• çamaşır suyuyla hamilelik testi yapılabildiği... rastgele bir filmden öğrenilmiş olması ve aniden gelen deneme isteği. şöyle ki; çamaşır suyu ve idrar karıştığında pozitif olan yukarı doğru köpükler oluşturup tabiri caizse gazozumsu bir görüntü verirken, negatif olan daha sakin gazı kaçmış gazoz gibi görünmekte. fakir olan suserler denerken zengin olanlar çoktan testini yaptı bile...
  • bir insan yavrusunun ilk tepkisi ağlamaktır dünyaya gelince. ama iki aylık oluncaya kadar gözyaşları yoktur. ancak üçüncü ayda gözyaşları akar.

    kaynak:
    (bkz: mina urgan)
    (bkz: bir dinozorun anıları)
  • çok ufuk katlar mı emin değilim ama biz türkçede kurt sürüsü, aslan sürüsü, balık sürüsü derken; ingilizcede her biri için farklı terimler kullanılıyor. bunun bilimsel bir sebebi yok.

    lion pride
    wolf pack
    school of fish gibi...

    fazlasını bilen varsa öğrenmek isterim:)
  • rivayet odur ki 1816 senesinde tıp tarihinin en önemli buluşlarından birine imza atarak stetoskopu icat eden fransız hekim (bkz: rene laennec) (1781-1826) biraz utangaç bir hekimmiş.

    malum steteskop icat edilmeden önce hekimler hastaların kalp ve akciğer seslerini dinlemek için kulaklarını hastanın çıplak sırt ve göğsüne dayarlarmış…
    bir gün kilolu bir genç kadın dr. laënnec’e başvurur. hem kadın kilolu olduğundan hem de utangaçlığından dr. laënnec hastasının kalp ve akciğer seslerini tam olarak değerlendiremez.
    ne yapacağını düşünürken bir gün dr. laënnec paris’teki louvre sarayı’nın avlusunda yürümektedir. değişik bir oyun oynayan iki çocuk görür. çocuklardan birinin elinde bir çubuk vardır diğeri de çubuğun diğer ucuna kulağını dayamıştır. çubuğu tutan elindeki iğne ile çubuğun üzerine çizgiler çizerken diğeri de iğnenin çıkardığı sesleri artmış şekilde duymaktadır.
    dr. laënnec buradan aldığı fikirle steteskopu icat eder…
  • belki de basitçe birer düşünceden ibaret olduğumuzdur.

    (bkz: #116984752)
  • amerika birleşik devletlerinin (bkz: huawei) düşmanlığının, gerçekte gözükenden çok daha derin ve ilgi çekici bir hikayesi vardır.

    olabildiğince kısa ve basit bir bilgisel ile anlatmaya çalışacağım.

    1) açık kaynaklardan ulaşılabileceği kadarıyla, ikinci dünya savaşından sonra abd-ingiltere-kanada-avustralya ve yeni zelanda "five eyes / beş göz" adlı bir istihbarat ortaklığına girişiyorlar. amaçları o zaman için varşova paktı ve doğu bloğuna ait tüm iletişimi takip etmek. çokta gizlenmeyen bilgileri için linkimiz burada

    2) çin ordusundan emekli bir mühendis olan ren zhengfei, 1987 yılında huawei'i kuruyor. huawei'nin sahibi kimdir hala tam olarak bilinmiyor. şirket, özellikle son yıllarda yaptığı açıklamalarda, huawei'nin çalışanlarına ait olduğunu söylesede hala batı medyası, huawei'nin sahipliğinin açık olmamasını büyük bir risk olarak görmekte `:https://www.huawei.com/…tion-answer/who-owns-huawei``:https://www.nytimes.com/…ology/who-owns-huawei.html`

    3) batı'daki muadillerine göre yarışa çok geç başlayan huawei, kısa zamanda rakiplerini önce yakaladı, 5g teknolojisindeki atılımıyla ise onları geçti. huawei 5g altyapısında 35% pay ile artık dünya lideri.

