• kisaca diyor ki arkadas, nbc sozde aydin gozukmek icin ulkesine, milletine sovmuyor, ulkesini gidip de her daim yaladigi avrupa'ya sikayet etmiyor, akp'ye sovmuyor, o yuzden de entelektuel degil. aynen. ayni boyle devam edin.

    ben sunu anladim ki turkiye'de bir insanin sadece isini iyi yaparak sevilmesi begenilmesi mumkun degil. illa bir yerlere monte etmesi lazim kendini.
  • entry'i giren yazarın sadece kendi siyasi düşüncelerini desteklemediği için, buram buram rus edebiyatı kokan diyaloglar yazmasına rağmen ki; gogol'dan, tolstoy'dan ziyade dostoyevski gibi daha buhranlı, cansız diyaloglar kurmasına, tarkovsky gibi herkesin sanat için sanat yaptığını kabullenen yönetmenden esinlenmesine rağmen, entelektüel olmadığını savunması tamamen saçmalığın daniskası.

    ilgi çekmek için böyle komik şeyler yazmayın arkadaşım. gören de iki cümle kuruyorsunuz, entelektüel kelimesini kullanıyorsunuz diye sizi ciddiye alacak. sanatın devlet tarafından desteklenmesi ne zaman kötü bir şey olmuş? tarih boyunca hep böyle olmuş, sadece sinema bazında da konuşmaya gerek yok. bilmediğiniz kişiler hakkında yorum yapmayı çok seviyorsunuz. herkes sizin gibi düşünmeli yoksa onu karalayabilirsiniz. işte bu geri kafalılıktır.

    zamanında tır şoföru diye insanların burun kıvırdığı bir ahmet uluçay vardı. romantikleşmeye gerek yok ancak bu ülkenin sinema kültürünü yapmak için didindi, durdu. aynı şekilde şimdi ne kadar kaliteli insan varsa, aynı siyasi düşünceye sahip değilsiniz diye saldırın. bakalım nereye kadar gidersiniz.

    nuri bilge, orhan pamuk gibi isimler bu zamandan bağımsız insanlardır. insanlar 100 yıl sonra sizi hatırlamaz ama bu isimlerin filmlerini izler, kitaplarını okurlar. bir dönemi incelerken biraz daha geriden durup, tarafgir olmadan bakmak insanlara "entelektüel olmamak" olarak geliyor demek ki. daha iyisini yapabiliyorsan seni kim tutuyor be? yürü aslanım, boyunun ölçüsünü bi görelim. gerçekten sinirlendim.

    başlığı görünce önce arkamla güldüm, sonra bunu yazdım. böyle snoblarla muhattap olmak istemiyorum bile ama mecburen. :)

    edit:imla.
  • ahhahhahaa! cahilim demiyor da , nuri bilge entelektüel değil diyor.

    ya, asıl yılmaz güney kör kütük cahil, arabesk özenti, ibrahim tatlıses'in
    -o zaman moda olduğu için solculuk oynamıştır-
    solcusudur, işi gücü karı, kızdır.
    kadınların ağzını burnunu kırsın,
    devletin savcısını çocuğunun sünneti
    için izinli çıktığında öldürsün, vursun kırsın
    mafya gibi bir kişiliktir.
    ona cannes da verilen ödül de sinemasının büyüklüğünden değil;
    türkiye karşıtı her şeyi (pkk lılar, ermeniler, dinciler)kucaklayan
    fransa'nın teşvikindendir.

    asla nuri bilge ceylan gibi ülkesini koşulsuz değil,
    (benim yalnız ve güzel ülkem)
    -her bölücü gibi sadece güneydoğu'yu- koşullu sever; (nasıl solculuksa?)
    ama istanbul'un ayaklarının dibinden , viski baraklarından da ayrılmazdı.
    tıpkı bütün bölücüler gibi.
    biz tarihi buradakilerin %90 ı gibi okyarak yorumlu değil;
    bizzat yaşayarak öğrendik.
  • edit: başlık başıma
    soner bastiat nickli yazar başlığı açmıştı, kaçmış. yazarı savunan diğer entryler de uçmuş ne hikmetse.
    flood da vardı ama diğer tweetleri silmiş ilk tweet ss

