• s05xe08

    --- spoiler ---

    lostspoilertr.com'da yazan zaman çizgisine göre şunlar olmuş:
    1976
    - charlie pace doğdu.
    - benjamin linus ve babası rodger linus, adaya dharmalıların yanına geldi.
    - benjamin, çocukluk arkadaşı annie ile tanıştı.
    - benjamin, ormanda richard'la tanıştı.

    1977
    - locke'ın babası anthony cooper, sawyer'ın annesi ile tanışıp bütün paralarını aldı.
    - sawyer, babasının kendisini ve annesini öldürdüğüne tanık oldu.
    - sawyer, bunları yapan "anthony cooper"a mektup yazdı.
    - hurley reyes doğdu.
    - kate'in babası olarak bildiğimiz sam austin kore'deki askerlik görevinden döndü.
    - kate doğdu.

    1979
    - bir dönem locke'ın kız arkadaşı olan helen'a, onu çok sinirlendiren ve locke'la tanışana kadarda bu sinirinin geçmediği bir şey veya bir şeyler oldu.
    - orkid istasyonu'nun yapımı sırasında, çarkın olduğu bölüme gelindiğinde bazı tuhaflıklar oldu ve dr.candle daha fazla ileri gidilmemesi konusunda uyarı yaptı. zaman değişimi sırasında da faraday da oradaydı.
    - charlotte lewis doğdu.

    bizimkiler kampa geldiğinde tarih 1974, yani faraday'ın gördüğü 6 yaşlarındaki kız charlotte olamaz. 1977 yılında ise bizim hurley doğmuş (aslında horacle ye benzemiyo değil), 1979 yılında ise faraday hala dharma'da. yani bunlar en kötü ihtimalle 2 sene daha buradalar.

    --- spoiler ---
    edit:
    anhydra uyarısı ile imla hatalarını düzelttim.
    jhan2 dedi ki bunlar kesin değilmiş tahminmiş, ama benim için önemli olan charlotte'un doğum yılı, benjamin charlotte'u vurduğunda "charlotte lewis, bilmemne tarihinde doğdu ıvır zıvır demişti ama tarihi hatırlamıyorum sanıyorum o tarih 1979.
  • --- spoiler ---

    justin tv'de chat kısmında bu bölümdeki sawyer ile ilgili şahane bir yorum vardı; sawyer, kid rock olmuş! bir de adamın neden kirli sakal bıraktığı iyice anlaşıldı. gıdısı çıkmış. o gıdıyı saklamak kolay değil tabi. jack adada bile sinek kaydı gezerken sawyer üstad, kirli sakalını bi gram uzatıp kısaltmadan 100 günü geçirdi. o saçları yanlardan savura savura 7 yaşındaki mızıkçı veletler gibi yürüyüşü de üstüne bonus. ama adam iyi yalancı. ama bu kadar kolayca yalan söyleyip buna inandırması, yine de horace'ın ve dharma'nın ne kadar saf olduğunu iyice belli ediyor. sawyer bu adamları 3 sene boyunca keklediyse, benjamin bunlara ne yapmaz. yapmış da zaten.

    ben kafayı jacob'a taktığım için yine bu sönük bölümde ele gelen bazı verileri değerlendirerek bir kaç yorum yapayım.

    richard alpert'ın ölü olduğu bence de kesinlikle doğru. adaya gelen diriliyor ancak artık o noktadan sonra adanın bir parçası oluyor. lamp post'u anımsayalım. lamp post, c.s lewis'in kitap serisi narnia'daki bu dünyayla ömür dünya yani narnia arasındaki köprü idi. ada, bir nevi öbür dünya olarak görülüyor. yani ölünce öbür dünyaya gidiyorsunuz. ancak bu öbr dünya başka bir boyutta değil de dünya üzerinde olursa, işte orası lost adası oluyor.

