• bir nüfus cüzdanının ve tahtadan yapılmış bir kutunun bazen, bazı insanlar için ne kadar kıymetli olduğunu gösteren, ercan kesal ve muhammet uzuner'in oyunculuklarıyla döktürdüğü, dün itibarıyla kadıköy moda sahne'de vizyona giren film.

    --- spoiler ---

    oğlunun kaybedilen bedenini arayan bir baba ile polis arasında geçen diyalog*:
    - bir derneğe üye misin?
    + arada garın lokaline giderim.
    - seçimlerde hangi partiye oy verdin?
    + hiçbirine. ben hiç oy kullanmadım.
    - niye?
    + bir sebebi yok.
    - bir sebebi yok diyorsun?
    + yok.
    - daha önce de gelmişsin bu odaya. benden öncekilerle ne konuştun?
    + aynı şeyleri. onlar bana hangi derneğe üye olduğumu, oyumu kime verdiğimi sordu. ben de size söylediklerimi söyledim.
    - sonra ne oldu?
    + aşağıya, bodruma aldılar.

    - niye yazıyorsun bu dilekçeleri her gün? niye yolluyorsun ankara'ya?
    + oğlum istanbul'u kazandı, gönderdik tabii. anası çok sevindi. üçüncü sınıfta bir anda ses seda kesildi. telefon mektup gelmez oldu. aradık. bulamadık. polise gittik. "oğlunuz hükümete karşı geldi" dediler. hükümete karşı gelmiş. bana desinler ki oğlun yaşıyor, burada. ya da desinler ki öldü. gideyim mezarını bulayım. biten otları temizleyeyim, başında dua edeyim.
    --- spoiler ---
  • ah basri, ahh.

    ne var biliyor musun? sessiz sakin, tepkisiz bekleyişlerin var. birileri bir şey söylesin diye, belki acını paylaşsın diye, o da olmadı bağırsın çağırsın diye, belki anlasın diye, ama en önemlisi seni farketsin diye, adım atamağa korktuğun o anlardan bahsediyorum, evet. küf gibi siniyorsun etrafına, ama en çok da kendi içine. dikkatli bakmayan göremez seni, kendin de dahil.

    bu filmi basri için izleyiniz. basri'nin birilerine ihtiyacı var. yoksa her yeri kaplayacak, her yeri. ah basri, ahh...
  • en ufak bir dalgınlığınızda, unutkanlığınızda ya da üşendiğinizde bunu dünyayı işgal etmek için bir fırsat olarak gören psikopat mikro varlıklar. nedir yani? tüm kahve fincanını ele geçirsen ne olur? ne olur?
  • filmden dikkatimi çeken bir sahne...

    --- spoiler ---

    son 18 yılını kayıp oğlunu bulma ümidiyle geçirmiş, bu uğurda binlerce dilekçe göndermiş, bu yüzden devletle başı beladan kurtulmayan , kayıp çocuğuyla ilgili bir haber çıkar diye devamlı radyodan ajansları takip eden, kısacası hayatının merkezine bu olayı koymuş tren yolu bekçisi basri, oğlunun kemikleri bulunduğu anlaşıldıktan sonra durumu kesinleştirmek için istanbul'da dna testine tabi tutuluyor. sonucu, ayak üstü kendisine açıklayan görevli, son derece soğuk bir sesle, dokuların bulunan kemiklerden biriyle örtüştüğünü, (sanki ne bileyim yapılan bir alış-veriş sonrası para üstü uzatırmışcasına) cenazeyi morgdan alabileceğini söylüyor ve akabinde oradaki banko görevlisiyle ''akşam şuraya mı yoksa buraya mı gidelim'' gibi günlük bir sohbete dalıyor. bence bu sahne hayatı, içinde yaşadığımız düzeni son derece iyi anlatan bir sahne olmuş. bir yanda oğlu aniden ortadan kaybolan ve on sekiz yıldan bu yana haber alamayan, bu konuda devletten alabildiği ''oğlun hükümete karşı geldi.'' gibi son derece korkunç bir yanıt olan acılı bir babanın o an içinde bulunduğu durum, diğer yanda da işleyişi bir makineyi andıran, karşısındaki ''insanı'' sadece halledilmesi gereken bir işten ibaret gören düzenin kendi seyrinde acımasızca işleyişi...