    -----

    entelektüel, vikipedi'ye göre: zekâsını ve analitik düşünme yetisini mesleği gereği ya da şahsî amaçlarına erişmekte kullanan kişiymiş,

    başlığı açan yazarın entrysindeki tanıma göre ise "entelektüel kişi; şartlar ne olursa olsun gerçeği dillendirmek, içinde yaşadığı toplumun problemlerinden kendini soyutla(ya)mamak, haksızlıklara uğrayan nice bireyden yana kendini taraf olmak zorunda hissetmek ve hatta aktivizmi de içine alan etik bir temelden kop(a)mamak gibi temel bazı özelliklere sahip olmalıdır." denmiş.

    adam sanatçı ve sanatı ile açık açık fikirlerini ortaya koyuyor. belli ilkeleri var mesela tüm eleştirilere rağmen filmlerine aynı çizgide devam ediyor, duruş ya da fikir değişikliği denilebilecek bir açıklamasına rastlamadım. ilk entry'den ise etik temelleri yokmuş gibi bir anlam çıkıyor.

    nuri bilge ceylan için kendini toplumdan soyutlamış demek imkansız. hatta içinde yaşadığı toplumu anlamış ama toplum onu anlamıyor. bunu da çoğunlukla filmlerini izlemeden yorum yapılmasına bağlıyorum. oysa o anladığı toplumu da sorunlarını da net bir şekilde perdeye aktarıyor.
    (bkz: bir zamanlar anadolu'da)
    (bkz: ahlat ağacı)
    (bkz: kış uykusu)

    gezi'ye gelmesi ya da politik görüşünü alenen belli etmesi entelektüel olmanın şartıymış o da ilginç hatta muhalif olma şartı eklenmiş. ne yani hükümet mükemmelse ve eleştirmiyorsa ya da fikirleri uyuyorsa kültür düzeyi mi düşüyor? (fikirleri hükümetle uyuyor ya da uymuyor demiyorum yukarıdaki argümana bir cevap sadece)

    içinde yaşadığı şartlar ne olursa olsun gerçeği dillendirmek kısmına gelince seçim öncesi ülkedeki adaletsizlikleri, siyasiler dahil eğitim kültür düzeyini eleştiren filmi vizyonda, üstelik ohal devam ediyor aynı filmle kültür bakanlığı'ndan destek alması da ayrı ironi.

    kültür bakanlığı'ndan fon almışmış bu adamın desteksiz yaptığı çalışmalar var kendi anne babasını oynattı zamanında. biten filme alması etik değilmiş kısmını anlamıyorum alanım değil ödenek şartları neler o ayrı bir konu zaten.

    edit: resmen edit ahlaksızlığı oldu başta kenara kaydetme yerine yolladım editlerken ortasında telefon çaldı bu kadar oldu.

    yazsam çok şey yazılır da şimdilik diyeceklerim bu kadar hakim bey.

    tanım: katılmadığım ve argümanları ile öznesi çelişen önerme

    edit 2: aslında çok eski bir röportajında neden ideolojik konulara mesafeli kaldığı sorusuna da cevap vermiş, dün arayıp bulamamıştım bugün bulabildim.

    --- spoiler ---

    aslı selçuk: filmlerinizde insanın yalnızlığındaki olguya yoğunlukla yer verdiğinizi söylemek olası…

    nuri bilge ceylan: bunlar beni zorlayan, ilk gençliğimden beri acısını çektiğim konular. gençliğim yalnızlığın karanlık zindanlarında geçti sayılır. ama insanın toplumdaki yalnızlığı kadar evrendeki yalnızlığı da beni ilgilendiriyor. bu nedenle insanın varoluşunu kozmik bir boyutla da ilişkilendirebilmeyi isterim. belki bu nedenle hayvanlarla insanların ortak bir kadere sahip olduğunu hissettirmeyi deneyen detaylar koymaya çalışıyorum biraz. sosyal meseleler doğrudan ilgimi çekmiyor. güncellik de öyle.. zamanın acımasız geçiciliği karşısında hissedilen bir tür eziklik duygusu kendisini dayatıyor. dünyaya uçaktan bakınca, bizi ezen, üzen bir sürü mesele ufalır da insanı garip bir duygu kaplar ya, sanki herşey başka bir bütüne bağlıymış gibi birşey. sanki tüm bunlardan, tüm yaşananlardan çok daha hayati, çok daha başat birşeyler varmış gibi. sanırım, bende bu tür duyguların normalden fazla oluşu, beni ideolojik, güncel ya da zamana bağlı meselelerden biraz uzak tutuyor.

