• kadin kisinin iliskisi olan adam kisi evliyse kadin kisinin adi direk metres oluyo. adam adam olarak kaliyo.
  • kadrolu fahise
  • bunların şişmanlarına da kilometres denir.
  • gunde en az uc tane, evliliklerin ne kadar zor yurutuldugu, bosanmalarin ne kadar cok oldugu, evli kalma suresinin ne kadar dustugu ile ilgili istatistik goruyoruz orda burda.

    geçimsizlik nedeniyle 2004 yılındaki boşanma sayısı aylara göre şöyle:
    ocak-------------6.656
    subat------------6.035
    mart-------------8.260
    nisan------------7.995
    mayis------------7.908
    haziran----------8.937
    temmuz---------7.040
    agustos---------1.483
    eylul------------10.835
    ekim------------6.554
    kasim-----------7.405
    aralik------------8.346

    sizi bilmem ama ben istatistik gorunce dayanamam dusunurum uzerine. bu bosanmalarin kaci severek ayrilanlardan?
    kaci maddi huzursuzluktan? kaci kaynana dirdirindan? kaci baska bir kadin yuzunden??...

    bu baska kadin mevzusu ise cok derin oraya girince cikamiyor insan; etigini, fatigini dusunmeden edemiyor nitekim iki ucu boklu degnek.
    kimse "yuva yikan kadin kocami ayartti" diye kandirmasin kendini, kimse "karisiyla mecburen evlenmis onu hic sevmemis beni seviyor" diye de kandirmasin kendini.
    yasiyoruz goruyoruz bin bir turlu ornegini hatta kendimizce istatistik gelisterecek kadar anilarimiz, duyduklarimiz, sir sanilan ama sir olmayan evlilik disi iliski hikayelerimiz var .
    kime hak verecegini sasiriyor insan. hatta bazen mangalda kul birakmayip akmasa da gurleyen namus timsalleri goruyoruz, sonra bi bakiyoruz.... goremiyoruz , haliyle onlara da guluyoruz. neyse...

    bir arkadasimin arkadasi ekolunden duyduklarimizi, arkadastan birebir duyduklarimizi, kendi yasadiklarimizi, 5 caylarinda cerez yaptiklarimizi bir kenara birakin gecen gun bir cafede otururken,
    arka masada bosanmis bir ciftin, bosanma sonrasi ilk bulusmalarinda yaptiklari konusmaya sahit olduk arkadasimla.
    kulak kesilmedik desem yalan olur ama zaten elde degildi kadinin aglamalarini duymamak.
    kadin aglarken bir yandan bizi de aglatacak kadar sarsici konusmalar yapiyordu ozetle soyle birseylerdi;
    "ben seni camlarda bekledim, ben yemegini defalarca isittim, ben o gun hava soguksa kocam usuyo mudur diye dertlendim,
    ben bunlari dusunurken sen baska bir kadinlaymissin, sen hayatinda bu kadar sarsildin mi hic, anliyorum deme imkani yok anlayamazsin!!!
    simdi ben burda bagiriyorsam da, agliyorsam da kimse bana dengesiz diyemez kimse, beni yargilayamaz. ben hayatimi bi yalandan arindirmaya calisyorum!
    seni unutmaya calisyorum! o kadini unutmaya calisiyorum! aylardir psikolojik tedavi goruyorum"....

    velhasil hos bir taniklik degildi arkadasimla benim icin. yurek paralayan evlilige olan inanca bir darbe daha vuran turdendi.
    bu tabi iliskideki bir tarafin cektigi acilar, diger kadini dusunuyorum da bu hikayede oteki diye gecen kotu kadin diye anilan yuva yikan kadini...
    cafede oturan bizler icin orada var olmayan cismini hayal edip, tiksinerek baktigimiz, eli asiftece goguslerinde, kirmizi dekolte bluzlu, siyah mini etekli, rofleli saclariyla ucuz bir kadin silueti.

    belki hakikaten oyle, belki hakikaten ucuz bir kadin, ama dostoyevski okurken hissedilen gelgitleri burda yasamamak elde degil,
    "bugun bir yuva yikayim" diye gune baslayan bir kadin taniyorsaniz eger durum degisir ama ben boyle bir tip tasavvur edemiyorum.
    hatta gozumun onune cafedeki aglayan kadindan daha da bicare , daha da asagilanmis, daha da cikmazda bir kadin geliyor. kime uzuleyim bilemiyorum,
    banane yahu ic kahveni kalk git de olmuyor, ilerde yasayacaklarima hazirlikli olmaliyim! simdiden tavir gelistirmeliyim! diyerek, bencilligime hizmet ediyor olsa da dusunmeye devam ediyorum.
    sonra donuyorum yine istatistiklere bakiyorum, rakamlarin zihnimde yarattigi resim ise mahkeme koridorlarinda siraya girmis kaslari catik evli ciftler aydan aya cogaliyorlar.
    hatta bir bakiyorum eylul ayinda patlama yasamislar koridorlara sigamiyorlar.

    sonra yine ikinci bir resim hatta bu sefer sesli, yaz ayinda balkonunu sinirle yikayan bir hanim ve sesli dusunce baloncugu
    "hele su yaz bir gecsin"
    velhasil eylul ayindaki patlamanin sebebi bu diye yorumluyorum "hele su yaz bi gecsin"
    bu laf oyle tek atimlik bir laf da degil yazsan roman yazilir ustune, kisaca bende cagristirdigi duygu ise su
    "hey gidi gunler ne umutlarla evlendim, omur boyu mutlu olacagima o kadar inanmistim ki, simdi hersey tepetaklak, ama ...hele su yaz bir gecsin duzelmezse bu sefer bitti....

    ve istatisikler gosteriyor ki yazlar bitiyor, yazlar geciyor, mevsim degisiklikleri hic bir iliskinin ilaci olmuyor eylul ayi geldiginde herkes yine koridorlara kosuyor.
    ama oteki kadinlarin yuzde 80 i "yakinda bosanacak benimle olacak" diye bir umut beklemede,
    peki bu istatistiklerdeki koridorlara kosan adamlar kimler anlamak mumkun degil.

    verilerden cikarimlar yapabilmek, hikayeler turetebilmek henuz evlenmemis ben icin bir oyun kadar kolay ve belki itiraf etmek gerekirse eglenceli,
    ama o cafedeki kadinin oyle dusundugunu sanmiyorum, cafedeki kadinin bu istatisiklere baktigini da sanmiyorum zaten.

    'oteki' ise oteki zaten, bizim hikayemizdeki yeri rukus giyimli kirmizi dekolte bluzlu asifte kadin,
    cok fena bu kadin coook...
  • güzel giyinirler, hoş kokarlar. nefis yemeklerle beraber mum yakıp sizi beklerler. gündelik hayatlarındaki diğer sorunları size yansıtmazlar, gülerek ve öperek karşılarlar. güzel muhabbet ederler, iyi sevişirler. gerçek olmayacak kadar güzeldirler, çünkü gerçek değildirler. bi metresim yok benim meselâ.
  • metres edinmenin çok para gerektirdiğini düşünüyorsunuz değil mi? ben de öyle sanıyordum. meğer öyle değilmiş. varoş bir semtte oturan ve asgari ücretle çalışan bir amcanın eşi ve çocuklarına harcaması gereken parayla çocuklu ve dul bir hatuna aynı mahallede ev kiralayıp diğer masraflarını da karşıladığını duyunca yuh amk demiştim.
  • zaten erkek bekar olsa adı metres olmayacak olan kadın.
    metres: evli bir erkekle nikâhsız yaşayan kadın, kapama, kapatma, zamazingo ( tdk sözlük)
  • garip bir kavram, ama kesinlikle içinde "cinsellik" barındıran bir kavram. öyle ya, bir koca ne diye kendi karısını bırakıp bir başka kadına gider ki (hemen atlamayın, türkiye'de yaşadığınızı unutmayın)? karısında bulamadığı her şeyi o "kadın"da bulduğu için.

    ülkemizde metresi olan erkeklerin -ki bunların çoğu kalantor tiplerdir- pek de aşk, sevgi gibi sebeplerden ötürü evlilik dışı bir ilişkiye girmeleri beklenemez, zaten çoğu metres de "karımı boşicam, seni alcam" lafının sallama olduğunu bilir. mutlaka bir arkadaş çevresi, pavyon gibi ortamlardan edinilir bu metres kişisi. ufak aşk oyunları, kaçamaklar derken ilişki rayına oturur ve erkeğimiz bu kadına ev tutar, dayar, döşer (bkz: garsoniyer). bir süre için kendi halinde giden metresli ilişki, bir yerden sonra er kişiyi zorlamaya başlar. hele adamın çoluğu çocuğu varsa ve bunlar artık hayatta neler olup bittiğini anlayacak kadar büyüklerse daha da zorlaşır. adamın kimi geceler nerde olduğu, şehir dışı seyahatlere ait yalanların kendisini göstermesi vs ile aile içinde bir kuşku büyür. aile büyükleri (abi, baba vs) konu hakkında bir şekilde haberdar olduklarında yapacak tek şey kalır; metresi postalamak.

    aklıma türk filmlerindeki sahne geliyor; temiz, akça pakça giyinmiş, mutlaka başötrüsünü bağlamış olan anne, yanına çocuklarını alarak metresin evine gider. metres kişi gecelikle kapıyı açar (malum orospu ya), kadın ondan kocasını bırakmasını ister, çocuk safça "bu teyze kim anne" der. metres ya harbiden kaşardır, "kocan beni seviyor, benim olacak, nıhahaha" der (bu lafın altında "ben kocana, senin veremediğin zevkleri veriyorum, senden daha iyi sevişiyorum, daha kadınım" gibi bir mesaj vardır) ya da metres herifi harbiden sevdiği için gözyaşları içinde "tamam, kocanı sana bırakıyorum" der (işte bu metres kesinlikle başrol oyuncularından biridir, kahramanıza aşıktır vs vs)..

    ben çayımdan bir yudum daha alır, metres, yani ikinci kadın olmayı göze almış kadının gücüne hayran olurum (hasta ruhlu muyum? belki)..
  • metresin mi var derdin var ozludeyisinin de tohumlari iste bu basligin altinda nemlenmistir. metresi olan bir erkek, ya da metresli bir kadin sehrin sokaklarinda father brown gibi tetikte gezinmek zorundadir. giderek alisilan bir duygu olmasina ragmen restoranlarda, parklarda, favori barinizda her an karsiniza cikan tanidiklar computer oyunlarinda uzerinize atilan korkunc yaratiklar gibi pesinizi birakmayacaklardir. bu gibi durumlar icin tabii ki en guzel cozum, metresinizi alip, arabanizla bir bag evine kapanmaktir.
    bag evi olmayip da metres edinmek dombililiktir.
  • daha önce beraber olduğu evli erkeğe, karısı hamile kalınca "boşarım de, kürtaj olsun" diyip kadının kürtaj olmasına vesile olup sonra o adamı terk edip başka bir evli adamla takılan(geçimini üzerlerinden sağlayarak tabi) ve o adamdan 4 kez kürtaj olup bunu büyük bir gururla telefonda karısına anlatan sonra da millete karısı da hala boşamıyor, ne gurursuz kadın diyeni var bunların.

    insandır beşer şaşar, aşk çok güçlü bir duygu ama metres oluyorsanız da bari başınız biraz öne eğik olsun evli olan kadına karşı, iyice mide bulandırmayın, fahişeliğinizin bir sınırı olsun derim ben nacizane.
hesabın var mı? giriş yap