• alfred adler'in " yaşamın üç önemli sorusu olan toplum, aşk ve meslek sorularına cevap veremeyip bir açmaza ulaşan, çoğunlukla şımartılmış prototipten gelen bir yaşam tarzına sahip olanlar" şeklinde tanımladığı kişilerdir.

    nevrozda her zaman gizli bir suçlama öğesi vardır. hasta ile her ne kadar ilgilenilirse ilgilenilsin, o yinede kendisini tahttan indirilmiş ve ilgiden yoksun bırakılmış gibi hissetmeye devam edecektir. bu hissiyatın sorumluluğunu ve suçunu başka birine yüklemek istediğinden, aslında çoğu zaman kendisinin de farkında olmadığı gizli bir öç alma arzusu ve suçlama içerisindedir. suçu ve sorumluluğu başkasının üzerine yıkma, suçlama ve intikam duyguları ile bir yandan insanlar ve toplumsal kurallar ile mücadele ederken öte yandan kendisini bu toplumdan soyutlayarak hiç girmediği bir savaşta galip olur. yani toplumsal aktiviteyi dışlayarak kendi doyumsuzluklarından biraz olsun kurtulur. ondan eylemleri için sorumluluk yüklenmesinden çok, bu sorumluluğun yönünü değiştirerek farklı kişi ya da faktörleri suçlaması beklenir. çünkü onlar katkıda bulunmaz, başkalarına yaslanırlar.nevrotik yaşam tarzında her zaman bir rakipten kuşkulanılır. bu genellikle ailenin bir üyesi ya da karşı cinsten biri olmaktadır.
    nevrotik kişiler yaşamın bu üç önemli sorusuna bir yanıt bulamadığından büyük bir doyumsuzluk içerisindedirler. bu doyumsuzluk içerisinde, kişi kendisini ne zaman bir açmazda bulsa, o zaman nevroz açığa çıkar ve hasta nevroz semptomlarını sırayla gösterir. bu onun savaşa girmeden galip çıkma stratejilerinden biridir...
    alfred adler nevrotiklerde görülen nevroz semptomları ile ilgili şunları söyler:
    " (...) bu semptomlar, nevrotiğin öz saygısını korumaya, kendisi ve başkaları önünde başarısızlığına mazeretler bulmaya yarar. bunlar aynı zamanda kendisine yeterince yardımcı olmadığını düşündüğü başkalarına karşı bir suçlamadır.(...) nevroz, bir miktar zaferi garanti altına alır ya da en azından yenilgi korksunu hafifletir.(...) şımartılmış prototipten gelen tüm nevrotik kişiler, toplumsal değeri olan herhangi bir şey yaptıktan sonra değil de yapmadan önce takdir edilmeyi beklerler.(...) bu gibi insanlar "vermeden almayı", "herşeyi karşılıksız almayı" ve "ya hep ya hiç" olsun isterler. sonuç çoğu zaman hiçbir şeydir.(...)genellikle nevrotik, organ eksikliklerinden acı çekmiş, çocukken şımartılmış ya da ihmal edilmiştir.(...)"
    ancak tüm bunların yanında adler, kuşkuya yer vermeyen bir açıklama da yapar:
    " her nevrotik, kısmen haklıdır."
    bununla kast edilmek istenen; nevrotiği bu davranışlara iten geçerli sebepler olduğu, ancak bu geçerli sebeplerin , gösterilen davanışlar için yeterli sebepler olmadığıdır.
  • asla çıkmayacağı bir yolculuk için sürekli olarak bavul hazırlamakla, içine yeni eşyalar doldurmak ve bazılarını da çıkarmak için bavulun fermuarını açıp kapatmakla, çıkmayacağı yolculuk için hazırlamaya çalıştığı bavulun içindekileri kontrol etmenin verdiği zevkle oyalanan kişidir der lacan.
  • "her insan psikolojik bütünlüğünü sürdürmek ve benliğinin değerini korumak amacıyla çeşitli savunma mekanizmaları kullanır. eğer bu tepkiler zorlanmalı durumlarla baş edebilmek için başlıca araç durumuna gelir ve uyum sağlanmasını engelleyecek oranda abartılırsa sağlıksız bir nitelik kazanırlar. böyle bir durumda nevrotik savunma mekanizmaları söz konusu olur.