    --- spoiler ---

    2004 cumhuriyet gazetesi röportajı
  • yazarak ya da açıklama yaparak değil, film çekerek kendini anlatabilen bir insana yapılan adice bir saldırıdır. konuşmanın ve anlatmanın ötesinde filmler çekerek bu ülkeyi ve insanlarını kendi gözünden çok kere anlatmış ve söylemek istedigi her şeyi bu şekilde söylemiş olan birine "tarafını belli etmedi" vs. tarzı bir itham kocaman bir adiliktir.

    inanılmaz derecede zorlama olan bir yazı. samimiyetsiz ve mantıksız, sanki nbc'yi karalayacak bir şey yazayım ama ne yazsam mantığıyla yazılmış gibi. maillerine dönüş yapmadı, sette kavga etti ya da role seçilmedi hissiyatı veriyor yazan kişi. bu konuda hiçbir iddiası ya da kendini entelektüel gösterme çabası olmamış birine böyle bir saldırı hem hüzünlüdür hem de komiktir.

    siz de nuri bilge ceylan gibi anlatabilseydiniz kendinizi ve bu ülkeyi, konuşmanıza zaten gerek kalmazdı.
  • hayal kırıklığına uğradım... bunu savunanların ve arka çıkan ibişlerin netice itibariyle ceylan'ın filmlerine nüfuz edemediğini düşünüyorum. o kapasite yok maalesef.

    sürekli "entel" sözcüğüne yapılan aşağılayıcı vurguyla, daha kabul edilebilir "entelektüel" sözcüğünün en sonunda ceylan etrafında da tartışılması kapasitesiz sözlükçülerin evrensel değerleri ve evrensel simaları baltalamasıyla açıklanabilir ancak.

    filmleri hakkında akademik makalelerin yayımlandığı bir ortamda, benjamin, nietzsche gibi düşünürlerin metinleri üzerinden okumaların yapıldığı bir dönemde, "bu adam fotoğrafçıdır" ya da "entelektüel değildir" demek sığlıktır, diptir, ancak sözlükçü ufkunun bulunduğu noktayı özetler.

    not: politika senaryo ile yapılmaz. görüntü esastır. her film politiktir der godard, çünkü aslolan görüntüdür. politika ile söz arasında bağlantı kuran her insan sinemanın s'sinden bile anlamaktan uzaktır.

    christopher nolan izlemekten oluyor bunlar galiba. kafaları sulanmış gençler bunlar.
  • katılıyorum aslında. nuri bilge ceylan türkiye'nin klasik enteli olsaydı şimdiki yaptığı işleri yapamazdı. bu halka, bu insanlara bu kadar erişip algılaması ve yansıtması çok güç olurdu.

    ve ayrıca birileri var. bir aydın inanışı var kendince. ne acıklıdır ki bu insanlar nuri bilge ceylan'ın birilerine ulaşmaya çalıştığını sanıyor ve o ulaşmaya çalıştığı insanın profilini de kibirli bir şekilde fişlediği, hoşlanmadığı bir kesim olarak görüyor.
  • katılmadığım önerme. bunun da birkaç sebebi söz konusu:

