• 49. antalya altın portakal film festivali kapsaminda izledigim ali aydin filmi.

    --- spoiler ---
    filmde iki ana hikaye var: basri'nin oglunu arayisi ve basri'nin cemil'le olan iliskisi. basri oglunu 90'li yillarda kaybetmis bir baba ve ayni zamanda epilepsik bir tren yollari calisani. film bir yandan faili mechul cinayetleri konu alirken, bir yandan da basindan itibaren izleyiciye "adalet nedir"i soruyor. bu acidan film rashomon ve a separationfilmlerine selam cakar.
    --- spoiler ---
  • "en suskun baba
    ‘küf’ ve ‘küf’ün babası sessiz ve edilgen bir yol seçerken, edebiyat daha aktif. ahmet büke’nin kurşun deliklerini kapamak isteyen öyküleri, murat uyurkulak’ın lağımları patlayan, üzerinden ekşi kokular yükselen ülkesi, isyan, ironi ve devinim yüklü…

    **
    çocuklardan sonra ‘baba’ analizi ile devam edelim. 2002 tarihli ‘hiçbiryerde’ filminde, zuhal olcay’ın canlandırdığı karakter, kayıp oğlunu arıyor ama ısrarla politik olmayı, eşinin politik geçmişine rağmen böylesi bir tavır almayı reddediyordu. sadece oğlunun hayatta olduğuna dair inancına sığınıyor ve gün geçtikçe sanrılara kapılıyordu. evet, sesi, altın portakal yarışmasında yer alan ‘küf’teki kayıp oğlunu arayan babadan, ercan kesal’ın canlandırdığı karakterden, daha yüksek çıkıyordu ama eninde sonunda, her ikisi de birey ve devlet çatışmasında eziliyor, hakkını yeterince arayamıyor, büyük ve yankılı bir çığlık atamıyordu.

    ‘küf’ün babası ise bu topluma dair okumalara fırsat tanıyarak, toplumdaki suskunluğa, kaderciliğe, tepkisizliğe vurgu yapıyor. çocuk eşittir toplum, baba eşittir devlet denklemini biraz bozarak babayı da bu topluma mal ediyor. bu acıya karşı çare ise, her gün haberleri dinlemekten, günde iki kez dilekçe yazmaktan ve pasif, yine kaderci bir intihar yolunu seçmekten öteye gidemiyor.

    ‘küf’ ve ‘küf’ ün babası bu kadar sessiz ve edilgen bir yol seçerken, son dönem türkiye edebiyatı keskin bir bıçak gibi cümleler kurabiliyor. ahmet büke’nin kurşun deliklerini kapamak isteyen öyküleri, murat uyurkulak’ın lağımları patlayan, üzerinden ekşi kokular yükselen ülkesi, isyan, ironi ve devinim yüklü…
    ‘küf’ 2012 türkiye’sinin temsilini ‘doğru’ bir şekilde yaparken, bu kabullenme ile yüzleştiriyor. kabullenmelerin sonunun gelmesine dair umudun; küflenen davaların, küflenen kemik sandıklarının açılması; faillerin, meçhullerin ve cesetlerin gün ışığına çıkartılıp bu toprakların artık havalandırılması gerekliliğinin altını çizmek ise biz yorum katanlara kalıyor. "
    ceyda aşar/ sinemamuzik.com
  • 53. selanik film festivali'nde juri ozel odulu olan gumus iskender'e deger gorulmus. http://tiff.filmfestival.gr/…&page=1077&newsid=1730
  • allah gibi. her yerde.

    masada unutulan bardağın dibindeki kahve tabakasının üstünde; tezgâhta kalan yoğurt tabağının kenarında, evin güneş görmeyen köşesinde; buzdolabında az beklemiş kaşarın kenarında. içimizde. aklımızda, hissimizde.

    çürümüşlüğü hissediyor musunuz? tehlikenin farkında mısınız? what if god was not one of us but küf?
  • 32. uluslararası istanbul film festivali'nin “sinemada insan hakları” bölümünde face ödülü* için yarışacak olan ali aydın filmi.
  • los angeles türk film festivalindeki gösteriminde çok beğenilmiş ve rob nilsson tarafından övgüler almış film. özellikle 'izleyiciye müdahale etmeme ve ikna kaygısı içermeme' tespiti çok önemli bence. ayrıca filmi 'oscar'a aday olmalıydı' diyerek övmüş ama son töreni izlememiş anlaşılan ))
    "filmi sade ve güçlü bir eser olarak niteleyen nilsson, filmin, ''izleyiciye müdahale etmeme, ikna kaygısı içermeme'' gibi özellikleri bakımından, kendisine dostoyevski ve tolstoy'un tarzlarını hatırlattığını belirtti." http://www.sabah.com.tr/…/kuf-oscara-aday-olmaliydi

    ayrıca newyork'ta düzenlenen 'new directors/new film' moma'ya seçilmiş. http://newdirectors.org/film/kuf

    ve son olarak 32. uluslararası istanbul film festivali'nde 'sinemada insan hakları' ve bu yıldan itibaren seyfi teomanadına düzenlenecek olan 'en iyi ilk film' bölümlerinde yarışacak.

    başka işi gücü olmayan k u f k e d i s i yattığı yerden bildirdi efenim. saygılar.
  • istanbul film festivali'nde gösterilen sinema filmi. ben bu filmi pek sevemedim. film son 20 dakikasına kadar öyle yavaş akıyor ki. bu yüzden biraz sabırlı olmak lazım. ben değildim maalesef. gerçi filme haksızlık yapmak istemem.

    --- spoiler ---
    basri'nin oğlunun kemiklerini aldığı sahne, insanı bir düşündürüyor. insanın içini bir cız ettiriyor. çünkü filmin hikayesinin o kısmı gerçek. ancak başlardaki kısmı, suç ve ceza hikayesi, yani kurmacası çok da samimi gelmedi.
    --- spoiler ---
  • 32. uluslararası istanbul film festivali sinemada insan hakları kategorisinde yarışacak olan film. hikaye ve oyunculuk çok etkileyici, planlar güzel ama tam adını koyamadığım bir eksiklik vardı filmde. yönetmenin eline emeğine sağlık, bundan sonraki filmlerin çok daha iyi olacağına şüphem yok ancak biraz karaktersiz buldum filmi, yönetmen fazlaca nuri bilge ceylan etkisinde kalmış sanırım.

    not: gösterim sonrası seyircilerden birinin söylediği "ercan kesal yemesin, içmesin, uyumasın, sadece film yapsın." cümlesine tüm hücrelerimle katılıyorum.
  • filmi dcp formatta gösterecek salon bulamadığı için gösterimi ertelenmiştir. sektör artık canavarlar sofrasına döndü türkiye'de. bilet satamayacağı öngörülen filmlere- aldığı ödüllere bakılmaksızın- şans verilmiyor.
  • izlediğim en iyi türk filmlerinden biri. ercan kesal'ın varlığı ve oyunculuğu bambaşka. filmin en etkili yanlarından biri (ali aydın'ın başarısı) melodrama bu kadar kolay kayabilecek bir konuya hayatın tüm sertliğiyle bakabilmesi.

    --- spoiler ---

    ercan kesal'ın sara krizi geçirdiği sahneyi uzun süre unutamayacağım sanırım
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap