• manileriyle büyüdüğün, aynı adı taşıdığın için seni "adım tadım kızım" diye seven, dünyanın en iyi kalpli insanının bu dünyadan gitmesidir. ağlayamazsın, ağlamanı istemediği için. her ölüm erkendir de onunki hepten acele olmuştur. konduramazsın.

    yıllar sonra biri ekşide bir entry yazar dedenin ölmesi başlığına, onu hatırlarsın. yine gözlerin dolar, yine düşünür, özlersin. bu böyle devam eder gider. ta ki torunlarının seni bu kadar sevdiğini görüp mutlu olana ve "ninem ne kadar da mutlu ölmüş" diyene kadar.
  • nerdeyse ailenizin bütün soyacağına şahitlik etmiş bir çınarın size ezberlettiği bütün duaları da beraberinde götürerek hayatınızdan göçüp gitmesidir.
  • yolda ayağı takılan yaşlıca bir teyzenin tam düşmek üzereyken omzunuza yapışması gibi, otobüste yerinden doğrulmaya çalışan bir teyzenin birdenbire elinize sarılıp sizden destek alması gibi, her daim kendini hatırlatandır. ninenizin çok uzaklara gittiğini sandığınız o yaşlı ruhunun, aslında çok yakınlara bir yere gözpınarlarınıza taşındığını anlarsınız böylece.
  • dinlenen her duada gözlerde zuhur eden rutubetin müsebbibi.
  • 1950 öncesi doğanlar eğer çok köklü bir aile mensubu değilse çile insanıdır. biz onların gördüğü yokluğun onda birini bile görmedik. hele de köyde buyumuslerse.. ben o yüzden ninelerin dedelerin vefatına ayrı bir üzülüyorum. pek farkında değiliz ama yaşadığımız cumhuriyeti ileri taşıyan nesiller.
  • ananemin yaklaşık 1 saat önce gerçekleştirdiği bir garip eylem.
    ölmek gerçekten çok garip, gizemli bazen de ürkütücü! sanki karanlık. belki de sonu kurtuluş; hiçbir zaman bilemeyeceğimiz azap veya ödüller yahut da idealar dünyasına ebedi bir adım. bir yolculuk. hiç bilmiyorum sözlük belki de sonsuz bir yok oluş.
    insan yaşamının sonucu olarak, çaresi olmayan nadide bir eylem. *

    başlık altında güzel şeyler yazılmış çokça tatlı anılar vs. yani ben şahsen nine dede sevgisi görmemiş bir insanım ve hatta bir nine nasıl sevilir bilmiyorum sözlük. bazen garipserdim bu durumu merak ederdim acaba ölürlerse herhangi biri ağlar mıyım diye, ağlamadım.. ağlayamıyorum. az önce öğrendiğim için ve o matem havasını solumadığım için sanıyorum böyleyim şu anda. ama annemin ağlayışını görsem kesin ağlardım, biliyorum.
    sanıyorum ki geçecek bu da birkaç güne, herkes normal hayatına devam edecek olması gerektiği gibi.
    çok tuhaf hissediyorum ve
    şimdi ne yapmam gerektiğini bilmiyorum sözlük,
    her zamanki gibi ilk olarak sana koşuyorum her acizliğimde, eksik hissedişimde.
    sen de bir şey demiyorsun ya, hoş.
  • yavuz bingöl'ün amacına ulaşmasıdır..
    (bkz: sarı gelin)
  • elim ayağım kırıldı sanki . ellerinde büyüdüm. çin virüsü nedeniyle 1 aydır hiç gitmemiştim yanına .

    son kez adam akıllı göremedim . amcam bakımını sağlıyordu. bir gece öncesinde söylemiştim geleyim mi diye gelme demişti ne olur ne olmaz diye . gitmedim , doğru mu yaptım kötü mü şuan ki psikolojim ile ayırt edemiyorum lakin içimde derin bir pişmanlık var .
    öğlen babamla telefonda konuştuktan yarım saat sonra kalp krizi geçirmiş. yarı felçli olduğundan kiloluydu ve yaşı 90 dı .