    1) entelektüelitenin tanımına baktığımızda bu konuda en temel düşünürlerden antonio gramscinin ortaya koyduğu politik entelektüellik ayrımını ele alalım. türkiye için en mantıklı ayrımlardan biri bu gibi gözüküyor çünkü türkiye, siyaset alanında ve sosyal anlamda en kompleks toplumlardan biri. organik ve geleneksel entelektüel ayrımı şunu gösterir: organik entelektüel davasını savunan, gözlemlediklerine tepkisini gösteren ve bilgisini bu yönde kullanan entelektüeldir. geleneksel olan da belli bir dava savunusuna girmez. burada nuri bilge ceylan geleneksel entelektüel kategorisine girer. başlıktaki argümanın da bu tanımdan geldiğini düşünmekteyim.
    bu bahsettiğim ayrım önceki entrylerde geçen "sanat için sanat mı?" sorusu ile ilişkilendirilebilecek bir durum. bir entelektüelin organik olması ona kredi yüklemez, sadece toplum içerisinde politik ve sosyolojik anlamda belli büyük aktörler olurlar, yılmaz güney gibi. ancak geleneksel entelektüel bunları yapmıyor diye hiyerarşik olarak indirgenmemeli. çünkü aslında hiçbir entelektüel bunu yapmak zorunda değil. evet bu kompleks toplumda onca sorunu duyuran sanatçılar olması çok güzel bir hareket, her zaman böyle. ama sanat her zaman bu değil.

    2) sanat dünyası bu şekilde bir ikileme ayırabilmek için fazla kompleks, her çeşidiyle ve her paradigmasıyla edinilen, edinilmesi gereken bir bilgi kümesi olarak değerlendirilebilir. değerlendirilmeli de. 80ler sonrası türkiye sinemasında politik atmosferin topluma olan etkisiyle git gide sinemadaki organik entelektüellik sönmeye başladı, atıf yılmaz'ın epik filmlerini kesinlikle es geçemesem de. bu zamandan sonra daha düşünsel, psikolojik, felsefi ve hatta metafiziksel yollar ve fikirler arttı. ömer kavur'un 80 sonrası filmleri ve sonrasında ortaya çıkan reha erdem, yeşim ustaoğlu, yavuz turgul ve sonra 2000lerde bildiğimiz döneme geçişle bu nesil git gide meyvelerini vermeye başladı. nuri bilge ceylan da 90larda bu fikirlerle başladı.

    3) nbc bir entelektüeldir çünkü türk sinemasına kendi auteur tarzıyla derin bir nefes aldıran yönetmenlerden biridir. türkiye sanatına ciddi bir katkısı söz konusudur, çünkü türkiye sinema tarihine kendi paradigmasıyla yeni bir anlatım tekniği sunmuştur. her ne kadar organik entelektüel olamamış, açık açık sosyal ve politik konulardan bahsetmemiş olsa da bu onun filmlerine ve çekim tekniğine yansıttığı bilgi birikiminin varlığı gerçeğini değiştirmiyor. sorun nereden baktığımız. geleneksel entelektüelitenin bir toplumun sosyal ve kültürel alanlarına yaptığı katkıyı küçümsemektense onu aksine desteklemek gerekir. satır aralarında yaptığı politik sosyolojik eleştriler veya karakterlerle oluşturduğu politik alegoriler bir karşı argüman olmasın. bu yaptığı eleştriler kendi zihin dünyasına içkin parçalar filmde, ve genele bakarsak tamamen bu politik amacı gütmediğini görürüz. bu da bir suç değil, bir eksiklik değil, aksine kazanım. özellikle senaryo alanında ve karakter yaratımı anlamında ve bilinç akışı kullanımı anlamında türk sinemasında yeni bir soluk demektir. gördüğümüz alegoriler her zaman sokakta gördüğümüz insanlar, duyduğumuz diyaloglar belli çevrelerde cidden duyduğumuz diyaloglar, genele bakarsak sosyal panorama örneklerinden biri. nbc'nin de amacı bu; bu sosyal panoramada insanın psikolojik dilemmalarına eğilmek. bu vurdumduymazlık değil, katkıdır. bir insan politik konulara somut olarak eğilmiyor diye vurdumduymaz değildir, başka bir alandan ilgilenmek istiyordur; çünkü varoluşu buna yatkındır.
  • sana hiç kızmıyorum neden biliyor musun?
    çünkü seni bu fikre sokan +15 senedir bu ülkeyi karış karış siken adamlar. ya bendensin ya karşımda projesi. kimliğinin, kişiliğinin, ideolojinin, yeteneğinin, başarılarının hiç bir değeri yok.
    yıllardır halkın en büyük korkusu olan bölünme var ya tam olarak bu işte.
    bölündük, ayrıldık, dağıldık.
    bu akp yılan oluşum, koskoca bir ülkeyi 15 sene içerisinde zehirleyip, yok etti.