    richard alpert, christian shephard, john locke bunların hepsi ölü. ancak jacob'ın bir farkı var. jacob ölü değil, sadece zamanın içinde aynen sawyer ve ekibin diğer elemanlarının maruz kaldığı zamanda sıkışmayı yaşıyor-du. jacob o evinin içinde sürekli olarak ada sınırları içinde zamanda gezebiliyordu. aslında bu bir mahkumiyet. birileri o evin içine o'nu hapsetmiş. o evden dışarıya çıkarsa eğer, muhtemelen ölecek. o ev, jacob için hem hayat hem de ölüm demek. jacob, john locke'a ''bana yardım et'' derken kastettiği yardım da aslında dharmachakra'nın yani frozen donkey wheel'ın çevrilmesi idi. nasıl ki bir önceki bölümde john, çarkı çevirince her şey normale döndü, aslında ilk seferde çevirdiğinde ve adanın tepetaklar olmasını sağlayan zaman kaymalarınını başlatttığında da, bu kez adanın içinde sürekli olarak zamanın içinde o evin içinde gezen jacob için, ilk kez çevrildiğinde normale dönmüştü. yani jacob da zamanın arasında sıkışıp kalmış birisi idi. geleceği ve geçmişi yaşadığı için, sürekli olarak zamanın içinde gezip durduğu için benjamin bile kendisine ''büyük adam'' diyor. sawyer'la konuşan richard alpert da muhtemelen sawyer her şeyi tek tek anlattıkça ''vay be herşeyi biliyo herif'' demiştir. ancak sawyer da bunları adanın içinde zaman mekan demeden gezerek edindi. richard ile jacob'ın bir farkı var; richard zaman gezgini falan değil. aynen locke gibi bir ölü. ama bu adamların dirilmesini de ''aslında ölüm falan yok..hepimiz cennete gideceğiz'' diyerek dinsellik kokan bir şekile açıklamaları çok basit olur. hatta şöyle bir şey de var; richard belki de ölü olduğunun bile farkında değil. the others adlı alejandro amenabar filmini anımsayın. alın buyrun the others. bilmem kaç sezon jin hadırs hadırs diye kafa ütülememiş miydi? buyrun size referans. alpert, kendisinin seçilmiş kişilerden biri olduğuna, ölümsüz olduğuna, ruhani biri olduğuna inanıyor muhtemelen. ram dass da zaten tanrının sevdiği kulu. yüce kişi demek değil miydi?

    jacob'ın böylece hemen herkes olma ihtimali yükseliyor. jack'in yaşlılığı bile olabilir. kate bile olabilir. zaten jacob'ı gören var mı? kendi var cismi yok. saç sakal desen vur jileti serdar ortaçtan bile çıkar. herkes olabilir. ancak adada olup biten her şeyi bilen kimse yok görüldüğü gibi. benjamin de o çarkı çevirdiğinde ne olacağını bilmiyordu muhtemelen. yoksa çevirir mi benjamin gibi cinlerin efendisi bir herif adadan şutlanacağını bile bile o çarkı? yer mi anadolu çocuğu? jacob, zamanların arasında sıkışıp kaldığı için ve o evden de çıkamadığı için gidip kendisi çeviremiyor o çarkı. birine çevirtecek. ama bakıyor görüyor benjamin son derece tırt, o çarkı kimin çevirebileceğine karar vermek için listeler yaptırıyor. jacob'ın listesi listesi diye ilk iki sezon dönen dolapları anımsayalım. adamlar sürekli olarak kazazadeleri gözleyip, aralarına girip raporlar tutuyordu. sonra bakıyor listelere ve görüyor ki bunu yapsa yapsa john locke yapar. john da zaten ben özelim güzelim diyerek havaya girdiğinden zaten ada için adı altında bir şeyler yapmaya çoktan razı. jacob adayı taşıycaz adı altında john'dan çarkı çevirmesini istiyor. git çarkı çevir demiyor. adayı taşı diyor. bir nevi bu olay kurbağa prens masalına benziyor. bir enayi gelse de beni öpse diye bekleyen jacob, neden o evin içine hapsedildi ve nasıl hapsedildi bunu bilemiyorum. bilsem zaten sadece kendime saklardım. yok ya dayanamaz söylerdim kesin.

    dört parmaklı heykelimizin bir mısır tanrısı heykeli olduğu, çarkı çevirenin soluğu kuzey afrikanın bağrındaki tunus'ta bulması ile birlikte bakıldığında adanın, atlantis veya mu bağlantısı daha da öne çıkıyor. eski mısır uygarlığının da atlantis battıktan sonra sağ kalan kolonilerin mısır'a gelip yerleşmesiyle kurulduğu iddia edilir. bu kolonilerden birisi de muhtemelen lost adasına gelmiş diye bağlayabilirler. ancak benim tahminim adanın eski medeniyetlerden birisinin kalan son kara parçası olduğu yönünde. heykelin horus heykeli olduğu ve horace ile bağlantısı olduğu söyleniyor.

    --- spoiler ---

    ekleme; richard alpert adadan çıkabiliyor evet. ancak ada dışında yaşayamaz. yani adanın içinde istediği gibi sonsuza dek yaşayabilir cennet gibi. ama adanın dışında varlığını devam ettiremez. adaya bağımlı ve adanın bir parçası denilerek bu kastedilmiştir. ancak bu adanın dışına çıkmasına engel değil. aynı şekilde christian shephard'ın da hastanede jack'e göründüğünü ancak konuşmadığını anımsayalım. ayrıca christian, john locke'a yardım etmediği zaman bunu john'a dokunamayacağı için değil, öyle olması gerektiği için yapmadı. yani bu ölmüş olanlar hayalet değiller. baya bildiğin yeniden hayata gelme. budizm'de de zaten reenkarnasyon ve hayata yeniden gelme inançlarıyla oldukça paralel görünüyor. zaten dizinin içindeki çoğu olay budist adetleriyle ve öğretileriyle son derece uyuşuyor. bu dirilme olayı da bunlardan sadece biri.
  • daha once yazildi mi emin degilim,

    --- spoiler ---
    ajira ucagiyla adaya geri donenler arasinda, 1977'de zaten adada bulunanlar diger yolcularla beraber sahile, 1977'de adada olmayanlarsa darma initiative zamanina dustuler. ben'in 77'de cocuk olarak adada oldugunu biliyoruz. bu nedenle ayni zaman diliminde ada uzerinde 2 ben linus olamayacagi icin sahile dustu. buradan benim cikardigim sonuc, 5. sezonun basinda gordugumuz cekik gozlu bebek sun!

