• 1962 yilinin guney fransasinda gecen, bol bol otobiyografik ogeler iceren andre techine filmi. 1994 senesinde karsisinda la reine margot (bkz: kralice margot) gibi bir filme karsin butun onemli cesar odullerini toplamisti*.

    les roseaux sauvages yabani sazlar anlamina gelir ve dallari incedir ve ufak bir esintiyle bile bukulurler, bu yuzden "cabuk bukulmek" ile ilgili ifadelerde kullanilir. filmin bas karakterleri olan dort gencin de yabani sazlar gibi tam da bukulme, degisme yillarini gosterdigi icin boyle bir isim verilmis filme.
  • gael morel denen şahaneyi gay rolünde izlediğimiz benim nezdimdeki en iyi techine filmidir. oyuncu ayna önünde ben ibneyim diye kendini ikna ederken all gayed up olmaz da ne olur..
  • çok çok güzel bir film. ayrıca bir başlık açılması da harika bu filme. dün gece mubi'de izledim ve bayıldım. arka fonda akan siyasal gerilim, ırkçılığı aşan bir aşk hikayesi ve cinselliğini hemcinsi üzerinden keşfeden ana karakterimiz...
    stéphane rideau ve gaël morel les roseaux sauvages dışında techine'in 2001 yapımı loin filminde de birlikte oynadılar. ımdb
  • çok uzun zamandır böyle samimi bir film izlememiştim dedirten bir film oldu. bütün karakterleri doğal, açık, gerçek. ve her birini izlemek ayrı bir keyif, andre techine 'nin estetik bakışı takdir edilesi ama kişisel favorim frederic gorny ve henry karakteri oldu. bir teen dramasında cezayir kurtulus savaşı, milliyetçilik, ergenlik ve kendini tanıma süreci nasıl da parça parça durmadan filmin hamuruna karıştırılmış, hem de en güzel fransa kırsalı görüntüleri eşliğinde.

    ve de müzik, elbette:

    https://www.youtube.com/…jfch82mili_pv&index=2&t=0s
  • siyaset, ergenlik ve aşkın iç içe geçtiği, gereksiz hiçbir sahne ya da diyaloğun olmadığı, öyküsü, oyunculukları ve çok boyutlu karakterleri muazzam bir film.

    --- spoiler ---

    film boyunca kendimi françois karakteri ile özdeşleştirsem de maite'ye inanılmaz bir sempatim oldu. filmin başlarında françois ile maite'nin bir partideki diyalogları harikaydı. maite rolündeki elodie bouchez'nin oyunculuğu çok başarılı.
    oğlanın ayakkabıcıda tüm aşk hayatını bir çırpıda anlatması ve karşılığında hiç bir tavsiye alamaması içimi dağlamadı desem yalan söylemiş olurum.

    sevgili françois, hangimiz bu soruyu kendimize sormadık ki?
    "what if another one comes along next week? it's awful. what will become of me?"
    ve maite'nin de dediği gibi sen tam olarak:
    "you're an immature, bourgeois faggot!"

    filmin sonunda burjuvanın marabaya olan aşkı karşılıksız kalırken, solcu kızı ülkücü oğlan kapıyor.*
    son olarak adagio for strings bazı sahnelere çok yakışmış ve fransızlar memleketlerinin coğrafyasını filmlerinde çok iyi kullanıyorlar.

    --- spoiler ---

    benzer sayılabilecek film tavsiyelerim:
    (bkz: was nützt die liebe in gedanken) (bkz: #133029413)
    (bkz: quand on a 17 ans) (bkz: #136012691)
    (bkz: ete 85) (bkz: #135849285)
  • 4 genç (1 kız solcu 1 oğlan sağcı 2 de ibne ) in bulunduğu sıkıcı izlemeyenin bir şey kaybetmeyeceği film.
  • bir ulusun varoluşunun gerilimi, karakterlerin genç kozalarından şaşkınlıkla çıkmaya çalışan yetişkin kimliklerinin keşfine fon yapılmış gibi hissettim.

    hazzı ararken çatırdayan bedenler ve yolunu şaşıran, birbirine teğet geçen duygular; sanki iki ülkenin yaşadıklarının özeti gibiydi.
    güvensizlik, endişe, utanç, gurur, sömürülme kaygısı, bağımsızlığın karşı konulamaz çağrısı, tüm bilinmezliği ve heyecanıyla özgürlük, arzunun vaadi, kararsız gelecek… dört gencin etrafında ama “ana vatan”ın dekoru ve kurgusuyla sunulmuş.

    bir fransız ya da cezayirli olsam eminim çok daha iyi hissederdim satır aralarını, ama bu mesafeden bile gerçekten etkilendim.
hesabın var mı? giriş yap