    4) iş tam olarak bu noktada heyecanlanmaya başlıyor. 2013 yılında çin devlet başkanı, bir kuşak bir yol (bkz: ipek yolu) projesini açıkladı. çin'den başlayıp, londrada bitecek ve farklı güzergahlarla 60 ülkeyi ve 2-3 milyar insanı içine alacak bu projede, doğal olarak, huawei yapımı 5g teknolojileri kullanılacak.

    5) yani bir numaralı maddede belirttiğimiz "five eyes" istihbarat oluşumunun karşısında yeni bir "elektronik dinleme" gücü oluşmaktaydı. dünyayı dinlemek isteyen yeni bir güç ortaya çıkıyordu. işte huawei savaşları tam bu noktada başladı.

    6) huawei kurucusu ren zhengfei'nin öz kızı meng wanzhou, 1 aralık 2018 tarihinde, five eyes ortak ülkelerinden kanada'ya girmek isterken yakalanarak tutuklandı

    7) belki de en stratejik şirketine savaş açılan çin de boş durmadı. hem abd'nin stratejik bir şirketini hedef almak hem de kanada'ya bir mesaj göndermek istediler

    8) etiyopya havayollarına ait bir boeing 737 max yolcu uçağı, 10 mart 2019 tarihinde yere çakıldı. kaza afrika'da olmasına rağmen, tesadüfün böylesi, içinde bir kongreden dönen 18 tane kanada vatandaşı vardı`:https://en.wikipedia.org/…opian_airlines_flight_302`

    9) etiyopya havayolları kazasından yaklaşık 4-5 ay önce endonezyada da benzer bir kaza olmuş ve çinli bir havacılık şirketinden kiralanan başka bir boeing 737 max yolcu uçağı düşmüştü `:https://en.wikipedia.org/wiki/lion_air_flight_610`

    10) huawei saldırı altında olduğu için karşılık vermek isteyen çin, çin havacılık dairesi aracılığıyla , etiyopyadaki uçak kazasından tam 1 gün sonra, tüm boeing 737 max'leri uçuşa yasaklama kararı aldı. bu karar dünya genelinde bir çok ülkenin havacılık dairesi tarafından takip edildi.

    11) boeing'e uygulanan 737 max yasaklarından dolayı 800 tane uçak siparişi iptal edildi. bu siparişlerin toplam tutarı 96 milyar dolar seviyesindeydi `:https://www.seattletimes.com/…he-737-max-this-year/`

    12) hikayemiz bu noktada daha da şaşırtıcı bir yöne ilerliyor. five eyes üyelerimizden yeni zelanda 2018 yılında bir 5g ihalesi başlatıyor. abd den gelen yoğun baskılar sonucunda 28 kasım 2018 tarihinde yeni zelanda huawei teklifini, "ulusal güvenlik kaygıları" nedeniyle geri çeviriyor. `:https://www.reuters.com/…-huawei-tech-iduskcn1nx08u`

    13) lütfen bu noktada tarihe dikkat edin. 19 şubat 2019 tarihinde, yeni zelanda başbakanı bir açıklama yaparak "5g ihalesinde tüm korkulara rağmen yeni zelanda'nın kapıları huawei için açık tuttuğunu" belirtiyor `:https://www.bloomberg.com/…een-ruled-out-of-5g-role`

    14) bu açıklama üzerinden bir ay süre geçmeden 15 mart 2019 tarihinde, yeni zelanda tarihinin en büyük terör saldırısını yaşıyor. aşırı sağcı olduğu söylenen bir terörist, elindeki tam otomatik silahla bir camiye girerek, 51 kişiyi öldürüp 40 kişiyi yaralıyor `:https://en.wikipedia.org/…stchurch_mosque_shootings`

    15) 2020 yılına gelindiğinde, yeni zelanda covid-19'u bahane ederek, 5g ihalesini iptal ediyor `:https://telecoms.com/…just-hands-the-spectrum-over/`

    debe bonusu: yukarıda bahsedilen yeni zelanda cami saldırısında, teröristin kullandığı tüfeğin üzerinde türkiye / osmanlı ile ilgili en az 3 referans / mesaj olması da aslında bu kapışmanın çokta dışında olmadığımızı kanıtlar nitelikte

    https://images.app.goo.gl/n5716w71dpjp4rlt6
  • yıllardır dinlerin tamamen varlıklı insanların varlıksız fakir durumda olan insanları kontrol altında tutma aracı olması.
  • ilk aşılama hakkında;

    edward jenner ingiltere’de, gloucestershire'da doğdu. 13 yaşında, bir cerrahın yanında çırak olarak çalışmaya başladı. sonra londra'da st.
    george hastanesi'nde tıp eğitimi aldı. jenner iki yıl sonra doğduğu kente dönüp bir muayenehane açtı. o zamanlar, virüslerin yol açtığı en tehlikeli hastalıklardan biri çiçekti.