    --- spoiler ---
  • --- spoiler sezon 5 bölüm 8 ---
    john locke dümeni cevirip adayi belirli bir zamana oturttuktan tam 3 sene sonra jack ve saz ekibini adada tekrar görmekteyiz. ada disina cikanlarin da ada disinda gecirdigi süre 3 seneydi, böylece farkli zamanlarda da olsalar adada kalan sawyer ve saz ekibiyle jack ve saz ekibi ayni sekilde yaslanmis durumdalar. bu durumun su an icin tek istisnasi tabi ki ölü john locke.

    --- spoiler sezon 5 bölüm 8 ---

    edit: october swimmer'in uyarisiyla bölüm numarasi düzeltildi.
  • --- spoiler 5*8 ---

    john locke'un zaman çarkını çevirip adayı 90'ların brezilya dizilerine döndürdüğü bölüm olmuştur.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---508

    manyetizmadır, uzay zaman paradoksudur türlü muamma meselenin bana mısın demediği faraday e charlotte un acısının koyup kafayı çizittirmesine şahit olduğumuz dizidir efendim. boş boş bakıyor garibim charlotte ın çocukluğunu görünce benjamin button gibi oldu yavrucak. ey aşk sen nelere kadirsin.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler s05e08 ---

    sanırım sawyer biraz büyük konuştu, üç yıl bir insanı unutmaya yeter derken... son sahnedeki bakısı hiç ööyle görünmüyordu zira..

    --- spoiler s05e08 ---
  • --- spoiler sezon 5 bölüm 8 ---

    dogan cocuk desmond olabilir diye düsünülse de, eger zaman akisi rayina oturduysa, yani disarda gecen süre ile adada gecen süre ayniysa, ki bu bölüm itibariyle ayni gözüküyor, bu sebepten dolayi yas itibariyle desmond olamaz. 96 yilinda desmond u askerde görüyoruz, o arada manastirda bir süre takilmis, nisanlanip evlenmek üzereyken vazgecmis durumda. tabi lost bu, hersey olabilir.

    --- spoiler sezon 5 bölüm 8 ---

    edit: october swimmer'in uyarisiyla bölüm numarasi düzeltildi.
  • bu sefer lost'u izlerken ilk defa diziyi kendi kendime bok ettim. kendime inanamıyorum. *

    --- spoiler ---

    sawyer richard'ın yanına geldi ya. dizilerde insanın izlemeyi en çok sevdiği şeylerden biri olan, izleyenin bildiği ama karakterin bilmediği bir şeyin o karaktere anlatılması anı. tam öyle bir sahne. konu da zamanda kayma. her an tüyleri diken diken edebilecek bir cümle çıkabilir sawyer'dan. dedim "aha anlatacak böyle böyle". tam sawyer konuşmaya başladı ki, beynimin hangi ipne noktasından çıktığını bilmiyorum ama bir anda "tüm bunlar senaryo, richard karakterini oynayan oyuncu da biliyor bunları aslında orda rol gereği şaşırıyor, tüm set ekibi orda falan filan" düşüncesi sardı beynimi. normalde bu düşünce, sinemada korku filmi izliyorsam, korkmaktan başka çare olmadığı sahnelerde, gözümü de kapatma huyum olmadığından, aklıma getirip neşelendiğim bir düşünceydi* * *. nereden çıktı, neden çıktı bu, ama o dakikadan sonra unutamadım arkadaş bu düşünceyi. bitene kadar hiçbir diyalog, hiçbir üç yıl öncesi sonrası samimi gelmedi. salak mıyım neyim ulan nasıl sinir oldum kendime sabah sabah.

    --- spoiler ---

    böyle sözlük. böyle piç ettim bölümü kendi kendime. lan yoksa oyunculuklar mı kötüydü de böyle hissettim? yok yok, ben salağım. şu anda farayay gibi "mık mık"lıyorum oturduğum yerde. *
  • --- s05e08spoiler ---

    sawyer dharma eşofmanı giyerek tokmakçılığına resmi bir boyut kazandırmıştır.. bildiğimiz gibi daha önce amatör olarak uğraşıyordu..
    sırasıyla, locke yakıp yıkarak, sawyerda bafileye bafileye adayı arşınlıyor efendim durduramıyoruz..

    ---s05e08 spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap