• "birkaç gün sonra unutacağım heyecanlarım var. isteyene biraz tebessüm karşılığında satarım, hiç gocunmam. donatıldığım ekranlar, gizli kamera çekimleri beni tedirgin ediyor bir süredir. ne zaman kendi kendime gülümsesem biri görecek, bir kayıt altına alınacağım diye korkuyorum. somut nedenler istiyorlar çünkü. nedenlerim yok benim.

    ne zaman eskidi daha dün dinleyip hüzünlendiğim parçalar. yeni melodiler istiyorum, sonra yeni diziler. bir dizide fakir kızı oynayan, diğer dizide zengin ve şımarık olsun, ben o halini de takip edeyim istiyorum. yeter ki takip edeyim. yeter ki.

    her mevsim geldiğinde şaşırmak gibi bir şey yaşamak. geleceği aşikar olandan şikayetlenmek. ya sıcak ya soğuktur nasılsa. havadan sudan konuşmak bu işte. kıyafetler değiştirmek istiyorum. her mevsimin modasını takip zamanım geliyor sonra. ölmemek için takip ediyor insanlar. mesela ben. biliyorum."

    bir kuşsöylencesinden..
  • insanın dar alanlarda, sınırlarını görebileceği küçük yerlerde kendini iyi hissetmesi durumu. benim gibi bu durumdan hoşnut olanlar için asosyal ve içine kapanık insanlardır denmiş. içine kapanıklık nispeten doğru ama asosyal olmadığımı net bir şekilde söyleyebilirim. belki de aslında ihtiyacım olan şey asosyal olmaktır kim bilir. ve minik kare bir oda, kare eşyalar, başkasının sığmayacağı kadar dar bir alan. küçücük yer, kocaman özgürlükler.

    küçükken birçoğunuz gibi ben de kardeşimle aynı odayı paylaşırdım ve kendimle kalmak istediğimde masanın altına girerdim. çok büyük gelirdi masanın altı, yastıklardan sadece beni çevreleyen bir ev yapardım. bazen elbise dolabına girer otururdum. anneannemin evini çok severdim ama büyüklüğü beni rahatsız ederdi, neyse ki çok ağaç vardı bahçesinde. ağacın üstünde değilsem mutlaka birinin altında kendime topraktan bir sınır belirlemiş oraya oturmuş bulurlardı beni, ya da kümeste. en sevdiğim oyun saklambaçtı mesela, kuytu yerler bulmanın en güzel yoluydu bu ve o yeri bulunca sobelemek için bile çıkmak istemezdim bulunduğum yerden. şimdi de nefes almak istediğimde evin en kuytu ve karanlık yerine gidip birkaç dakika da olsa kendimi geniş yerlerden olabildiğince sakındığımı fark ettim. bunun bana ne kadar iyi geldiğini anlatmamın imkanı yok. tutkunu olduğum uçsuz bucaksız denizlerde, bitmesin dediğim kocaman ormanlarda, uçaktayken dünyanın büyüklüğünü gözüme gözüme sokan gökyüzünde kendimi ne kadar iyi hissedersem hissedeyim hiçbiri o masanın altı, dolabın içi, ağacın kovuğu ya da karanlık küçük bir kiler kadar bana iyi gelmiyor. sınırlar da sadece bu anlarda beni ben yapıyor.
  • sadelik seven insan işidir. rahatlık ve huzur getirir.
  • depremden sonra bunun olması gerektiğini daha iyi anlamış olmamız lazım.
hesabın var mı? giriş yap