• abartmaya gerek yok gibi hissettiriyor su anda ama cok onemli dizidir. dedektif veya mystery edebiyatinin altin caginda konulmus hemen hemen butun kurallari yerin dibine sokar. en temel kural: katil veya suclu bilinmez, dedektifle beraber bulmaya calisirsin. bunda, yuzde 95 oraninda katil olan suclu bastan gosterilir, sen columbo'nun nasil o katili buldugunu seyredersin. cok guzel bir fikir, acayip de guzel isliyor. peter falk gorunmeden hukum suren bir guc gibi. bence simdiye kadar yapilmis en iyi uc polisiyeden biri. digerleri icin (bkz: prime suspect) ve (bkz: behzat c)
  • trt'nin tek kanal oldugu gunlerinin heyecanla beklenen dizisi. o zamanlar zaten ne ulkede ne de televizyonda bir sey yoktu. seksenli yillardi, hayat zordu, darbe olmustu, sıkıyonetim vardi, evren pasa vardi. ve tabii televizyonda halka eglence olsun diye askeri tatbikat gosterilerinin yani sira komiser columbo, beyaz golge, bir de adini unuttugum new york'ta gecen ve iki kadin polisin maceralarini anlatan diziler vardi. "komser kolombo" ise o kisik sesi, burusuk pardesusu, hafif yalpalayan yuruyusu ile ayriliyordu diger dizi kahramanlarindan. bugun csi, 24 veya lost takipcilerince nereye kadar itibar gorur bilinmez ama cocuklugu seksenli yillarda gecmisler icin "komser kolombo" gonullerin en kral kahramanlarindandir. kuulic ve salami ile beraber elbette.
  • artık hiç bir suçu, kendine has ve akıl almaz yöntemleriyle çözemeyecek dedektif.

    çünkü peter falk bugün diğer boyuta geçti.
  • steven spielberg'in cektigi bolumun teknik hatalarla dolu oldugunu soylemeden gecemeyecegim, kotu kurulmus setler, yetersiz aydinlatma, gereksiz golgeler falan, zaten filmin yuzde yetmisi ikili sahne cekimi be mubarek spielberg bu kadar mi kotu olunur! ınsanin aklina hemen hollywood ve yahudilik faktoru geliyor ki bu sonradan adamin cektigi filmleri yabana atmak olur ama siradan bir adamin da bu kadar yukselmesine kimse izin vermez.

    kolombo dayiya donecek olursak, cogu kimsenin bilmedigi bir ozellik filmlerde tekrarlanan hatta bazen kolombo'nun bir caz ritminde soyledigi sarkidir. tahmin var mi? maalasef bilemediniz, bu sarki bir cocuk sarkisi this old man. ezgisi super ve cok kolay bir sarkidir. kolombo'nun bu sarkiyla kendine bir gonderme yapma ihtimali yuksek, ayrica karakterin cocuksulugunu vurgulamasinin yaninda dusunce yapisindaki basitligi de gosteriyor. kolombo bunu jaz ritminde soylerken herkesi gozu onunde yaptigi seyi tekrar yapiyor. herkesin bildigi, gordugunu farkli bir tonda ele alip, onu cozmesi, (deconstruct) guzellestirmesi onu fakli yapan sey.

    frank sinatra ve hollywood'un diger babalarinin katildigi bir programa peter falk olarak degil de kolombo olarak katilmisti, adam herkesi kirdi gecirdi. diger aktorlerden karisi icin imza almasi bombaydi. feministlerin halen daha bir zamanlarin fenomen olmus bu dizideki kolombo'nun karisini incelememis olmasi beni sasirtiyor, aslinda esilse maden olabilecek bir konu. kadinin adi var (d.asena'ya saygiyla) ama kendi yok. ya da gercekten boyle bir kadin var mi, yoksa bizim cavusun (lieutenant aslinda cavustur bizdeki teskilatta karsiligi az cok komiser olur) faztezisi mi? eger fantezi ise neden karisini her olaya sokar, havayi yumusatmak icin mi? bu silsile boyle gider, sorular cok, akademisyenlerin isi mi yok cevap arayip sabahlara kadar konussunlar kolombo'nun karisini, anasini, bacisini, olusunu, dirisini, gunde birisini, ulan kaptirdik kendimizi.
  • ben kendisinin zamanına yetişemedim amma ve lakin hayatta garip tesadüflerden biri olarak digiturkte çalışırken digiturk uyesi olma nedeni ile o zamanki leş kanallarından retromax kanalında tanıştım kendisi ile...
    bölümleri uzuncaydı ama güzel geçiyordu

    benim için idol olabilecek yapıdaydı. hayatta bir yumruğun etkisinin şiddetinden çok beklenmeyen yerden ve beklenmeyen zamanda gelmesinden kaynaklandığını en iyi columbo öğretir.

    gercekten de "evet hersey açık görülüyor siz masumsunuz ama bir şey daha sormalıyım" türünden bir söylemle gelmişse özgür dünyada yapacaklarınız azalmış demektir sevdiklerinizle vedalaşın derim

    buruşuk pardösösü ile tarz, sorularıyla zeki, dürüstlüğü ile idealist idi. büyük adamdı columbo...

    suçlular ondan çekinmezler başlarda alay ederler küçümserler "bumuymuş meşhur columbo" derler ama sonunda zokayı dibine kadar yutarlardı. son gülen olmanın hazzının ne kadar büyük olabileceğini hiç bir kahraman ya da antikahraman daha iyi anlatamaz sanırım. idolum gibi son gülen olmak isterdim hep hem gülemediğim zamanlarda son gülen olmak umudunu diri tutmamda hep bir örnek olmustur columbo

    biraz uzun ve dağınık oldu ama columbo da dağınık değil mi??

    columbonun en büyük fetişi nedir derlerse

    sanırım şudur derim...

    bölüm sonunda suçlulara uzun uzun neden ve nasıl suçlu olduklarıı anlatıp da bir "cevab veremedi" durumu olur ya hani "söylenecek bişey yok gel tak şu kelepçeyi ya da götürün asın da beni bu işkenceden kurtarın" bakışı olur ya suçlularda.. işte o bakışı ve hali görme fetişi derim

    özetle columbo kazanan olmayı kaybeder görünmekte bulmuş bir yenilmezdir...
  • peter falk'un mükemmel canlandırdığı karakter. babamla sohbet ederken sorardım hep, neydi sizdeki diziler diye. işte sıralardı baretta, bonanza, columbo... şu bu derken merak ettim, baktım ki altyazısı da var ortamlarda. bir süredir her gece bir bölüm izliyoruz babamla -bölüm dediysek de her biri 90 ila 100 dakika arası, bildiğin televizyon filmi. peter falk şov yapıyor karakteriyle ama yan roller de, ki her bölüm değişiyor gibi, muazzam. teknik yetersizlikler arada göze çarpsa da hiç rahatsız etmiyor. csi zırttırılarından sonra çölde vaha gibi. en azından bir mantık izleniyor olayda. en güzel yanı ise size bir sürpriz yok. yani "hadi sürprizli son olsun" diyerek en önemli ipucunu izleyiciden son ana kadar saklayan bir yapım değil. katili ve metotlarını biliyoruz. columbo'nun gözüne ne çarpmışsa siz de farkediyorsunuz. ötesi columbo'nun laf almadaki mahareti.
    bu kadar.
    aaa, unutmadan, just one more thing...
  • şuradan devamla, diziyi tamamen bitirdik.
    şunu tereddütsüz söyleyebilirim ki, gelmiş geçmiş -kanımca tabi- en iyi polisiye (dedektif) dizidir. agatha christie's poirot veya sherlock ya da monk veya aklınıza ne gelirse artık, aralarında ciddi siklet farkı vardır, columbo pek çok yönden -özellikle peter falk farkıyla- bu dizilere göre ağır basmaktadır.
    mesela poirot çabuktur. çabuk derken, 50 dakika falan zaten bölümler ve olaylar oldu bitti gibi olur. ve agatha christie'nin de hep yapageldiği gibi, sizden saklı bilgi illa ki vardır ve olay da bu bilgi sayesinde çözülür.
    sherlock zaten benim pek sevmediğim biz dizi, genel olarak ne desem tarafsız kalamayabilirim. ama izlediğim bölümlerin en az yarısında çok sıkılmışımdır -çinli akrobatlı bölüm, halüsinasyonlu köpekli falan (isimlerine bakmaya da üşendim imdb'den).
    columbo da ise sistem farklı; siz cinayeti ve sebebini görüyorsunuz. dolayısıyla katili de. columbo'nun dikkatini çeken şeyleri siz de görüyorsunuz, soruşturmanın tamamen içindesiniz. sizi merakta tutan şey işin nasıl olup da itiraf kısmına geleceği zaten ki, bunu da pek iyi beceriyorlar.
    kanımca en kötü çekilmiş bölümü (imdb'de 1x1 olarak geçiyor) '71 yılında çekilmiş olan murder by the book -tüm bölüm kötü ışık, kötü gölge ve kötü çerçeve sorunlarından muzdariptir- adlı bölüm; steven spielberg tarafından çekilmiş. the columbo phile a casebook adlı kitapta okuduğuma göre zaten spielberg kimsenin ilk tercihi değilmiş. o dönemde 25 yaşında bir genç olduğundan öncelikle çok karşı çıkanlar da olmuş. ancak yönetmen bulunamadığından kendisine "bize bir bölüm çeker misin?" demişler, o da kabul etmiş. o kadar. çekim zamanı oyunculara da pek sözünü geçirememiş, hatta oyuncular sete kendisi için süt getirirler ve onunla dalga geçerlermiş.
    nereden nereye işte.
    uzun lafın kısası, polisiye seven herkese gözüm kapalı tavsiye edeceğim bir dizidir columbo. altyazılar mevcut ancak sürüm verilmemiş, bazen uğraşmak gerekiyor. yine de değer.
    elbette peter falk'ın columbo olarak ekrana ilk çıkışı olan '68 yapımı prescription murder adlı filmi es geçmemek lazım.
  • pilotlarla beraber 1968'de başlayıp 2003'te bitmiş, anlayacağınız uzun soluklu; ama altmış yedi bölümü olan polisiye dizidir. columbo buruşuk pardesüsü ve takım elbisesi, saç baş dağınık hali, sakarlığı, şaşı bakışıyla orijinal sempatik bir karakter. her bölüm peter falk as columbo diye başlar, genelde önce cinayetin işlenişini görürüz ardından columbo olayı sempatik bir şekilde çözer. hiç bir zaman adını söylemez; ama bazı bölümlerde kimliği yaklaşırsanız ilk adının frank olduğunu görürsünüz. çıkmak üzereyken geri döner, "just one more thing" der ve can alıcı soruyu sorar. sürekli söz ettiği karısını bir türlü göremeyiz. eğlenceli ve öğretici bir polisiye olarak tavsiye edilir. peter falk çok güzel canlandırmış columbo'yu toprağı bol olsun
  • nick ime hayat veren dedektif abimiz
hesabın var mı? giriş yap