• savas dincelin sait faik hikayelerini tek basina oynadigi, her izleyeni sait faik fanatigi yapabilecek muhtesem oyun.oyunun sonunda bir izleyiciye sait faik bustu hediye ediliyordu.
  • "meraklısı için öyle bir hikaye" diye hatırladığım sait faik seçkisi, ki doğru hatırladığımı teyit ettim. 3 kez seyretmiştim 2 ayrı sezonda. savaş dinçel bir yanda, sait faik öbür yanda. az bulunur birliktelik, şanslı olanlardanım seyredebildiğim için.
  • son zamanlarda kendime verdiğim en güzel hediye bu oyuna gitmek oldu diyebilirim.

    zira bendeniz, keresteci faik'in oğlu abasızoğullarından namı diğer mehmet sait abası yanık'ın mahdumu sait faik abasıyanık'a* hayran bir bünyeyim; arada sıkıldıkça, bazen sırf mutlu olmak için açar açar sait faik hikayesi okurum.* ''bundan kelli dünyada bir yazardan başkasını okuyamayacaksın, şimdi birini seç.'' deseler, ister dostoyevski darılsın, ister tanpınar kırılsın, ister kafka gönül koysun, hiç düşünmeden sait faik derim. inanırım ki bu yazmasa-deli-olacak -hoş yazsa da deli- ademoğlu, adeta allah'ın bizlere bir lütfu olarak yazsın da alemi zevkten dört köşe etsin diye yeryüzüne gönderilmiş. böyle bilip böyle sevmişimdir sait faik'i.

    hal böyleyken bu oyun 2 saatlik damardan bir mutluluk serumu oldu benim için. eminim merhum savaş dinçel'den ve onunla macit koper'in kurgusuyla izlemek çok daha başka olacaktı ama savaş abi'nin gidişinden sonra hiç sahnelenmese bu oyun elbet daha fena olurdu diye düşünüyorum. zaten şu anki naşit özcan yorumu da gayet doyurucu. oyunun içine çok iyi giriyor. (özellikle yüzünü görmediği kadına attığı tiradda ve suya oturmuş sarhoşu oynadığı kısımda.) tek eleştirebileceğim kısmı seyirciyi biraz fazla zorlaması oldu diyebilirim. bırak hişşt sesi çıkarmasın kimse çıkarmıyorsa. bırak sait faik'in dediği gibi 'fena' olsun. yeter ki sen ekstaz halinden çıkma, çıkma ki seyirci de çıkmasın. bir de gözlerim panço'yu aradı ne yalan söyleyeyim; sokak sarhoşları, mezar taşları, gece bekçileri, atikali arabası, dostunu öldüren helvacı bile vardı amma panço'yu nafile aradı gözlerim...

    bu saydıklarım devede kulak elbette; sait faik evreni alabildiğine geniştir, ondan böyle kolajlamayla ya da belki sadece tek bir hikayesi alınarak bunun gibi yüzlerce oyun yapılabilir. üslubun, ifadenin, yorumun da dipsiz kuyu olduğunu düşününce ortaya çıkabilecek oyunları tahmin edemiyorum. salt düşüncesi bile heyecan verici. hasılı, ezcümle tiyatrocudan ricamdır, bir el atın şu hazineye be, olmaz mı?

    sezon bitmeden bir daha gideceğim bu oyuna mutlaka. maksat mutlu olmak değil mi?*
  • meraklısı için mükemmel bir hikaye..
    bir 'hişt' sesi duymak için gidin.
    naşit özcan'ın sahnede ne kadar büyüdüğünü, sadece hişt derken nasıl gözlerinin dolduğunu, ne kadar içten olduğunu görmek için gidin.
    mümkünse tek başınıza, yanlızlığınızı görmek için gidin.
  • ankara dt'de bu sezon izlediğim en güzel oyun! her şey mükemmeldi. en güzeli de koca salonda (şinasi sahnesi) bir dolu çocuk olmasına rağmen salondan hiç ses çıkmadı, herkes olabildiğince pür dikkat oyunu izledi.

    --- spoiler ---

    orhan veli'yi anlatırken erdinç doğan

    "yüz karası değil, kömür karası
    böyle kazanılır ekmek parası"

    şiirini okudu ve eminim salonda herkesin yüreği cız etti.
    --- spoiler ---
  • ağlayamayan insan huzursuzluğunda, sırtında kendi, yol alan bir delinin* hayatı çiziliverir oracıkta, sahnede.

    evet, gerçekten, hayatı ne aşk ne para ne başka bir şey, yalnız güzellik kurtaracak.
  • finalinde naşit özcan'ın bilet numaraları üzerinden yaptığı çekiliş sonrası sait faik büstünün bize çıkmasıyla annemin kendini sahneye attığı oyun olmuştur. savaş dinçel'in uyarladığı oyunu bu sezon naşit özcan sahnelemekte. tüm oyunu gözleri ışıl ışıl oynayan naşit özcan "yazmasam deli olacaktım" diye başlar ve döktürür: "bıraktılar beni kendi halime... benden ne iş, ne makale, ne konferans, ne ders istediler... beni öyle kabul ettiler... ben de oturdum ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için taşıdığım çakımı çıkardım, kalemimi yonttum. yonttuktan sonra, tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım... yazdım...yazdım...yazdım...yazdım!(...)"
  • naşit özcanın sahnenin tepesinden akıtılan yağmurun altında daireler çizip bir yandan da peşinde yürüdüğü hayali kadınla konuştuğu sahneyi görmek için bile milyonlarca defa izlenebilir.
  • gönül isterdi ki savaş dinçel'den izleyelim ancak olmadı, yetişemedik. ama naşit özcan da inanılmaz başarılı bu oyunda. sait faik'in duygusunu, samimiyetini çok başarılı bir şekilde yansıtıyor seyirciye.
    oyunu izleyen pek çok arkadaşım gibi tek izlemeyle kalmayacağım sanırım. kesinlikle oyunun sonundaki sürprizle alakalı değil bu. elbette olsa iyi olur tabi ama, sadece oyunu izlemek bile insanı mutlu ediyor, iyi ki gelmişim, iyi ki izlemişim dedirtiyor insana.

    son olarak;

    -hist!
  • izlerken insana ; sahneye atlayıp , hazır sait faik e cok yakın birini bulmusken soyle karsılıklı bir rakı içelim hissiyatı verdirir. hele orhan veli ile oturdukları bir sahne vardır; zor tutar insan kendini atlamamak için . ceker içine insanı .nasit babayla gidersiniz o zamanlara . resat nuri sahnesinde bu aralar . izleyiniz , izlettiriniz .
hesabın var mı? giriş yap