    bir insan çevresindeki olayları sürekli yanlış yorumlamakta ise, çoğu kimsenin olağan karşıladığı durumlarda kaygıya kapılı-yorsa ve sorunlarını çözmek için çaba göstereceği yerde onları görmezlikten geliyorsa, davranışları nevrotik olarak nitelendirilir. ilginç olan yön, çoğu kez böyle bir kişinin kendisinin de, davranışlarının mantık dışı ve uyumsuz olduğunun farkında olmasıdır. nevrotik davranışlar, uyumsuz niteliklerine rağmen insanın dünyayı algılayışında önemli sapmalara neden olmaz ve ileri derecede bir kişilik bozulması yaratmaz. yaşamına nevrotik nitelikte davranışlar egemen olan insanlar genellikle kaygılı, mutsuz, çevreleriyle ilişkilerinde etkisizdirler ve suçluluk duyguları içinde yaşarlar.
    nevrotik davranışlar yerleşmiş bir kısırdöngünün ürünüdür. bu döngünün içinde sürüklenen insan, yetersizlik ve eksiklik duyguları içindedir; günlük ve olağan sorunları ürkütücü bulduğundan sık sık anksiyeteye kapılır; zorlanma durumlarını yen-mek için çaba göstereceği yerde türlü savunma yöntemleri kullanarak onlardan kaçınmak ister; kendi çıkarlarına ters düşen davranışlarının ve yedek çözüm yollarını görebilmesini engelleyen katılığının farkında değildir; benmerkezciliği nedeniyle yakın ilişkiler kuramaz; sorunlarını çözme çabası gösterememenin yarattığı suçluluk duyguları, yaşamında aradığını bulamama ve mutsuzluk varlığına egemendir. saydığımız bu belirtiler nevrotik çekirdeği oluştururlar. bir insanda nevrotik çekirdeğin tüm özellikleri birlikte bulunmayabilir ve nevrotik davranışlar bir kişiden diğerine oldukça büyük farklılıklar gösterebilir.

    nevrotik çekirdeğin özelliklerinin doğal bir sonucu olarak yaşanan "tehlikeye karşı aşırı duyarlık" kişiyi sürekli olarak diğer insanlardan destek aramaya yöneltir. günümüzde giderek daha sık yaşanan yarışma durumları korkunun daha çok artmasına neden olur. yenilgi gibi başarı da, getirdiği sorumluluklardan ötürü, kişide yetersizlik duygularına ve yeteneksizliğinin ortaya çıkacağı korkularına yol açabilir.

    nevrotik davranış özellikleri gösteren kişinin temel yaşam biçimi, günlük yaşamın sorunlarıyla uğraşmaktan çok, onlardan kaçınmaya yöneliktir. kiminde bedensel yakınmalar başarısızlıklara neden olarak gösterilir. tüm düşünce ve davranışlar, yetersizlik duygularıyla yüzleşmemeyi sağlayacak bir örüntü içinde daraltılmıştır. ne var ki, bu kaçınma davranışları, çoğu kez gelişimi engellediği gibi, zaten var olan güçlüklerin giderek pekiştirilmesiyle sonuçlanır.

    çok sayıda durumların tehlikeli olarak değerlendirilmesi algılamanın daraltılmasına yol açar. bunun sonucu, organizmaya ulaşan bilgiler kısıtlanır ve benlikle gerçeklik arasında bir uyuşmazlık ortaya çıkar. dolayısıyla, kendi davranışları gibi diğer insanların davranışlarını da anlamakta güçlük çeker. bir yandan kendi durumundan yakınırken, öte yandan bu durumu oluşturan nedenlere ilişkin bir içgörü geliştiremez. sorunlarının ve savunmalarının temelindeki nedenleri anlayabilse bile, kendisine güvenlik sağladığım sandığı davranış örüntülerini değiştiremez ve yaşamını geliştirebilecek daha etkili yöntemleri öğrenme imkânlarından yoksun kalır.
    tehlikenin sürekli varlığı ve algılamanın daralması, insanın tüm dikkatini kendi üzerine toplamasına neden olur. nevrotik davranış özellikleri gösterir. insan, sürekli olarak kendi duyguları, kendi umutları ve kendi sorunlarıyla ilgilidir. güvensizlik ve çaresizlik duyguları sonucu bir yaşam savaşı verdiği sanısında olduğundan, kendisini merkez olarak almanın gerekliliğine de inanır. tüm çabası, kendi bütünlüğünü korumaya yönelmiş olduğundan diğer insanlarla ilgilenemez ve onlara verecek pek az şeyi olur. yetersizlik duygularından kurtulabilmek amacıyla güçlü bir eş arar, ona tutunarak yaşamını güvenlik altına almaya ve bir anlam bulmaya çalışır. ancak bu umutlar da kendi yetersizliği sonucu düş kırıklığıyla sonuçlanır. kendi varlığında bulamadığı güveni çevresinden sağlayabilmek umuduyla başkalarının onayını ve desteğini sağlayıcı tutumlar geliştirir. ancak, böyle davranışlar diğer insanlar üzerinde yük yarattığından çoğu kez onların da giderek kendisinden uzaklaşmasına yol açabilir; dolayısıyla istenilen amaca ulaşılamaz ve güvensizlik duyguları bir kez daha pekiştirilmiş olur.

    nevrotik davranış özellikleri gösteren insan, kendisine ve başkalarına karşı sorumluluklarını yerine getiremediğinin çoğu kez farkındadır. kendine dönüklüğü ve diğer insanlara yönelttiği bencil istekleri, arada bir suçluluk duygularının da oluşmasına neden olur. bunlarla birlikte gelişen yetersizlik duyguları ve anksiyete, nevrotik insanın sürekli doyumsuzluğu ve mutsuzluğuyla sonuçlanır.

    yaşadığı olumsuzluklara rağmen bir insanın neden böyle bir yaşam biçimini sürdürmekte direndiği bir soru olarak ortaya çıkar. bu paradoksun varlığı, anksiyeteden "bir an önce kurtulabilme" isteğinin ve gerçek dışı tehlikelerin sürekli olarak algılanmasının bir sonucu olsa gerek. nevrotik eğilimli kişinin aşırı duyarlığı,
    zorlanma —> anksiyete —> kaçınma -> anksiyete döngüsünün pekiştirilmesi biçiminde bir nedenler zincirinin oluşmasıyla sonuçlanır. bu duyarlık giderek artar ve yalnız anksiyete yaratıcı durumun yaklaşmasıyla değil, böyle bir olasılığın bulunduğu durumlardan da kaçınma tepkilerine yol açarak, kişinin yaşam alanını giderek daraltmasıyla sonuçlanır.
    nevrotik insanın çocukluğunda doyum bulmamış olan sevgi ihtiyacı, yetişkin yaşamda iki önemli duygu örüntüsüne dönüşür:
    düşmanca duygular ve cinsel tutkular. çocuk kusurlu ana-baba tutumları sonucu sevgiden yoksun bırakıldığında, ebeveynine yönelik düşmanca duygular geliştirir ve bu duygu giderek yetişkin yaşamda da tüm dünyanın düşman bir çevre olarak algılan-masıyla sonuçlanır. nevrotik özellikler gösteren insanın en önemli sorunlarından biri, düşmanca duygularını denetim altında tutabilmektir. aranılan sevginin bir gün bulanabileceği umudu, insanlara duyulan düşmanlıkla çelişki durumundadır. düşmanca duyguların açıklanmasının sevgi umudunun tümden yiti-rilmesiyle sonuçlanacağını çocukluk yıllarında öğrenmiş olduğundan bu tür duyguları bastırmak zorundadır. geliştirmiş olduğu uysal ve onay sağlayıcı tutumlar, diğer insanların kendisini gerçek benliğiyle değil, bu tutumlarından ötürü kabul ettikleri inancını yaratır. böyle bir durum ise süregelen düşmanca duyguların daha çok pekiştirilmesiyle sonuçlanır.