    mekanın cennet olsun , güzel boncuklu ninem benim ...
  • ananeme;

    bugün sıcak bir ağustos gününde dünyayı ve bizleri ardında bırakıp ebedi aleme göç ettin. bundan 4 yıl 4 gün önce de dedemi yani kocanı kaybettin, ne hikmetse kendinde aynı mevsimde aynı ayda toprağın bağrına düştün.

    senden bin kilometre uzaktayım ve seni en son 6 ay önce görebildim. bu lanet korona virüsünden dolayı cenazene de katılamıyorum ama dualarımı gönderiyorum. bu dünyada çektiğin sıkıntıları, acıları umarım öbür dünyada çekmezsin. toprak bütün acılarını, sızılarını, kederlerini, yorgunluklarını, kırgınlıklarını alır götürür.

    ağabeyinin kız kaçırmasından dolayı köyağalarının bir şerefsizliği dokunması diye seni küçük yaşta dedemle evlendirmişler. hem de şorikli diyip dalga geçtiğin dedemle evlenmişsin. nerden baksan 65-70 sene. söylemesi dile kolay.

    çalıştığı inşaatlardan hak geçmesin diye bir çiviye bile tenezzül etmeyen bir adamın karısı olarak yoksulluk içinde 6 çocukla geçen bir ömür. ve tam rahata erecekken de yemeyip yedirdiğin, içmeyip içirdiğin, giymeyip giydirdiğin 4 öksüz. kısacası doya doya yaşayamadan göçüp gittiğin bir dünya.

    depremin yardığı o kerpiç duvarlar artık daha ıssız daha da soğuk duracak. ellerinizle gece gündüz demeyip ördüğünüz duvarlar da artık kimsesiz ve daha da anlamsız.

    kırık camlı beyaz kapılar yüzümüze acısından açılmayacak, daha da kapanacak artık belki. hava geçiren o pencereler donmayı umursamayacak artık belki de. zaten bir tarafları hep yarımdı ama şimdi tamamen bitikler, kimsesizler, sahipsizler.

    allah’a şükrediyorum ki seninle de ilgilenmeyi ve senin de hayır dualarını almayı nasip etti. hastane odalarında ve evimizde sana da hizmet etmeyi nasip etti allah. yanında dururken, hastane koridorlarında beklerken hayatın ne kadar anlamsız olduğunu, insanın ne kadar aciz ve çaresiz bir varlık olduğunu anladım. gözlerinin içinden geçip giden acılarıyla tatlılarıyla dolu koca bir hayatı okuyabiliyordum.

    gözlerinden okuyabildiğim daha neler neler vardı da susuyordum üzülmemen için. doğru dürüst hayır görmediğin oğulların, umduğunu bulamadığın oğulların, hayal kırıklığı olan oğulların. yine de allah’a şükür kızların, baktığın öksüzler ve ben yanındaydık.

    yazları yanında hem tatlı hem acı anılarla dolu geçen bir çocukluk. zıplanılan divanlar, tırmanılan kayısı ağaçları, kırılan camlar ve neler neler... kısacası kaçınılmaz tek mutlak hakikat; ölüm.

    varlığının ispatı artık fotoğraflar, geriye kalan ise nerdeyse bir asırlık bir yalan. senden yüzlerce kilometre uzaktayım ve cenazene katılamıyorum. uyku tutmuyor, gözlerim sızlanıyor ve yalnızlığım. buraları okuyamazsın, zaten bilmezsin ki sen buraları da. sen toprağı bilirsin, çapayı bilirsin, bulguru kaynatmayı, biberi kurutmayı, tarhanayı dökmeyi bilirdin...

    allah kabrini nur, mekanını cennet eylesin. umarım ruhun da bedenin gibi rahata ve huzura kavuşur. kısacası; innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.
hesabın var mı? giriş yap