• şu sıralar sık sık düşündüğüm eylem.

    11 yıl lise öğretmenliği yapıp her sene düşen entelektüel seviyeyi, hayal gücünü, okuma oranını, konuşma üslubunu, yazma becerisini, anlama seviyesini gördükçe alternatif eğitim yöntemlerini deneyip deneyip bir sonuç alamayınca ortaokul öğretmeni olayım dedim bu yıl. aynı yetersizlik yanında tüm dünyanın etraflarında döndüğünü düşünen çocukların tüm dünyanın kendileri ve çocukları etrafında döndüğünü düşünen ebeveynleriyle karşılaştım bu kez de.

    ebeveynleri mi eğitmeli, geleceğin ebeveynlerini mi?

    özel okulda çalışıyor olmak işin tuzu biberi. aman aileler canım aileler diye diye iş ahlakından uzaklaşan patronlar mı dersiniz, siz 657 değilsiniz kurallar bunlar diyenler mi, neticede burası bir işletme öğrenci yoksa maaş da yok diyenler mi.

    neresinden tutsan elinde kalan bir sistemde günden güne azalan idealizmime eklenen bedensel ve zihinsel yorgunluk, bir işi sadece öyle emredildiği için yapmış olmanın vicdani yükü, kişisel gelişimim için ne zaman ne para bulamamam beni meslekten soğuttu.

    hep mesleğimi seviyorum ama çalışma şartlarımı sevmiyorum derdim. mesleğimi sevmemi sürdürecek çalışma şartları artık mevcut mu bu ülkede ondan artık emin değilim.

    bir yerde birileri bu işi doğru yapıyor ama ben henüz tanışamadıysam eğer lütfen beni de bilgilendirin.
  • 10 yıllık öğretmen olarak sonunda kısa süre önce hem öğrenci hem veli hem de gözünü para bürümüş doyumsuz yönetici profilinin geldiği insanı hayattan soğutan, her şeyin en iyisini ben bilirim durumlarından dolayı gerçekleştirdiğim olay. şimdilik hayatım hiç şikayetçi olmadığım farklı bir yönde ilerliyor. umarım eğitim sektörüne tekrar dönmek zorunda kalmam.
  • ben bırakırsam kimbilir kim yerime geçer, gerçekten severek yapmayan biri gelirse ne olur düşüncesiyle asla yapmayacağım bir eylem.
  • geçtiğimiz dönemde aynı okulda görev yaptığım meslektaşlarımdan bir kısmının bu öğrenci kazanacak mı ki sen bu kadar uğraşıyorsun dedikleri, ders başarısı düşük ve sosyal anlamda da oldukça içe dönük bir öğrencimi sınava hazırlamam ve güzel sanatlar lisesini üst sıralarda kazanması neticesinde benden fersah fersah zaten uzak olmasına rağmen daha da uzaklaşmış bulunan eylem. bir öğrencinin dahi hayatını kurtarmasına vesile olmak, hayatına dokunmak az şey değil. yaşadığımız bütün olumsuzluklara rağmen az şey değil. geçenlerde 6. sınıfta bir kız öğrencim getirmiş ders defterini hocam ne olur imza atın diyor. attım. sonra bir renkli kalemle daha atmamı istedi onu da attım. ya nasıl diyeyim o çocuğun gözlerindeki mutluluk o çocuksu sevinci... size karşı gösterdiği adeta ulvi bir varlıkmışsınız gibi başka yerde ve hatta hiçbir yerde göremeyeceğiniz sevgisi... ne bileyim, güzel be öğretmenlik. herşeye rağmen güzel...
  • ilkokul öğretmeniyim, mesai gözetmen, hatta izin olsa hafta içi ilkokullari yatılı olmasını isterim. tam öğrenme modelini önemserim.

    çocuklar eve gittikten sonra aile üzerine düşen görevi yapmıyor hatta verdiğin emeği de yıpratıyorlar. dolayısıyla çocukların ve gençlerin eğitimindeki en büyük engel ailedir. bu yüzden ailenin eğitilmesi lazım.