    jenner, inek çiçeği denilen tehlikesiz bir hastalığa yakalananların, çiçek hastalığına yakalanmadıklarını duymuştu. inek çiçeği, bu insanlarda çiçek hastalığına karşı bir bağışıklık sağlıyordu. jenner 1796’da sağlıklı bir çocuğun derisini çizerek ona inek çiçeği bulaştırdı. iki ay sonra da aynı yolla çocuğa çiçek hastalığı bulaştırdı.

    deney tam bir başarıyla sonuçlandı:
    hastalığa karşı bağışıklık kazandığı için çocukta "çiçek" gelişmedi. jenner, bu sürece, latince'de "inek" anlamına gelen vacca sözcüğünden yola çıkarak latince vaccinatio
    (aşılama) adını verdi. yaptığı bu çalışmayla tıp tarihinin en önemli adımlarından biri atıldı. o günden 1980'e dek, kayıtlara geçen hiçbir çiçek vakası olmadı.

    kaynak: bilim adamları(struan reid- patricia fara) tübitak

    edit: @drummerlizard adlı kullanıcının konuyla ilgili şahsıma bir paylaşımı oldu. ilgilenenler olursa dikkate alıp araştırabilir. alakası için kendisine teşekkür ederim.

    “72 yılında yugoslavya’da yaşanan çiçek salgını avrupa’nın son salgını olarak kayıtlarda duruyor.

    müslüman ülkelerden birinde çiçek hastalığı kapıp bunu yugoslavyaya getiren birisi yüzünden yaşanmış.

    o tarihe kadar da çiçek salgınları çok farklı yerlerde görülüyordu.”
  • 9-

    hollerith makinesi

    amerikan nüfusu 19'uncu yüzyılın sonlarında her on senede
    yüzde 30 artmaktaydı ve 1870 'de nüfus sayımında araştırılan
    madde sayısı 5 iken 1880 'de 200'e yükselmişti. 1880 sayımındaki bilgilerin bir tabloya dökülmesi sekiz yıl sürmüş ve 1890 sayımından önce ancak tamamlanabilmişti. o dönem yaşamış
    olan yazarlardan birinin de belirttiği gibi "kağıt yığınlarının arasına gömülmüş olan çalışanların kör olmaması ve delirmemesi" bir mucizeydi. tüm bu iş, kendi ağırlığı altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. bir şeyler yapılmak zorundaydı.
    herman hollerith isimli bir mucit, o dönemki tren biletlerinin delinmesi işleminden esinlenerek bilgi depolamak için delikli manila kağıtlarından oluşan bir sistem ve bunları sayıp ayıracak hollerith makinesi isimli bir makine geliştirdi. hollerith 'e 1889 senesinde makinesinin patenti verildi ve hükümet 1890 nüfus
    sayımı için bu makineyi kul landı. kimse daha önce bunun gibi bir şey görmemişti. şaşkına dönen bir gözlemci şu satırları kaleme almıştı : "cihaz, tanrı'nın değirmeni gibi hatasız ama onu
    çok geride bırakacak kadar hızlı çalışıyor. (bir alman atasözü der ki ' tanrı 'nın değirmeni yavaş çal ışır ama kusursuz öğütür. ')" fakat başka bir gözlemci, cihazın sınırlı bir kullanım alanı
    olacağı şeklinde bir mantık yürütmüştü. "bu cihazı devlet kurumlarından başka hiç kimse kullanmayacağı için bu cihazın
    mucidi muhtemelen hiçbir zaman zengin olamayacaktır." hollerith ' in bir kenara sakladığı bu tahmin tamamen doğru çıkmayacaktı. hollerith 'in şirketi 1911 senesinde computing-tabulating-
    recording company (hesaplama-çizelgeleme-kayıt tutma şirketi) olmak üzere diğer şirketlerle birleşti . birkaç sene sonra ise
    ismini ıbm (lnternational business machines) olacak şekilde
    değiştirdi.

