• yamulmuyorsam türkiye sınırları içerisinde bir tek ankara'da içiliyor bu meret, ben başka yerde denk gelmedim. 12:00 ile 13:00 arası, aralarında kamu kurum ve kuruluşları çalışanlarından tutun envai çeşit fraksiyondan, serbest meslek erbabı filan adamın ve kadının bulunduğu bir çeşit tarikatın pötikare masa örtülü birahanelerde attıkları teke verilen isim. ama yine güzel sıkmış egeli rakı lobisi, haklarını vermek lazım. yok efendim en güzeli 17:00 gibi başlayanı imiş, hava şöyle olmalıymış, meltem suratını yalamalıymış filan. 17 dediğin ikindi ulan, ne öğleni.
  • gölgedesin.
    yaprak kıpırdamıyor.
    senin için kıpır kıpır.
    bu kıpırtı huzursuzluktan olsa bile...
    gölgeyi giyinmişsin, için karanlıklarda kalmış.
    sokağa atılmış masanın en şahane yerindesin.
    gelip geçenlere bakıp o'na benzeteceğin birini aramak işten değil...
    ne sokağın uğultusu, ne sokak taşlarının sıcaklığı, ne garsonun sakarlığı; hiç ama hiç bir şey bu buruk keyfini bozacak şeyler değil.
    sen içinde yaşattığın o alaturka şarkı nağmeleri gibisin artık: mani oluyor halimi takrire hicabım
    o bitiyor sıradaki geliyor: kırmızı gülün pürçeği
    tam da neyleyim yarsız döşeği derken sakar garsonun buzu masaya düşürmesi..
    nağme düşüyor bardağa buz yerine.
    sen o şarkının o satırını içiyorsun.
    bir yudum değil, fondip...

    bir öğlen daha geçiyor buğulu buğulu.
    duman duman kadehte bir öğlen.
    hicran yarasını cebine koyup hesabı ödüyorsun.
    öğlenin buğusu akşamın serinliğine ulanacak artık.
    sen keşfedilmeyi bekleyen tehlikeli denizlerin serüveninde duman olacaksın artık.
    duman.
    d u m a n!!!
    dumansın sen, havaya karışıp gidiveren.
    sahi kimdin sen?
    nesiydin o'nun?
  • sabah rakısından sonra, ikindi rakısından önce gelir.
  • işten kaptığın öğle yemeği saatini, anasonun keskin kokusuna batırmalı. hem baharda gelmiş. müzeyyen abla'nın taş plakları derlenmiş. altınbaş kadehe yağ gibi dolmuş. topik olmasa da olur. yumruktan meze yapılır. gölgesi yeter rakının. ne teknolojinin nimetleri ne arabın yüzü.. bi duble rakı, azıcık leblebi, gönül sâki..

    maydanoz alır rakının kokusunu..
    aksın içine öğlen güneşinde rakı.. bana nedense ayhan ışık'ı hatırlattı. rahmetli çok severmiş öğlen rakısını.
  • bence şu hayatta dostlarla içilen öğlen rakısından güzel bir şey yok. hele hava güzelse, hele deniz ayaklarının ucundaysa, hele bir de yanında balık varsa.
  • şimdi de bu çıktı başımıza . herkes instagramda öğlen rakısı paylaşıyor. susuz içilir mezesiz içilir şöyle içilir böyle içilir kısmı yeterince tükendi sanırım ki şimdi instagramım heşteg öğlen rakısı heşteg ile doldu . rakı üzerinden prim yapmanın bir sonraki aşamasını merakla bekliyoruz
  • hastalara sifa, dertlilere devadir efendim, ama ille de yalniz olunacak. kendi icinde, kendinle konusacak, gulecek ve susacaksin.

    sonrasi, sonrasi mi? allah kerim elbet, daha sevecen bakacaksin dunyaya, cocuklarin seslerini fark edeceksin, ruzgarin tenini yalayisini. gunes en yuksek sicakliginda olacak, ama yakmayacak seni. aşk gibi bir sey hissedeceksin, adimlarin hafif, basin dumanli, gonlun guzel.

    ve devam edeceksin, boyle devam edeceksin. yoksa cekilmez bu hayat.
  • bir kafayı bulma olayı değildir. bunu bir seremoni, bir ayin olarak düşünün. üstelik mezesi dediğimiz muhabbet olmasa da olur hatta olmamalı. biraz turşu, az bi şey koyun peyniri tamamdır. isterseniz hafif hafif radyodan gelen, üsluba uygun bir tıngırtı. ama illa ki sükunet. dümdüz deniz gibi aynı...
  • öğlen rakısı sayılır mı bilmem. an itibariyle içtiğim. ne sinir ne stres bırakır adamda, pamuk gibi olursun. varsa istanbul maltepe'de oturan, buyursun misafirim olsun.
  • bir tekle sınırlanmaması gereken rakı. iç içebildiğin kadar, sınırlamalara karşıyım.
hesabın var mı? giriş yap