• mercan dede'nin "nar" adlı albümünde keman solo ve onu takip eden kanun ve klarnet soloyla süslediği harika eser.
  • endülüste rakstan alıp bağladığım arkın eseri.
    bu gece böyle gider mi?
    gider gider...
  • girişi harikadır. ayrıca mercan dede'yle tanışmama vesile olmuş parçadır.

    klasik kitapçıdayım, hızlı okuma teknikleriyle bir kitabın daha sonuna yaklaşırken çalan müzik dikkatimi çekiyor, tanıdık bir tasavvuf ezgisi gibi, fakat tasavvuf musikisi değil, garip bir tat.

    - abi bu çalan müzik ney?
    - mercan dede.

    sonra albümü* alıyorum, dinliyorum, ağzım açık kalıyor.
  • insanı kemalat ile tamamlayan cinsten, aşk ateşi anlamına gelen bir tamlama.
  • aynı seriden, daha makamsal ve daha bir komadan oturtanı için; (bkz: nar ı cem) *
  • aşk ateşi anlamına gelir. ayrıca nilgül’ün en sevdiğim şarkısıdır.
  • mine sultan ünver'in romanı. konu osmanlı döneminde geçmesine rağmen dili çok sade. başlarken bu kadar sürekleyici olacağını düşünmemiştim. elime almamla bitirmem bir oldu. dönemle ve mevlevilerin yaşamlarıyla ilgili bilgi alırken aşka aşık oluyorsunuz.

    --- spoiler ---

    yokluğun gizemi ve varlığın sırrı ondadır
    hiçliktir, yokluktur, daima varlıktır, adı aşk...

    şeyh galip

    --- spoiler ---
  • apple music hatırlattı, bir dönem dinlemişim bu şarkıyı.
    serin bir hikaye.
    hem uykum gelsin, hem kendi tarihime not düşeyim.

    iki yıl önceydi...
    yoğun bir günün sonunda, son randevuyu bekliyordum. son hasta, yani güçlü bey, her seansta biraz daha alışsa da yine tedirgin oturmuştu koltuğa. ilk tanışmamızda ‘dişçi koltuğu fobisi var bende’ demişti ve gerçekten soğuk terler döküyordu. ama onun üzerine epey yol aldık. artık son seanslardaydık. ben işlemler sırasında kısık seste de olsa müzik açarım çoğu zaman. o gün açmamışım, fark etmiş ve teklif ondan geldi:
    “bugün müzik yok mu, ben size açayım mı?”

    kabul ettik, o da farklı farklı sanatçılardan şarkılar açmaya başladı. açtığı şarkılardan biri de nilgül’e ait bu parçaydı: nar-ı aşk. nilgül’ün sesini ben de beğenirim ama çalışırken dinlemek için fazla hüzünlü geliyordu kulağıma. yine de seans bittiğinde hem ben hem işleme giren asistan onca şarkı arasından istemsizce bunu mırıldanıyorduk.

    akşam eve gidince ‘neydi o şarkı bir bakayım’ diye arattım, youtube’da çıkan videonun künyesini okurken bir an duraksadım ve gözlerim kocaman açıldı. söz müzikte hastamızın adı yazıyordu: güçlü arslan.
    seans sırasında dinlerken hiç bahsetmeyince (gerçi ağzı kocaman açık, dişinden tedavi olurken neyi nasıl anlatacaktı), aklıma bile gelmedi tabii ki. sonra o albümün aranjesini komple onun yaptığını okudum internette. kendisinin müzik aletleri üretip ihraç ettiğini biliyordum ama bestekar olduğundan hiç söz etmemişti.

    o gece bu şarkıyı belki on kez baştan dinledim. bazı cümleleri benim hayatımda da bir döneme temas ediyordu ve bu yüzden etkilemişti ama onun ötesinde onu bunları yazmaya iten olaylar canlandırdım ben kafamda. kendi kendime oscarlık düzeyde senaryolar yazdım yönettim, bonus olarak duygulandım. kendisi o halimi görse gülerdi belki.

    gece gece andım, şimdi nar-ı aşk marşı ve kapanış.
  • sayenizde keşfettiğim, hafif göksel baktagir çağrışımı yapsa da keyifle dinlediğim eser.
hesabın var mı? giriş yap