• urla'da yeni açılan bir restaurant.
    görsel olarak çok başarılı, tadları da en kısa zamanda tatmak için sabırsızlanıyor insan.

    http://odurla.com/

    (bkz: osman sezener)
  • site açılmıyor. nerde açıldı bu restoran?
  • kendi toprağının hediyeleri , yakın köylerin el emekleri ve osman sezener in büyülü seçimlerinin müthiş birleşimi. ortamı ayrıca cok etkileyici; doğa içindesiniz, etraf yemyeşil ama içerisi mat siyah bir sanayi sanki. bir tablo gibi...kocaman bir bar düşünün mutfağı çevreleyen, çekici bir ortam. ilk menudeki nar karamelli tatlı efsaneydi, hic olmadı venedik pizza menusune eklesek? ..tebrikler olağanüstü bir deneyim, kıskançlık uyandıranlardan ! yeni menuleri 4 gözle bekliyoruz...
  • zeytin ağaçları içerisinde fine dining türünde hizmet veren başarılı bulduğum restoran. tadım mönüsü de bulunmakta birlikte başlangıç/sıcak öncesi/sonrası/tatlı kategorileriyle a la carte menüsü de bulunuyor. porsiyonları fine dining restoranlara göre bence gayet iyi ve siparişinizi verirken dikkate almanızı öneririm. benim beğendiğim ve önerebileceğim başlangıç olarak çilekli semiz otu salatası ve ana yemek olarak dana kaburgayı söyleyebilirim. servis üst seviyede ve sipariş ettiğiniz her yemek için özellikle bilgi vermeleri ayrıca hoş ve değerli. fikir vermesi açısından yazıyorum ortalama birer kadeh şarap ile iki kişi 400-500 tl civarına çıkabilirsiniz. çeşme/alaçatı civarında sıradan balıkçı/restoranları düşünürseniz parasının hakkını veren f/p oranı yüksek mutlaka denenmesi gereken bir yer
  • türkiye’nin en iyi restaurantlarından biri. yediğimiz yemek gerek sunum gerek tad olarak eşsizdi. izmirde şık restaurant işletmek zordur, hele hele urla’da. urla’yı tanıtmak için mükemmel bir fırsat. harika bir vizyon tebrik ediyorum.
  • atmosfer, servis ve lezzet bakımından gayet başarılı. fiyat-performans oranı çok iyi. tadım menüsü kocaman. menülerini belirli aralıklarla yeniliyorlar. fiyat olarak da rakı balıktan bir tık fazla. keyifli bir yemek için gidilir.
  • herkesin gitmesi gereken, yemeğin hayatta kalmak için değil zevk için sürdürülmesi gereken bir sanat oldugunu kanıtlar. urla'nın süt pınarı bölümündedir ve arabasız gitmek inkansızdır. urla merkezden taksiyle gidilebilir, yollar dar ve taşlıdır. doğanın ortasında bir yere gidiyorsunuz, her ürün kendi bahçelerinden ve taptaze.
    dizayn, dekorlar, ambians, yemek için kullanılan ince düşünülmüş ve özel üretilen tabaklar. kısacası işiyle ilgili yurt dışında eğitim görüp gelmiş ve alsancak'ın en eski ve lezzetli pizzacısının( pizza venedik ) sahibinin oğlunun eseri, osman sezener.
    mekânı tanıtmak için yüksek takipçili kim var kim yoksa gidip o fiyatlara rağmen övdürtmeyi başarabilmişlerdir. yediğiniz yemek ile fiyat karşılaştırması yapılırsa gerçekten solda sıfır kalıyor.
    genç ve hevesli bir kadro ile size getirilen aperatifler ve yemek içerikleri masaya konduktan sonra anlatılmaya başlanıyor.
    her şeyin taze olması ve lezzetli olması yeterli tabii ki.
    10/10
  • inin cinin top attığı bir dönemde eşim ve bebeğimiz ile gitmeye niyetlendik. o gün açık olup olmadıklarını öğrenmek için cep telefonumla aradım. antipatik bir kızcağızın “saat kaçta gelirsiniz? yer ayırtmanız lazım. sizi kaça yazayım? ama tam olarak kaç?” benzeri ısrarları karşısında önce telefonda sıkıldım.