    öte yandan, düşmanlığın kendisinden kaynaklandığını göremeyen ve bu duygunun çevresindeki insanlardan kendisine yöneltildiğine inanan insan, gerçek sevgi ve sıcaklıkla karşılaştığı durumlarda da bocalar. çevreden gösterilen yakınlığa kendi düşmanca duygularından ötürü karşılık veremediği gibi, böyle bir durumda, insanlara düşmanlık duymakta ne kadar haklı olduğu konusundaki inancı sarsılır ve yerini suçluluk duyguları alır. bu duyguları yaşamamak için, çevresinden yöneltilen olumlu tutumları ve yakınlaşmaları farkında olmaksızın bozar. burada, reddedilmeye karşı aşırı duyarlık önemli bir rol oynar. reddedilmekten korkan insan, en açık ve sıcak bir kabul gösterildiğinde bile reddedildiğini kanıtlayacak belirtiler arar, bulamazsa da yaratır. aşırı korunmuş ya da baskı altında yetişmiş bir diğeri ise, kendisine gösterilen yakınlığa, sömürüleceği korkusuyla karşılık veremez.

    sevgiye duyulan nevrotik ihtiyaç doyurulması güç bir cinsel açlığa dönüşebilir. çünkü sevgi ve cinsellik arasında bağlantılar vardır. sevgi, cinsel duygulara öncülük edebilir; bir insan yalnızca sevgisinin farkında olduğu halde, bu duygusuna eşlik eden cinsel duyguları da bulunabilir; cinsel istekler sevgiyi de birlikte getirebilir ya da bu duyguya dönüşebilir. bu tür geçişler iki duygu arasındaki yakınlığı ortaya koymakla birlikte, yine de birbirleriyle aynı anda görülebilen, birinden diğerine dönüşebilen ya da bir diğerinin yerine geçebilen iki ayrı duygudan söz etmek yerinde olur.

    sevgi ihtiyacının cinsel yoldan anlatım bulması, kültürel etmenlere ya da kişinin duygusal yaşamında doyum bulup bulmamasına bağlı olabilir. kimi insan bir diğer insanla ilişkiye geçtiğinde duruma derhal cinsel bir nitelik katma eğilimi gösterir, kiminde ise cinsel etkinlik normal bir ölçü içinde kalır. birinci gruptaki erkekler ve kadınlar genellikle bir cinsel ilişkiden diğerine koşan kişilerdir. yakından incelendiklerinde, bu kişilerin ne denli güvensiz ve korunmasız oldukları, bir insanla ilişki durumunda değillerse ya da görünürde böyle bir olasılık yoksa nasıl bocaladıkları kolayca gözlemlenebilir. cinsel dürtüleri ketlenmiş bazı kişiler ise çevrelerindeki insanlara ilgi duymasalar da sürekli baştan çıkarıcı bir tutum içindedirler. daha da ketlenmiş olan bazı kişilerde ise cinsel duygular karşı cinse yönelirse de gerçek cinsel ilişki yerini mastürbasyona bırakır.

    bazı insanlarda cinsel ilişki, cinsel gerilimleri boşaltmaktan öte bir anlam taşıyabilir ve diğer insanlarla tek ilişki ve yakınlık aracı olabilir. eğer bir insan başkalarıyla duygusal ilişkiler kurmayı bir türlü başaramazsa, cinsel beraberlik insanlardan sevgi alabilmenin ve onlara ulaşabilmenin tek yolu olur.

    kiminde ise anksiyete ve gerilimler için bir boşalım yolu olarak kullanıldığından, cinsel istekler sürekli pekiştirilir. ne var ki, her toplum yapısı cinselliğin duygusal ihtiyaçların yerini alabilmesine elverişli değildir. bu durumda, düşmanlık duyguları gibi cinsel dürtüler de baskı altına alınır ve bilinç düzeyine çıkamaz. duygusal açlığın cinsel isteklere dönüşmesi suçluluk duyguları yaratacağından, bu dürtüler doyum bulamayan bir id enerjisi olarak anksiyete kaynağı oluştururlar. dolayısıyla, böyle bir insanda yaşanan çaresizlik ve güvensizlik duyguları, baskı altına almayı gerektirecek aşırılıkta cinsel dürtülere ve düşmanlık duygularına dönüşerek süregelen anksiyetenin daha da artmasına neden olurlar." engin geçtan

    "artık, günümüzün tipik hastası belirgin bir arzusuyla çatışma içinde olan nevrotik birey değil, benlik kaybına bağlı özdeğer düşüklüğünü savunmacı çeşitli çabalarla yüksek tutmaya çalışan narsisistik bireydir. keza, artık hâkim patoloji arzunun babaerkil otorite tarafından bastırılmasının sonucu ortaya çıkan klasik nevroz değil; arzunun kışkırtıldığı, yörüngesinden saptırıldığı, ne kendisine tatmin bulacağı uygun bir nesnenin sunulduğu ne de tutarlı denetim formlarının sağlandığı modern bir psikopatoloji biçimidir." joel kovel

