• bu hikaye öğretmeninden azar işiten, şamar yiyen ve sindirilen benzeri cansıkıcı durumlarla karşılaşanlarınkiyle hem aynı, hem de onlarınkinden birazcık farklı... bir kasabada, okula giderek muhtelemen biraz daha iyi koca bulacak, bir şans, kız meslek lisesinde okuyacak lisanslı nakış dikiş yapan ev hanımı olma olasılığı yüksek kızların, biraz daha mürekkep yalamış sayılacak, birinin yanına işe koştuğunda doğrudan salak muamelesi yemiyecek veya büyük şehre göç ederse yol işaretlerini kafası karışacak kadar çözebilecek oğlan çocuklarının gittiği bir okul...

    kaderine lanet okurcasına hıncını o kasabada öğretmenlik yaptığı okuldan ve çocuklardan alan bir öğretmen... sınıfta en dışa dönük, belki sosyal zekası daha yüksek bir çocuğun kafasını, yaramazlık yapıyor diye, duvara vura vura mahvedeceğinin bilincinde bir öğretmen... bir kadın... ne yapabilirim bu yoklukta demeyen, ne yapmayabilirim diyerek kaçış yollarına başvuran, ikide bir izin rapor...sıvışan bir öğretmen... üstelik o kasabanın yerlisi olan bir öğretmen... oradaki insanlara yakınlık duyması beklenecek bir insan... kendinden bir şey vermeyen, derslerde sınıfı terk edip öğretmenler odasında örgü ören bir öğretmen... lütfedip geri döndüğünde sınıf yerle bir diye herkesi sıra dayağından geçiren öğretmen... ve evet bulduğu sopayı beğenmeyip daha sivrisi yok mu, diye aramaya çıkan öğretmen... oysa kendi sivri topukları var bazı çocukların ayağında ayakkabı yokken... onları vursa ya kendi kafasına. ellerini nasıl kullanmaları gerektiğini öğretebilecekken, soğuktan donmuş tenlerini daha da kızartan, çocukların diliyle "pişiren" bir kadın... o sırada bekleyen bir suser ... sıra bizim suser'a gelince, "sen geç, şirin seni!" gibi iğrenç cümleler sarfedebilen bir korkak... vursana sıkıysa, ha? yapamaz, korkar çünkü, dışardan gelmiştir öğrenci, anasına babasına vereceği cevabı bulamaz... kendi kasabalısına vurur ama. kendisi bir şey bilmez, bilemeyene de apptaıııal diyen bir tür (hala kulaklarda nahoş bir seda). dışarıdan gelmiş öğrenciyi, eski okulundan öğretmenleriyle görüşmeye, ders notları, çalışılacak sorular almaya devam ediyor diye kıskanan, "senin o öğretmenin sana yeter di mi haaaa" diyebilen bir öğretmen... insanda ruhsal sorunlar yaratan cinsten, evet. yansıyan o sorunları karnede not düşürerek dengeleyen öğretmen... çünkü çocuk, içindekini dışarı yansıtmaya hırçınlaşmaya başlamıştır, bunun karne dilinde karşılığı arkadaşlarıyla geçimsiz, sosyal beceri: eh işte, idare eder olur... daha pekçok şey olur,

