• bazı şeyler sandığımızdan daha önemli.
    oje de.
    yıllar sonra ilk kez oje sürmüştüm, bana patlamış mısır taklidi yaptığı günden bir gün evvel.
    bir şeyler bitiyordu ve bunu sorun etmiyordum. biten rakamlardı, bizimle alakası yoktu ve rakam dediğin çok. her halûkarda yenisi gelen işaretler. rakamların sonu gelmezdi ve keşke rakam profesörü olsaydım hiç üzülmezdim.
    zira çayların bile bittiği bir dünyada yaşıyorduk ve üzülmemiz için uyanmamız yetiyordu.
    her gün uyanıyorduk.
    gülümsediğimiz oluyordu. benim çok fazla.
    güzel, uzun parmakları vardı ve bazen iki tane sigara olurdu parmaklarında, işte o zaman misal gülümserdim. yakıp birini bana uzatmak için baktığında gülümseyen halimi görüp o da gülümserdi, ya da ben hayal görürdüm, inanın emin değilim.
    o halde ben de gider bir şarkı açardım.
    gülümsemesi çok biterdi bazen ve daha da çok bazen belki benim yüzümden.
    nefes alamayacağımı bilirdi bilmesine ama yine de odadan çıkıverirdi ve bilekliğime bakmıştım ben de ardından. attığı düğümü izleyerek beklemiştim gelsin diye. sabrım sükûnum bundandı belki ve belki değildi emin değilim.
    ben pek bilemedim.
    şimdi gidip -except o ve ben - evdeki insanları öldüreceyim. nedeni belki burada except kelimesini kullanmamın sebebini bilen bir ikimizin olmasıdır, belki geçenlerde bir zaman ben çok üzgünken evde bir zamanlar yaşayan canlıların iç organlarına umursamaksızın ekmek banmaları, belki de başka.
    şimdi biraz suç isnadında bulunacağım, cinayet sonrası yapınca daha bi anlamsız oluyor, olsun.
    vazgeçtim.
    şükredecek ne çok şey var ve ne kadar az zaman.
  • milattan önce 2000 gibi bir zamanda çin de bulunup kullanılmaya başlamıştır. ilk amacı sosyal statü farklarını belirtmek için kullanılırdı. yani kafana göre renk seçip kullanamıyordun. baktın hatunun tırnakları sarıya boyalı hoop kapan yere, baktın kırmızı dön sırtını, baktın yeşil gecesi kaç paraymış sor (renklerden emin değilim yaşlandım unutuyorum artık)

    eskiden bir çin hanedanının karısının şerçe parmağı tırnağıydım ordan biliyorum.
  • çocukken vişne ağacından topladığımız vişnelerle yaptığımız en doğal makyaj. tırnaklara damlatıp, üç-beş dakika tırnakları güneşte tutmaktan ibaretti.
  • güzel kokan bir kozmetik ürünüdür.
  • kokusu kafa yapan kozmetiktir.

    bir tanıdık zamanında bali bulamayınca, kuzenlerinin ojelerini çalardı ordan biliyorum.
  • bir dönem neredeyse kendi tırnaklarımı bordo zannedeceğim kadar çok kullandığım kozmetik ürünü.

    erkeklere öneri;
    sedefli renkte oje süren kadından ışık hızıyla kaçın. ruhu "yaşlı alman turist"ten daha sıkıcıdır.

    kadınlara öneri;
    canınız çok çektiyse parlak bir renk, kendinizi şımartıp altın sarısı oje sürün. sedefe, sime bulaşmayın nolur.
  • bazı kadınlara resmen ayrı bir çekicilik katan nesne.
  • gerçekten bazen insanı delirtebilen malzeme.

    1 saat içinde 6 kere oje mi sürülür ya?

    özenmesem 2 dkda sürerdim oysa ki hem de kusursuz, simdi özeniyorum ya sürülmedi zıkkım. ama o inat ben inat başardım sonunda şimdi de bekle ki kurusun.
  • en sevmediğim kozmetik ürünlerinden, özellikle french yapan kadınların tırnak temizliğinden şüphe ediyorum.sanki tırnaklarım pislik dolu o yüzden ojeyle kamufle etmeye çalışıyorum der gibi
  • sürenlerin çoğunlukla kırmızı, bordo, rakı beyazı, siyah gibi klasik renklerden başlayıp zamanla açık mavi, açık yeşil, boz rengi, sarı, mercan gibi denişik renklere yöneldiği; açık tenlilere daha çok yakışan kozmetik ürünü.
hesabın var mı? giriş yap