• hangi birini anlatayım dediğim hede.
  • likiditemi iyi kontrol edememem sonucu 1 hafta boyunca 35 tl ile geçinmem
  • hayatımda unutamadığım anılardandan bir tanesidir hatta belki de anlardan tanesidir.

    üniversitede okurken (yıl 2006) yahya ve volkan isimli iki arkadaşımla aynı evde kalıyorduk. üniversiteye yürüyerek gidebileceğiniz yerlerdeki kiralar uçtuğu için üniversiteye tek vesaitle gidilen bir yerde ciddi manada ucuza evde tutmuştuk (bugünün parasıyla 300 tl civarıdır). dönem başlamış eve beraberce alışveriş yapılıyor toplam alışveriş üçe bölünüyor vs. her ev arkadaşlığı yapmış kişilerin bildiği şeyler. neyse okulların açılmasının üzerinden 2-3 ay geçti, yahya okula gitmemeye başladı. ''lan oğlum okula niye gitmiyorsun?'', ''hayırdır birileriyle mi takıştın? korkuyorsun'' gibi epeyce soru sormamıza rağmen eleman bizi bir şey yok deyip geçiştirdi. aslında duruma buzdolabının durumundan ve alışveriş günlerinden dolayı biraz biraz uyanmaya başlamıştık. yahya, akşama kadar evde hiçbir şey atıştırmıyor (burada lokmaları mı sayıyorsun diyenin kalbini kırarım), alışverişte ''şuna ne gerek var buna gerek var'' cümleleri kuruyordu.

    bir akşam telefonda ailesiyle konuşurken sessizce dinledim. yahya'nın babası çiftçiydi. ürünler elinde kalmış, satamamış bu nedenlede para gönderemiyormuş. önemli değil baba param var falan dedi telefonda. boğazım düğüm düğüm olmuştu, cebinde yalnızca alışveriş parası kaldığı için adam okula gitmiyordu ve ağzınıda açıp bize tek kelime etmiyordu.

    durumu öğrendim ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. bizim eleman çok düzgün bir çocuktu, gururluydu. nasıl bu çocuğa çaktırmadan para veririm diye düşünmeye başladık. pantolonun cebine koysak anlar, dolabına koysak olmaz, teklif etsek hiç olmaz (adam bize durumunu bize açmıyordu). kendimizce aklımıza dahiyane bir fikir geldi. bu tuvalete gittinde odasına girdik, yatağının altına 20 tl attık. hani düşürmüşüm vs. derde alır parayı yol parası yapar diye düşünüyoruz (20 tl'ye 25 kere falan dolmuşa binebilirdi, dolmuş 75 kuruştu). aradan iki-üç saat geçti, bu parayı buldu sonra gitti mutfaktaki büyük kasenin içine attı. ''hayırdır oğlum, alışveriş paralarını koymuştuk, bu nereden çıktı'' falan dedik. al paranı cebine koy falan dedik, ''yok'' dedi ''bu benim param olamaz, siz mi düşürdünüz odamda'' falan dedi, bizde ''ne işimiz var lan senin odanda saçmalama'' dediysekte, adam cebinde hiç para olmamasına rağmen bizim değil dediğimiz parayı bile cebine koymadı.

    gururlu bir çocuktu yahya. o sene sonunda okuluda bırakıp, memleketine dönmüştü. şimdi kim bilir nerededir? sosyal medyasıda yok bulamadık bir türlü. benim numaram hiç değişmedi, olurda günün birinde ararsa diye bekliyorum.
  • baya büyük bir iflastan sonra harç parasını bile bulamayıp üniversiteye yazılmam, borç, harç çalışarak okumaya çalışıyorum çokta umrumda değil okul ailemi sorunlarla baş başa bırakıp bencillik içinde rahat olduğumu düşünüyorum sigara falan hak getire ama içiyorum böyle devam ederken bir gece o kadar çok daraldım ki sigarasızlıktan çıkıp izmarit toplamıştım gece 2 gibi sonra bir daha yaşamadım, allah kimseye yaşatmasın.
  • çoğunun birbirine benzediği iç burkan anılar. ayna'nın beş parasız okul yılları şarkısında özetlediği ve yaşayanlar için "buldum bulmasına parayı/ ne yazık ki kapatamadım ben bu arayı" cümlesinde söylediği gibi hiçbir zaman aşılamayacak boşluklara sebep olan an-lar, anılar.
  • bir ara 2 işte çalışıyordum öğrencinin en moda hareketi borç yaratmaktır o kredi kartı belasına illa bulaşır öğrenci böyle olunca borçları ödeyip hayatımı idame ettirmek için hem mağazada hem de kafede çalışıyordum sonra okula gitmez oldum garibandan öğrenci olmuyormuş orada tescilledim benimki anısının anası oldu aq
  • bir keresinde öğrenci kartımda para kalmadığı için turnikeden geçememiştim. sağolsun, arkadaşımın kartında varmış. o, benim yerime basmıştı. zor bir gündü, zor...

    edit: indiğim durakta parasını verdim. kendi kartımı da doldurdum.
  • bursumu aldığım ziraat banka kartımdan menemen yapmak için 4 adet domates, 4 adet sivri biber, 1 adet soğan olarak 42 kuruş ödemeyi çektirmiştim markette
    edit: üniversite zamanlarımın ilk yılı olan 2007-2008 eğitim-öğretim dönemiydi.
    hatırladığım kadarıyla kyk bursu 180-200 tl idi
  • bir litre biricik ile bir paket makarna
  • bir ara 1-2 hafta babama ulaşamadım.. annemle konuştum hep. her seferinde babanın telefonu bozuldu, tamirde, şarjı yok gibi açıklamalar yaptılar.

    çooook sonradan öğrendim ki babam telefonunu bana para gönderebilmek için satmış.. daha önce evlilik yüzüklerini de olduğu gibi..

    canım babam, canım annem.. sizleri bi ömür sırtımda taşısam hakkınızı ödeyemem.

    edit: telefon dediğim de o dönem 5110.. 30 liraya satmış. yani bugünün iphone 11i gibi 10 bin tl değil :)
hesabın var mı? giriş yap