    evet bazen öyle bir bıkkınlık geliyor ki, para biriktir kredi çek arsa al meyve ağaçları dik, arıcılık yap, yumurta üret. ama sonra atatürk ün şu sözü aklıma gelir; "vatanını en çok seven işini en iyi yapandır" yaptığımız iş cehalete karşı bir savaştır. cehaleti bağnazlığı düşman olarak görüyorsan bırakma
  • bir kere yaptığım ve bir daha, en azından kendi isteğimle, yapmak istemediğim hata. tüm sayılan sebeplerle yeter artık diye yolun başından dönmüştüm. sonrasında gitgide bir özlem büyüdü içimde. sınıfta olmak, anlatmak, tüm o gözlerle bir bir bakışmak, gençlerle, çocuklarla iletişim kurmak istedim. bin kere pişman oldum. bırakmak akla konduysa bu özlem iyice düşünülmeli. bir arkadaş başka bir mesleği hiç hayal etmedim derdi. bir başkası, hafif de sitemle, para için yapılacak bir iş değil dedi.
    özellikle lise öğrencilerini gördükçe aynı sorgulamalara düşüyorsun. ama bir oturup bakınca çerçeveye, dünya bambaşka bir yöne giderken, neyi öğretmeye diretiyoruz bu çocuklara? bu çağa uymayan, hiçbir gereksinimi karşılamayan yığınlarca bilgi... hepsine gittikçe yabancılaşıyorlar. boşluklarını dolduracak ne veriliyor?
    umutsuzluğu öyle yükledik ki hepsine, pırıl pırıl bir öğrencim diyor ki ; "hocam bizim nesilden bir şey olmaz. sizin zamanlarınız gibi olamadık biz." öyleyse bizim muhteşem geçmiş nesillerimiz nasıl bu kadar rezil bir dünyayı yüklediler omuzlarınıza?
    dünya değişiyor. başka yollar, yönler var. gün dahi başka türlü doğacak. hakkımız yok onlara daha başından umutsuzluk yüklemeye.
    henüz öğrenciyken staj hocamız; "ne olursa olsun gelecek elinizde. bir çocuğu bile kazanmak birçok şeyi değiştirmektir." demişti.
    kıssadan hisselerle giderken, bir başka arkadaş da ne yapsa etse ısınamadı mesleğe. yeri geldi kendi bıktı, yeri geldi çocuklar kaçacak delik aradı. yolun başında vazgeçip başka bir alana yöneldi. daha mutlu oldu. ne bir özlemi ne bir uktesi kaldı.
    bu meslek mantığın terazisi ile çalışmaz. tamı tamına bir gönül işidir. gönülde başka bir aslan yatıyorsa zorlamaya da lüzum yoktur. bırakın başkalarının gönlü dolsun.
  • özel okul ya da kurslarda çalışan bazı branş öğretmenlerinin yaptığı son dönemde büyük bir krize neden olabilecek oranda artan eylemdir. vesile olanların diyerek bitiriyor, arz ediyorum.
  • pratikte mümkün değil. yani bir kere öğretmen olmuşsanız mümkün değil. profesyonel bağlamdan farklı düşünüyorum şu an.

    çocukluğunda oyuncakları karşısına oturtup beyaz tahtaya bir şeyler karalayıp ders öğreten -ki klasik belirtidir- , ortamlarda anlattığı şey anlaşılmadığında tekrar tekrar farklı şekillerde ifade etmeye çalışan, karşı tarafın bilmediğini aktardığı zaman gözlerde oluşan "haaaaaaaa" pırıltısına bağımlı insanlar için öğretmenlik bitmez. ortam değiştirebilir.

    yani efenim, öğretmenlikkkkkk.... sadece dört duvar arasında cereyan edennnnn... sıra, tahta, masa, tebeşiri gerektirennnnnn bir meslek değildirrrrr. öğretmenlik kutsaldır! size bir harf öğretirim kırk yıl kölem olursunuz lan! beni çıldırtmayın! saksı değilim! susun!! biiiizz geleceği şekillendireeeennnn..

    pardon. yani demem o ki formal statüden, mekandan hatta plan-programdan bağımsızdır öğretmenlik. bırakılamaz. azaltırsın belki.
  • çok kez karar verip son anda uygulayamadığım hede.branşım dolayısıyla öğretmenlil dışında bir çok iş yapabilirim,ama bir çok yazarın da dediği gibi,gençlerle,çocuklarla bir arada olmanın verdiği enerji,onların gözündeki o merak,hayranlık.önce senden hiç hazzetmeyen ergenlerin sonrasında “hocam hayatıma dokundunuz,iyiki varsınız”demesi.bir çocuğun bile hayatını değiştirebilmek.bak branş bazında demiyorum,matematik,türkçe öğretmenkten bahsetmiyorum,öğretmenlik komplike bir durumdur.iki buçuk yıldır kendi bebelerime baktığım için sınıflardan uzağım ve ufak ufak kafayı sıyırmaya başladım.çok özledim ve ne yazıktır ki sen bir kere sınıfa girdiysen güzel kardeşim ve o sınıf bir kere senin kanına girdiyse sen öğretmenliği nah bırakırsın afedersin.
  • bügün atatürkçü aydın öğretmenlere hiç olmadığı kadar ihtiyaç var gözüm arkada kalmayacak olsa da bırakabilsem genç neferler gelse bir genç aile kursa geleceğe umutla baksa keşke
hesabın var mı? giriş yap