    ama nihayetinde hatırda kalan, nefretle ve tepkisellikle anılan gereksiz bir insan. hayal ürünü değil, gerçek; kimi kimden ayırdığı, kime neden böyle davrandığı şimdi bile tam çözülemeyen bir mahluk. şimdi, yazık denilen belki, ne biçim sorunları varmış, ne kadar da sıkışmış kalmış.. o gün ve bugün değişmeyen şeyse: kifayetsiz bir muhteris. bir zavallı. bu ülkede öğretmen olsun olmasın pekçok insanın bir yansıması.
  • unutmak gerekir.
  • her nefret edilen ilkokul ogretmeninin en sevildigi ogrencileri ve de her sevilen ilkokul ogretmeninin kendisinden nefret eden ogrencileri vardır.
  • beş yaşındaki bir çocuğa yazı yazmaktan önce, bastırılmayı, susturulmayı öğreten, ömründe ilk defa insan kayrılmasına, küçük rüşvetlere ve dayağa şahit olmasına sebep olan öğretmendir. bu yaştaki bir çocuğun psikolojik olarak ne kadar kırılgan olduğunu bilmez. okula gitme vakti geldiğinde beş yaşındaki bir çocuğun bacakları kitleniyor, olduğu yere acı içinde yığılıp kalıyorsa o öğretmen nefretten fazlasını hak etmiş demektir. umarım yattığı yerde huzur yoktur.
  • bizim zamanımızda* küme çalışması diye bir şey vardı. fizik mi kimya mı şimdi hatırlamıyorum* öyle bir şeyin deneyini yaparken kibritle bir ispirto ocağını yakmamız gerekiyor. ama hepimize öğretmişler işte, ateşle oynamamak lazım. biz de koyunmuşuz demek ki,korkuyoruz. her zamanki ben cengaverlik yapıp yakayım dedim ocağı. ancak kibriti söndürürken biraz fazla üflemişim,ocak da söndü. sevgili,pek muhterem* ilkokul öğretmenim en çirkin maskesini takınarak bana döndü ve tüm öfkesini çıkartırcasına "beceriksizler kraliçesi" deyiverdi. o 50 ben 9 yaşındaydım. haksız bir düelloydu. sustum,kaldım. ama unutamadım işte.
  • bir yerde rastladığım an tenhada kıstıracağım, ama yaşlanmış ve güçsüz haline bakıp bütün sabotajlarına rağmen içimde kalmış olan insanlık duyguları yüzünden sadece korkutup bırakacağım ruh hastası.kendisine emanet edilmiş minicik beyinleri yazı tahtasına hergün defalarca vurarak çalıştırmaya çalışan manyak.o yaşta içimizden fışkıran hayat enerjisini 5 sene içinde olabilecek bütün olumsuz duygulara çevirmeyi başarmış altın küre ödüllü psikopat.üstüne üstlük 'üstünüze başınıza dökersiniz bitlenirsiniz' diye o zamanlar okulda satılan tek içecek olan ayranı yasaklamış,yıllarca kuru simit yememize sebep olmuş ve bizi 3 yıllık ekstra kalsiyumdan da mahrum bırakmış insandır kendisi.belki boyum daha uzun olucaktı lan!?
  • sorunlu evliliğinin hıncını zavallı öğrencilerinden çıkarmaya çalışan, 8 yaşında yani ilkokul 2. sınıftayken beden eğitimi dersinde güldüm diye yüzüme tokatı yapıştıran ve 5 parmağının izini saatler boyunca yanağımda taşımama sebep olan şeref yoksunu, sözde öğretmen, gerçekte ise psikopatın ta kendisi olan şahsiyet.
  • erkek düsmani, kadin sempatizani bir ilkokul ogretmenim vardi.
    birgun sabah derse gelmemisti bu sahsiyet, bizde sınıfca bahceye cikmis kosusturuyorduk, sonra geldi bu herkes sınıfa girdi falan. basladı bu söylenmeye; ' ben size ben gelmediysem sınıftan cıkmayın demedim mi, bıdı bıdı '.
    tabi butun sınıf tahtada hocayı dinliyor. sonra bütün kızlar otursun dedi. hatunlar oturdu dayagi biz yedik. simdi ben bu hocadan nefret etmiyimde napıyım?
  • henüz ilkokul 1'deki bebeleri, abuk subuk ismini ezberleyemediler diye döven psikopattır.

    ayrıca aynı psikopat "tatbikat var" dendiğinde, babası asker olduğu için tatbikattan tek anladığı "tanklar, uçaklar" olan bendeniz gidip paltosunu almaya kalktığında "salak" diye kafama vurmuştu. meğer yangın tatbikatıymış anasını satiyim.

    bir de burnuma silgi parçası soktuğumda (bebeydim be ne var) doğal olarak bunu dışarı itmem gerekirken, bana "sümkür" diyeceğine "içine çek yut gitsin" diyen de bu orospuydu. allahtan o ara tesadufen annem okula gelmişti de hadiseye müdahale etmişti.

    neyse ki yalnızca 6 ay okumuştum o okulda. şimdi ne yapıyordur acaba, umarım acılar içinde bir hayatı olmuştur.
  • sınıfın en tembel ve aynı zamanda en güleç, gözlüklü çocuğu vural'ı ödevlerini yapmadı diye dövmeyi alışkanlık haline getiren öğretmendi. dayak veya sıra dayağı alışkanlığı yoktu, başkalarını değil onu döverdi. nasıl dövülür bir çocuk? karşılık veremeyen, vermeyi aklına bile getiremeyen bir çocuğa nasıl vurulur? insanın aklı almıyor..

    (bkz: hayvan mı terbiye ediyorsun)
hesabın var mı? giriş yap