    biz düzeltmek istiyoruz arkadaşım. onlar gibi olma. dünyada sevgiden daha büyük bir güç yoktur. halkın bir suçu yok tıpkı senin gibi. anlayış, adalet, sevgi göstererek bütün halklarla yeni bir güne başlayacağız.
    bize bunu yapanları bu ülkeden atana kadar da durmayacagız.
  • bu tarz saçma tartışmalar seksen öncesinde çok yapılırdı.

    sosyalist olmanın entelektüel sayılmanın ön şartı sayıldığı bir dönemden bahsediyorum. sosyalist dogmalar o kadar yaygın kabul görmüştü ki, bir sanatçının toplum için varolması gerektiği iddia edilirdi.

    hatta günümüzde neyseki sayısı az kalmış o ham entelektüellerin hala güzel bir yer zannettiği stalin rusya'sında, toplum için yapılmayan sanat, burjuva sanatı sayılıp yasaklanırdı.

    tabi hangi sanatın toplum için olduğuna da yüce devletliler (sosyalist sansür) karar verirdi.

    diyebilirsiniz ki, bir sanatçı kendi ülkesinin gerçeklerine yabancı olmamalı. iyi güzel hoş. ama bu açıdan bakıldığında nbc en son eleştirilebilecek kişi. herhalde çağımız türkiyesinin halini, ondan daha güzel anlatan, özetleyen bir sanatçımız mevcut değil.

    diyeceksiniz ki, nbc politik fikirleri mevcut olsa bile bunları çıkıp açık açık söylemiyor. ki aslında bu da doğru değil, filmlerinin satır aralarında, röportajlarında bunları çok güzel, oldukça da açık bir biçimde aktarıyor. özellikle son dönem filmlerinde (üç maymun, bir zamanlar anadolu'da ve kış uykusu) bireyin sosyo-politik değişimlerden etkilenişi, toplumsal öfke , adalet gibi son derece politik tartışmalar ön planda.

    sözü anlayana saz, anlamayana davul zurna az misali.

    o halde asıl söylenmek istenen, neden aktif bir siyasi tavır takınmıyor?

    türkiye gibi son derece eğitimsiz, son derece politize ve öfkeli kitlelerin ve popülist politikacıların egemen oldugu bir ülkede aklı başında bir sanatçı politik duruşunu sergiler mi?

    bir batı ülkesinde olsak amenna. insanlar o da o sanatçının görüşü der geçerler.

    ama ülkemizde bir insan tüm ömrü boyunca harika kitaplar yazar, politika hakkında bir tek kelime söylemez, sonra ağzından çıkan bir cümle sebebiyle hala toplumun ciddi bir kısmı tarafından kötü bir yazar olmakla suçlanan olur ve rahat rahat gezemez sokaklarda.

    bakın toplumun ciddi bir kısmı tarafından yanlış politik fikirlere sahip bir yazar diye eleştirilmiyor ağzını bir kez açtığında, kötü bir yazar olmakla eleştiriliyor. yani sanatçının tüm ömrünü verdiği sanatı , kişiliği hakkında yorum yapma hakkını kolayca kendinde gören bir toplumdan bahsediyoruz. kusura bakmayın ama toplum ve sistem demokratikleşmedikçe, havuz medyası egemenliğini yitirmedikçe, sanatçılar haklı olarak mevcut ortamda seslerini yükseltemiyorlar.

    üstelik, bu ülkenin aydınları bir politik duruş sergilemeye kalkarlarsa, başlarına gelecek tehlikelerin ötesinde, mevcut politik ortamda bunun faydası değil zararı olacak. vatandaşa gerçekleri çarpıtılmış bir aynadan sunmayı kendine görev edinmiş bir medya varlığında, her şey olduğundan farklı aksettiriliyor sokaktaki insanımıza. çarpıtmalar, basit popülizmler ve sanki türkiye'de beyaz türk, kara türk ayrımı varmış gibi cahil olanın korkutularak, kışkırtılarak kandırılması rutin hale geldi ülkemizde. aydınlar bir ses çıkarsa, belki bunu bahane ederek seçim kazanır karşı taraf.
hesabın var mı? giriş yap