    --- spoiler ---
  • 49. antalya altın portakal film festivali kapsaminda izledigim ali aydin filmi.

    --- spoiler ---
    filmde iki ana hikaye var: basri'nin oglunu arayisi ve basri'nin cemil'le olan iliskisi. basri oglunu 90'li yillarda kaybetmis bir baba ve ayni zamanda epilepsik bir tren yollari calisani. film bir yandan faili mechul cinayetleri konu alirken, bir yandan da basindan itibaren izleyiciye "adalet nedir"i soruyor. bu acidan film rashomon ve a separationfilmlerine selam cakar.
    --- spoiler ---
  • haberdar olduğum andan beri izlemeyi iple çektiğim bir film idi. aylar sonra da olsa, bu isteğimi hafta sonu moda sahnesi sayesinde yerine getirebildim.
    taşra gerçeklerini-sıradanlığını-yalnızlığını ve ülkedeki faili meçhul problemini çok yalın bir biçimde dile getiren film. filmin küçük oyuncu kadrosu muhteşem oluşturulmuş.
    ercan kesal'da öyle gözler ve bakışlar var ki; içinde bulunduğu duygular ve durumlar için cümle kurmasına gerek kalmıyor. ayrıca, muhammet uzuner, ortalama bir taşra bürokratını harika yansıtmış.
    bir de tabii ki (bkz: tansu biçer)...
  • filmi dcp formatta gösterecek salon bulamadığı için gösterimi ertelenmiştir. sektör artık canavarlar sofrasına döndü türkiye'de. bilet satamayacağı öngörülen filmlere- aldığı ödüllere bakılmaksızın- şans verilmiyor.
  • haberini okur okumaz sözlüğe yazayım diye ortama daldığım filmdir. ama meraklısı çokmuş, benden önce haber verenleri olmuş*.

    filmde doktorun* oyunculuğunu çok beğendim, tansu biçer'de rolüne çuk oturmuş.
    filmin çekimleri ise belemedik'te yapıldı, venedik'ten ödülle dönmesini bekliyoruz.

    peşin edit: evet henüz vizyona girmedi, malum ortamlarda da bulamazsınız, ben ham kayıtlardan* izledim
  • los angeles türk film festivalindeki gösteriminde çok beğenilmiş ve rob nilsson tarafından övgüler almış film. özellikle 'izleyiciye müdahale etmeme ve ikna kaygısı içermeme' tespiti çok önemli bence. ayrıca filmi 'oscar'a aday olmalıydı' diyerek övmüş ama son töreni izlememiş anlaşılan ))
    "filmi sade ve güçlü bir eser olarak niteleyen nilsson, filmin, ''izleyiciye müdahale etmeme, ikna kaygısı içermeme'' gibi özellikleri bakımından, kendisine dostoyevski ve tolstoy'un tarzlarını hatırlattığını belirtti." http://www.sabah.com.tr/…/kuf-oscara-aday-olmaliydi

    ayrıca newyork'ta düzenlenen 'new directors/new film' moma'ya seçilmiş. http://newdirectors.org/film/kuf

    ve son olarak 32. uluslararası istanbul film festivali'nde 'sinemada insan hakları' ve bu yıldan itibaren seyfi teomanadına düzenlenecek olan 'en iyi ilk film' bölümlerinde yarışacak.

    başka işi gücü olmayan k u f k e d i s i yattığı yerden bildirdi efenim. saygılar.
  • izlediğim en iyi türk filmlerinden biri. ercan kesal'ın varlığı ve oyunculuğu bambaşka. filmin en etkili yanlarından biri (ali aydın'ın başarısı) melodrama bu kadar kolay kayabilecek bir konuya hayatın tüm sertliğiyle bakabilmesi.

    --- spoiler ---

    ercan kesal'ın sara krizi geçirdiği sahneyi uzun süre unutamayacağım sanırım
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap