• pek faydalı bir soundtrack' e sahip film. ama niyeyse müzik kullanımının ortası yok, ya alıp götürüyor müzik, ya da insan bazı sahnelerde müziksizlikten daralıyor. bir de istanbul' daki vapur sahnesinde bir hoş oluyor insanın içi, istanbul silueti filan... ama her şeyden önce, en önemlisi ömer şerif tabi ki... nasıl bakışları, duruşu, ifadesi var amcanın öyle... ışığı gerçekten doğudan yükseltiyor.
  • eric-emmanuel schmitt'in aynı adlı küçük romanından uyarlanmış, françois dupeyron imzalı, 2003 yapımı film. omar sharif, bu filmde hayatının rolünü oynamış, şelale gibi döktürmüştür. gayet tatlı bir öyküsü var filmin: 12-13 yaşında bir yahudi çocuğu olan momo, mavi sokaktaki arap bakkalla sohbeti koyultur. bakkal asılda arap değil, türk'tür. adı da ibrahim demirci...

    filme burun kıvıranları, dudak bükenleri anlamakta zorluk çekiyorum. aradığınız şey kusur ise bulursunuz. ayrıca, bir hikayenin her ayrıntısıyla bizi hoşnut etmesini bekleyemeyiz. sufi bir adamın kadınlar ve içki konusundaki esnekliğini tasvip etmeyebiliriz, fakat bu bir hikayede gündeme gelebilir. çünkü hayat çelişkilerle akar. dahası, dua ile, tövbeyle, günahla, sevapla, gerginlikle, gevşeklikle akar.

    yazar eric-emmanuel schmitt, enteresan bir abimiz. türkçe'de, mösyö ibrahim'den başka milarepa ve oscar ve pembeli meleği adlı kitapları bulunuyor.
  • filmdeki rue bleue* bana ünlü irma la douce filmideki paris sokağını anımsatmıştır.
  • güzel bir hikaye..bu kadar..fazla konuşası gelmiyor insanın ama bu kadar..ömer şerif in ve genç çocugun kusursuz oyunculuğu dışında iyi bir hikaye..tasavvufun anlatılması adına çok fazla şey bulduğumu kesinlikle söyleyemeyeceğim..ama "ben kuranımı biliyorum mutluyum" mesajları müslümanların aslında batı dünyasında bahsi geçtiği kadar temelsiz boş olmadıgı yonunde yumuşak göndermeler oldugu bariz..zaten boyle guzel bir yol hikayesinden tanıtım haricinde bir şey beklemek fazla alıklık olur..
  • süper roman süper film. izlemeyenlere tavsiye olarak filmi izlemeden önce, sadece bir günlerini bile almayacak kısa romanı okumaları.
    hemen hemen tüm kitap uyarlamarında oldugu gibi filmde de atlanan yerler bol tabikii. kitabın en güzel bölümlerinden biri "momo'nun annesi'yle karşılaşma sahnesi" fazla hızlı geçmiş. momo'nun babasının annesiyle neden ayrıldığı, yahudiliğin neden babasında eziklik yarattığı direk es geçilmiştir.
    --- spoiler ---
    oysaki annesi o bölümde gayet de bir çok şeyi açıklar: çok gençken babasıyla evlendiğini, onunla evlenmesinin sebebinin evden kaçmak oldugunu, aslında onu hiç sevmediğini, ama beraber yaptıkları cocuğu cok sevdiğini, sonradan başka bir erkek tanıdığını, babasının bu erkekten haberi duyunca onu evden attığını..
    bununla birlikte babasının ölümünden sonra monsiuer ibrahim'in yanına koşan momo, bu türk bakkaldan babası hakkındaki birkaç gerçeği daha öğrenir: musevi olan babasının ailesi, o daha küçükken nazi toplama kamplarında öldürülmüştür. ve babası kurtulmuş olmayı asla kendine sindirememiş, kendini hep suçlu hissetmiştir. kendini trenin altına atıp öldürümesi de işte bu sebeptendir. çünkü ailesi de ölüme trenle gitmiştir.
    --- spoiler ---
    ayrıca momo adeta bir junior mehmet günsür..acaip benzettim.*
  • müziği, rengi olan bir film. filmin giyindiği kıyafet seyircide "keyifli ve dingin bir film izliyorum" havası yaratmış. sinemada değil de, bir kış gecesi evde outurup izlenebilir kanımca. dışarda da kar varsa, şöyle rahatça uzanıp filmin paris ile türkiye arasında kurduğu kosmopolit esininden keyif alabilirsiniz. yapanın eline, filtresine sağlık!
  • dışarıdan,eğer kişi öküzse tabi, kuran propogandası olarak algılanabilecek fakat özü sözü çok farklı hafif yeşilçam kokan mis gibi film.neyin sesiyle anadolu fotoğrafları çok güzel uyuşmuş kesinlikle.sürükleyici mutlaka izlenmesi gereken bir film
  • gozlerim beni yaniltmadiysa omar shariffle momo turkiyeye gelip koye gittiklerinde koylunun motosikletinin plakasi 68 ile basliyor. filmin 1960larda gectigi goz onune alindiginda o zaman 68 plakasina sahip bir ilimiz olmadigini gormek mumkun.
  • orta sekerli naif bir sufi kahvesi, icindeki yol hikayesi ise kreması, köpüğü olmuş bu filmin..
  • müslümanlık üzerine, duru bir film. filmdeki asıl babanın durumu içler acısıydı, aradığını onca kitapta bulamadı. cilt cilt kitap okumak da insan olmaya, baba olmaya yetmeyebiliyor. temelsiz inşaat çökmez mi, hiç'in üzerine bir hayat kurulur mu? kuran-ı kerim, zaten öyle bir hazine ki, hangi an, neye ihtiyaç duyarsan onu yanıtlıyor sana. ömer şerif işte bu duyguyu verebilmiş, çok güzel oynamış, islamiyetteki dengeyi, suçlamaktan öte çevrene iyilikle karşılık vermeyi, gülümsemenin güzelliğini, hepsinden öte bir çocuk için yetiştiği ortamın nasıl belirleyici olduğunu vurguluyor film, ya da ben öyle algıladım. velhasıl ben beğendim monsieur ibrahim et les fleurs du coranı, dokundu, tuttu beni kolumdan, hafızama kazındı sahneler..
hesabın var mı? giriş yap