    ıbm in piyasa değeri şuan 142 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

    https://hizliresim.com/brnfqp
  • x neden bilinmeyeni ifade eder?

    tıpkı 1895 yılında bilinmeyen bir ışın keşfeden wilhelm röntgen’in bu ışına “x-ışını” demesi gibi birçoğumuz alfabemizde yer almamasına rağmen “x” harfini “bilinmeyen”i ifade eden bir terim olarak kullanırız.

    x harfinin sembolizmdeki karşılığı ise “arayış ve buluş”dur. buna göre; sonsuza uzanan iki çizginin merkezde tek bir noktada buluşması ya da bir başka açıklamaya göre; x harfinin her yönden (doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden) tek bir noktayı işaret eden oklardan oluşması, insan yaşamındaki ‘arayış ve buluş’u temsil eder.

    bilinmeyenin “x” olarak tanımlanmasının ardındaki esas nedeni anlamak için bilim tarihinde günümüzden 2000 yıl önceye gitmek gerekir.

    “newton’dan 600 yıl önce, hareketin birinci ve ikinci yasalarını keşfeden bilimsel açıdan altın çağını yaşayan islam dünyası, modern bilimin gelişimine büyük katkılar sağlayan arap, türk ve pers kökenli alimler yetiştirmiştir. bu alimler, eserlerini arapça kaleme aldıklarından bugün kullanılan birçok bilimsel terimin kökeni de arapçadır. “birbirinden bağımsız parçaların uzlaştırılması” anlamına gelen arapça “el-cebir” kelimesi, dilimizde de ifade edildiği gibi birçok batı diline “cebir” olarak geçmiştir.

    modern matematiğin kurucularından biri, dokuzuncu yüzyılda yaşamış muhammed el-khwarizmi’dir. 832’de bağdat’ta bilgi meclisi’nde çalışan matematikçi, klasik yunan, hint ve mısır kaynakları üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda, matematiğin temellerini atmıştır. etkisi o kadar büyüktür ki, yüzlerce yıl boyunca sembolik matematik, avrupa’da “al-khwarizmi” matematiği olarak bilinmiştir. fakat adının ilk harfi avrupa dillerinde kolaylıkla telaffuz edilmediğinden “al-gwarizmi”ye dönüşmüş olan terim bugün de “algoritma” olarak kullanılmaya devam etmektedir.

    11. ve 12. yüzyıllarda avrupa’ya ispanya’dan giriş yapan, islam alimlerinin eserlerine duyulan büyük ilgi eserlerin hemen ispanyolcaya çevrilmesine neden olmuştur. ancak arapça bazı seslerin ispanyolcada kullanılmaması bir takım çeviri sorunlarına yol açmıştır. işte bu soruna yol açan şin harflidir.

    ispanyolca “ş” sesini çıkaran bir harf yoktur. bu harf aynı zamanda “bir şey” anlamına gelen “şeylan” kelimesinin de ilk harfidir.

    arapçada kelimeler, “al” eki ile belirli hale getirilir. yani “al-şeylan,” “bilinmeyen şey” anlamına gelir. bu kelime, matematik tarihinin ilk zamanlarından beri kullanılmıştır.

    orta çağ’ın bu kaynakları tercüme etmekle görevli bilginlerin en büyük sorunu, şin harfini ve şeylan kelimesini ispanyolcaya çevirememeleri olmuştur. bu sorunu aşabilmek için oluşturulan kurul, bu sesin yerine geçebilecek bir harfi önce antik yunan alfabesinde bulmuş, ardından yapılan çevirilerde bu sesin latin alfabesinde karşılığının x olduğuna karar verilmiştir.

    yani sonuç olarak x’in bilinmeyeni ifade etmesinin nedeni ispanyolların “ş” sesini çıkaramıyor olmalarıdır.

    kaynak: olağanüstü kanıtlar
hesabın var mı? giriş yap