    yahu burası istanbul değil, urla. belli ki şık, hoş bir yer yapmaya niyetlenmişsin; biz de lezzetli yemekler yiyelim hayaliyle sana gelelim istemişiz, telefonla arıyoruz. içeride bir iki masan ya dolacak ya dolmayacak öyle bir zaman, bu plaza zihniyeti ısrarlar, kasıntı randevulaşmalar neden?

    telefonda bebeğimiz ile birlikte geleceğimizi söylediğimde de, “bebekler şu saate kadar girebilir, sonra yasak.” çerçevelerinden de bebek dostu bir işletme olmadıkları anlaşıldı. bebeğe bu şekilde yaklaşan bu işletmenin de bizim dünyamıza uygun olmadığına karar verdik, ayrılan yeri iptal ettik.

    sadece bir kere aylar önce bu şekilde temas ettiğim bu işletme, geçtiğimiz hafta iki kere whatsup’tan cep telefonuma mesaj göndererek “değerli misafirlerimiz...” ile başlayan paragraflarca yazısıyla bana kendini anlatmış, reklamını yapmış.

    şimdi güzel kardeşim, benim tecrübemde sen sana gelmiş insanı içeri alamadın bir; seninle ilgilenmeyen insana korsan reklamla gel gel yapıyorsun iki. burada bir(den fazla) yanlış var gibi görünüyor.
  • türkiye gastronomi tarihi için harika, insanlık için felaket bir yer.

    içerden çıkıp gelmiş bir insan olarak söyleyebilirim ki 12-13 saat mesai (fazlası tabi ki ödenmiyor) bir insan için biraz fazla oluyor, hatta çoğu zaman personele verilen tek öğün yemek ile (bu yemekler müşteriye giden yemekler gibi leziz değil tabi pişmemiş pilav, birbirine yapışmış makarna gibi şeyler) felaket haline geliyor. mekan yükselişte olduğu için tabi, durum bu ister çalış ister çalışma diyor adamlar. haliyle 3-5 ayda bir personel değişir burada. od urla’ya çalışmaya geldiği için heyecanlananların heyecanı bi yerlerinde patlar maalesef.

    saatlerce orada ücretsiz bir şekilde köle gibi çalıştırılan mutfak stajyerleri sayesinde o mutfak çok daha güzel yerlere gelecektir bundan eminim.

    ah şu patronlar, ah şu müdürler.
  • türkiye’ye dönersem çalışacağım yer burası olmalı diyordum. geldim, title ve sorumluluk alırım diye anlaştım, bir kaç günlük deneme teklif ediyorlar. karşılıklı tanışma süreci olarak düşünebilirsiniz. 3.günün sonunda çalıştığım istasyon ve mutfak hakkında olumlu şeyler hariç, 1.5 sayfa problem tespit ettim ve çözümleriyle birlikte notlar oluşturdum. bizi nasıl buldun diye sorduklarında da böyle buldum diyerek açıkladım. benim restoranıma böyle birisi gelse gerçekten mutlu olurum ve merakla dinlerim fakat eleştirilmek nedense hiç hoşlarına gitmedi ve üzerinde durmadılar.

    iletişim konusunda tek kelimeyle berbatlar. 3 gündür mutfaktayım içeriye bir hayat gelmiş, bir kişi de gelip “ben x kişiyim bu istasyon benim sorumluluğumda benden her konuda yardım isteyebilirsin” demiyor.
    insanların birbirinden bir şey öğrenmesi imkansız. bilgi aktarımı yok. çok naif ve öğrenmeye açık davranıyorum ama herkes yeni şeyler öğrenme kafasından öyle bir sıyrılmış ki.. o menüye ve o istasyona hakimler aslında bütün mesele bu. çok alakasız insanlar sırf orada eski oldukları için, beni baskılamak adına bilmedikleri konular hakkında yorumlar yapıyorlar. mutfak ekip işidir ama burada çok fazla bireysellik var. maalesef içeride teknik anlamda beni geliştirecek bir tane bile şef olmamasına rağmen takım çalışmasına inandığım için iletişim kanalları açıyorum. en son övünecekleri şey sistemleriyken, bir de bununla övünüyorlar ve aşırı sabırsazca çıkarımlarda bulunuyorlar.
    deniz ürünleri taze, sebzeler bahçeden veya sadece bu bölgenin ürünlerini kullanıyoruz gibi hikayeler ve adına methiyeler düzülen onlarca şey metro poşetleriyle mutfağa geliyor. o yoğunluğu taze ürünlerle atlatmak imkansız çünkü hergün aynı şeyler çıkmıyor denizden. kalamar, karides, ahtapot donuktan geliyor anlıyorum, çok normal. ama paketiyle istasyona koyduğunuz sosis için neden “biz hazırladık” diyorsunuz? bence mavra işini fazla abartmışsınız.
    neyse konuya dönelim söylediğim gibi fütursuzca çıkarımlarda bulunuyorlar. bulaşığa bırakacağım tabak için bile hayır hayır bunu yeniden kullanamayız diyorlar:) sakin ol ve izle. aynı masaya giden ürünlerin benzer boyutlarda olması gerektiğini de bırak ben düşüneyim. kıyası seviyorsunuz ama özgeçmişlerimizi yanyana koysak çatır çatır ezeceğim. farkındasınız hızlı adapte olurum fark yaratırım diye de tek kelime bir şey anlatmıyorsunuz.
    yere ürün düşüyor alıp kullanıyorlar. aklınızı kaybedersiniz. açık mutfaktayız abi yerden bir şey aldıysan önce elini yıkayacaksın. eğer biz en iyiyiz ve mükemmelin peşindeyiz diyorsan daha fazla bahaneye gerek yok, yapacaksın.
    ızgaranın yanına sıcak su havuzu yapmışlar sous vide işlevi görsün diye servis başlayınca vakumlu ürünleri basıyorlar suyun içine odunla da harlıyorlar ateşi sonrasında vakum poşetleri ısıda eriyor ve patlıyor. ürünler kimyasal pis bir suda yüzüyorlar. çalışmaya devam etsem ilk icraatım iletişim sorununu çözmek ve o potu oradan kaldırmak olur deyince gerilip abuk subuk kelimeler kuruyorsunuz ama kimsenin korkup kaçacağı yoğunlukta bir işiniz yok.
    sipariş gelince eti ızgaraya 5 dk atıp, pişirip yolluyorlar. resting ne bilen yok. anlatsam bunu kabul edecek bir algı da yok. et miyoglobin salgılamadan masaya gönderiyorlar. e böyle mi olunuyor en iyi? yemekleriniz lezzetli değil. damak zevki olan birisi bunu oracıkta anlar. pr çalışması, reklam, bağlantılar… bu mu aşçılık? öğlen 150- 200 akşam 450 -500 rezervasyonu aylarca gördüm ortalık yandı ama yoğunuz deyip kolaya kaçmadık. insanları beğenmiyorsanız dönüp bir seviyenize bakın ya da çıkıp dünyayı gezin. kıyas oluşturun. tavuk siparişi geldi, iki parça tavuğun birine tuz, diğer eşine yağ sıkıp pişirdi ve yolladı aşçınız. sıkışınca hep böyle mi çalışırsınız? amaç elimdeki işi alıp modumu düşürmek anlıyorum da seasoning’i bile doğru düzgün yapmıyorsunuz. kimsenin işini elinden almaya gelmedim ama siz bu korkudan dolayı herşeyi kendiniz yapmaya çalışıyorsunuz. bu da mutfağın ortasında fırıldak gibi dönmenize neden oluyor. bir şefin hem servis verip hem de yanındakileri yönlendirip, insanların verimini yükseltmesi en önemli özelliğidir ve kalitesini belirler.
    aynı yerde hem et hem de balıkla çalışıyorsunuz. gastronomların altında buz yok. başka bir şey için buzlu benmari yap diyorum “o ne la” diye cevap geliyor. keşke bunu diyen stajyer olsa anlarım, açıklarım. bıçaklar leş atıyor yıkayan eden yok, tezgahlar kirden ölecek. hep yoğunluktan de mi?

    iş görüşmesinde yerine getirilmeyecek vaatler veriliyor. kariyerinizi bir noktaya getirdiyseniz bu tarz yerlerde kendinizi köreltmeyin ve ezdirmeyin. maliyetleri daha da düşürmek için çok fazla stajyer kabul ediyorlar. özellikle msa stajyerlerinin kariyer başlangıcı yaptığı yer diyebilirim. stajyerler adına üzgünüm o kadar kalabalıklar ki kimse onlarla ilgilenmiyor. bir şeyler öğrenmek için geldikleri yerde aşırı mutsuzlar. staj yanmasın diye de katlanıyorlar.

    ben denememi bu nedenlerle bitirdim çünkü bu title ile bu sorunları halledemem zaten çözüm odaklı ve eleştiriye açık değiller.
hesabın var mı? giriş yap