    "...sevgi arayan nevrotik kimse aslında çok az şey istemektedir; yani insanların kendisine şevkatli davranmalarını, öğüt vermelerini; onun kimsesiz, zararsız ve yalnız olduğunu, herkesi memnun etmek istediğini, kimsenin hislerini kırmak istemediğini anlamalarını ve takdir etmelerini beklemektedir. onun bütün gördüğü ve duyduğu budur. kendisinin duyarlılığının, birikmiş düşmanlıklarının, kesin isteklerinin kendi ilişkilerine ne derece müdahale ettiğini görememekte; başkaları üstünde yarattığı izlenimi ya da karşısındakilerin kendisine gösterdiği tepkiyi değerlendirememektedir." karen horney

    "nevrotik yaşam tarzı, şımartılmış çocuğun yaşam tarzıdır. böyle bir kişi, katkıda bulunmaz, başkalarına yaslanır ve ondan eylemleri için sorumluluk üstlenmekten çok, sorumluluğun yönünü değiştirmesi, başka faktörleri ya da kişileri suçlaması beklenir.
    nevrotik yaşam tarzında, her zaman rakipten kuşkulanılır. bu, genellikle ailenin bir üyesi, bazen de karşı cinsten bir kişi olabilir. nevrozda her zaman gizli bir suçlama öğesi vardır; hasta kendisini yoksun bırakılmış hisseder. nevrotik kişi, gizli bir öç alma arzusu ve suçlamayla, insanlarla ve kurallarla mücadele ederken, toplumsal aktiviteyi dışlayarak, doyumsuzluklarından biraz olsun kurtulur. doyumsuzluk, nevrotik kişinin karşılaştığı genel yaşama ilişkin sorunlar, çalışma ve aşkla yüz yüze geldiği zaman hazırlıksız olması gerçeğinden kaynaklanır." alfred adler - nevroz sorunları
  • hiçbir zaman hissetmemesi gereken hisleri duymuş ve kendisi için en sağlıklısı bu hisleri hiç hissetmemiş gibi davranmak olan canlı, insan, primat, varlık.
  • okurken çok keyif aldığım gürgen öz'ün ilk öykü kitabı.

    http://kitapbocegim.blogspot.com/…ik-gurgen-oz.html
  • 4 farklı öyküden oluştuğunu bildiğim halde bu öyküler arasında bağlantı kurarak beyin fırtınası estirmeme sebep olmuş kitaptır. ben de şöyle düşüncelerle baş göstermiştir:

    spoiler vermiyorum çünkü ilgisi alakası yok.

    -ohaa laaan erdem aslında zafer'miş. demekki arkadaşı ölünce kafayı yedi ama psikolog oldu. vay anasını...
  • kadıköydeki kitabevlerinde bulamayıp idefixten sipariş vermek durumunda kaldığım kitap.
  • dört öyküden oluşan gürgen öz'ün yazdığı kitabın en uzun ve en dikkate değer öyküsü. aynı zamanda kitaba da ismini veren. bu öyküyü okurken gürgen öz sanki beynimin içine girmiş de orada yankılanan kelimeleri sayfalara dökmüş gibi geldi. her ne kadar öyküdeki psikolog karakteri, başlangıçta hasta diyip ardından danışan kelimesini kullanarak bir tutarsızlık yaratılmış olsa da, ve psikolog terapi yerine sanki güzin ablalık yapıyor gibi bir role büründürülmüş olsa da, kitaptaki anlatım ağdalı, edebi, satırlarca süren betimlemeler ve sembolizmin dibine vuran benzetmeler yerine günlük dil kullanımıyla bir nevi kişisel gelişim kitabı okuyormuşum gibi geldi. kişisel gelişim kitapları okumayı sevdiğim için ben bu hissi sevdim. edebiyata önem veren ve detaylarla canlandırılan romanları tercih edene okuyucular ise biraz hayal kırıklığına uğrayabilir.

    kitabı almadan önce biraz içindeki duyguyu yakalamak isterseniz şuradaki alıntılara bir göz atın derim.
  • (bkz: nevroz)
hesabın var mı? giriş yap