını. benim basketbolda açık ara en sevdiğim olmuştur her zaman. öldüğüne hala inanabilmiş değilim.
  • benim için, hiç ölmemiş efsanedir.
  • ölmüş olduğu gerçeğine hala alışamadım.
  • trajik ölümünün ardından geçen 24 günlük sürede sayısız insanın, onun gidişinin ardından hissiyatlarını tarif etmeye çalıştığı sayısız örneği okuyarak geçirdik. insanların, tarihe damga vurmuş böyle bir spor figürünün ardından bir paye bırakmayı kendine görev edinmesi bile kobe'nin tüm dünya için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğine dair biraz olsun ışık tutuyor zaten.

    ancak tüm bunların, bana bu sahne kadar tuhaf hissettirdiğini hatırlamıyorum. kobe'nin formasını sırtına geçirmiş bir allen iverson, all star hafta sonunda imza dağıtırken dwyane wade'i görüp ağlamaya başlıyor. iverson ve wade hiçbir zaman aynı takımda yer almadı, aynı jenerasyonun oyuncusu bile değillerdi, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki dost olarak da anılmadılar. ama iverson için kobe'yi hatırlatan eski bir dostu görmek bile onun hislerine dokunmaya yetmiş. hayatın, yeri geldiğinde ne kadar anlamsız olduğunu en beklenmedik yerde insanın yüzüne çarpan bir an.

    kendimi bildim bileli ilgi duyduğum, ucundan kıyısından bir şeyler öğrenmeyi hayatımın bir parçası haline getirdiğim nba ile ilgili sayısız hikaye biriktirdim. böyle bir şeyin yaşanmış olup, böyle bir sahnenin bu anılar arasında yer edineceğini ise asla düşünemezdim.

    hem kim diyecekti ki, hayatımıza tavşan kulaklı televizyon ekranlarından girmiş iki tane basketbolcu adamın biri göçüp gittiğinde diğeri sırtına formasını geçirip onu anacak diye.

    hayat kadar gerçek, tıpkı onun kadar saçma işte.
  • rahmetli iyi zıplardı, son inişi kötü oldu.
hesabın var mı? giriş yap